Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Nisan 2022 Cumartesi

Düşmanı dost tutup, zalimden medet umanlar...


Zalimlerin var mıdır bir dost ve yardımcısı ?
Düşmandan dost tutanın elbet olur sancısı...

İnsan bu, muhterislik var kanında, öyleki, böylelerine dünyayı versen ikinciyi ister.

Ve hırs bürümüşse muhterislerin gözünü, dünyalık için, menfaat için zalim ile de birlikte olurlar düşman ile de.

İşte bu hırsları yüzünden, zalimi destekleyenler, düşmanı dost tutanlar, evet onlar, gece gündüz dürüstlük nutukları atsalar da, cennet cennet diye yalvarıp yakarsalar da, gören gözden; bu nifâk, bu riyâ, bu münâfıkça tavır hiç kaçar mı...!

Ve öyle bir an, bir gün gelir ki, elbet durup dururken aralarında ayrılığa düşerler.

Menfaat ve kıskançlıkları sebebiyle, nüfuz  kavgasına tutuşur, çıkar paylaşımındaki anlaşmazlıklar yüzünden birbirlerine girer, birbirlerini yerler.

Heva ve heves, çıkar ve beklentiler kör edince gözleri, ne hak ne hukuk ne hakikât kalır ortamda...

İnsanlara zulmedenlerin ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık ederlerin istikbâli acep nice olur...?

Ya onlara yardımcı olan, destek verenlerin !

Gün olur mazlumun ahı tutar; zalimler, düşmanı dost tutanlar, zalimden medet umanlar dikenlere takılır, çukurlara düşerler...

Ve o gün; zalimlerin yaptıkları şeyler yüzünden, müstehakları tepelerine inerken korkudan tir tir titrediklerini görürsün !

"İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner." (Şûra sûresi, .....53)
“…Allah zâlimleri sevmez.” (Âl-i İmrân sûresi, 57)
“(Rasûlüm!) Sakın Allâh’ı, zâlimlerin yaptıklarından habersiz sanma!.. Ancak Allah, onları cezalandırmayı, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim sûresi, 42)

29 Nisan 2022 Cuma

Ayının kırk türküsü var...

 

Ayının kırk türküsü var
Kırkı da ahlat üstüne
Ben çalarım ben söylerim
Ayıyla ahlat üstüne

Ayıdan post olmaz derler
Ahmaktan dost olmaz derler
Bu hakikat rüyasında
Ocakdan buz gelmez derler

Elifi mertek bilenler
Her şeyi bildiğin sanır
Cahil, alimle otursa
Kendini allame sanır

Bil ayı kim, gör ahlat ne
Laflarım idrak edene
Hiç bir kelâm fayda etmez
Çok okuyup az bilene

28 Nisan 2022 Perşembe

Kelimeler...kelimeler...kelimeler !

 
Kimi hoşlanır maral (geyik)dan, 
Kimi tavşandan, kimi kardeş etinden...
Kimi baharı bekler, kimi usanır yazdan;
 Kimi güneşten kavrulur, kimisi de ayazdan
Kimi  aydınlığa koşar, kimisi karanlığa;
 Kiminin tercihi ise alaca karanlığa
Kimi mutlu mesuttur kulübesinde, 
Kimi de huzursuz  malikhânesinde
Kimisi var aç gözlü, kiminin tokdur gözü. 
Kimi pek açıkgöz, kimininse yok gözü…
Kimisi ak pakı sever, kimi karadan beyaz
Kimisi var sır küpü, kimisi çok boşboğaz …
Kiminin yeterlidir konuşmayıp susması, 
Kiminin gereksizdir laf-ı güzaf konuşması.
Kimi yavaşı sever, kimi de hız hastası
Kimi kürsü müptelası; kimi koltuk sevdalısı
Kimi uyar imama, ki duymuştur ezanı
Kimi sever olgunu, kimisi çağalayı
Kimi aza razıdır, kimi avdaki tazı...
Kimi haz peşindedir, kimi yavana razı
Kimi münzevi yaşar, kimisi de alenî…
Kimi cahil kibirli, kimi tevazû ehli
Kimi bulur da azar, kimi bulamaz arar
Kimi var ki bî-karar, kimi her dem bir karar
Kimi metelikten habire eder zarar, 
Kimi mirasyedidir hazırdan dağıtır kâr 
Kimi sürünür, kimi yürür, kimi uçar...
Yerinde sayan mı ?... ondan da var...
Kimi işkembeden der, kimi civcivi yemler,
 Kimi de konuşunca hikmetten söyler
Ve;
Kimi taşdır, kimi boştur, kimi hoş...
Kimi serdengeçti, kimi meyhoş, kimi serhoş
Kimi cahil, kimi ehil, kimi nankör, kimi bâhil
Kimi muktedir, kimi muhalif, kimi muarız, kimi müdahil
Kimi dost sadık-ı ahmak, kimi sadık-ı kadîm
Kimi alim, kimi zalim, kimi halim, kimi selim
Kimi akîl, kimi abdal, kimi veli
Kimi mecnun, kimi de deli
Kimi pek mütefekkir, kiminin fikri pek fakir
Kimi muhlis, kimi muhsin, kimi mümin kimi münkir
Kimi hasta, kimi yasta, kimi cilalı, kimi "pas"ta
Kimi bey, kimi ağa, kimi er, kimi paşa
Kimi tapar göze kaşa, kimi bakar gönle aşka
Kimi avamî takılır, kimi Mecâlis-i Seb'a(*)
Avam sûret sevdasında, aklı dünya kavgasında
Havass inciler çıkarır, dalar “mana” deryâsına
★★★
Hâsıl-ı kelâm:
Yazan kalem kırılmış
Düzen böyle kurulmuş
Olacak olan olmuş

Değişmez, sen yerince
Kelâm gerek yeterince
Her şey, yerli yerince...


__________
(*)Avam: "Mevlevîler tarafından ister zengin, ister vezir olsun aşktan mahrum, gerçek tevhidden habersiz, dünyaya garkolmuş kişileri" ifade etmek için kullanılmıştır.(Kaynak:Abdülbaki Gölpınarlı, Mesnevî ve Şerhi, Kültür Bakanlığı Yay., 1989)

Mevlâna’nın farklı zamanlarda verdiği yedi vaazın yazılmasından oluşan “Yedi Meclis” adını taşıyan eser, Mecâlis-i Seb'a.

27 Nisan 2022 Çarşamba

Kadir-i Mutlak...


Bedeviden Medeni,
Vahşi’den sahabi
Müşrikden Mü’min,
Zalimden adil
Ölüden diri
Cahilden âlim
Geceden gündüz
Çıkaran,
Çölü vahaya döndüren
Rabbi’miz…

Sen; 
Kadir-i Mutlak
Malikü’l Mülk
Vahidü’l Kahhar
Celal, Cemal ve Kemâl sahibisin…

Gönüllere inzâl buyurur
teşrif eder,
Sırru'l Furkân'ı dilediğine açar,
Kur’an ve Hikmet’i
Rahmaniyyet ve Rahimiyyetinle
Kullarına ikrâm edersin…

‘’Ey Rabbim…
Sen affedicisin
Merhametlilerin en merhametlisisin,
aciz ve cahil kullarını,
bizleri afv ü mağfiretinle kuşat,
biliriz ki, 
Sen, affetmeyi seversin..."

26 Nisan 2022 Salı

Kütüğü mü ?.. say ki cehennem şehirli...

Suretine bak, iki el iki ayak
Bir ağız iki göz ve iki de kulak
Şeytana kiralanmışsa beyin, heyhat
Süfliyetin zirvesinde eder seyahat
Gören, duyan, okuyan, bilen demeli
Kimmiş cennetlik, kimmiş cehennem ehli
Muhterislikte önde, say ki kurt gibi
Sütü bozuk, ekşimiş bir yoğurt gibi
Şeytanla sarmaş dolaş bir kardeş gibi
Say ki iblis veledi, cehennemin dibi
Gören, duyan, okuyan, bilen demeli
Kimmiş cennetlik, kimmiş cehennem ehli
Gözleri vel fecr(*) okur, hem cin fikirli
Fitne fesat üstadı, pek de kibirli
Kendiyle hep kavgalı, gönlü de kirli
Kütüğü mü ?.. say ki cehennem şehirli
Gören, duyan, okuyan, bilen demeli
Kimmiş cennetlik, kimmiş cehennem ehli
Kimi ad kavminden dev gibi cüsseli
 Kimi semud kavminden kayadan evi
Kiminin mekanı irem bağı, bahçeli
Kiminin gönlü firavunun küfr evi
Gören, duyan, okuyan, bilen demeli
Kimmiş cennetlik, kimmiş cehennem ehli
Kim kâmil imanlı, ameli sâlihmiş
O’ndan râzı olarak huzûra ermiş
"Cennetime gir" hitabın O'ndan duymuş
Râzı, dürüst, samimi; Rabbine dönmüş
Gören, duyan, okuyan, bilen demeli
Kimmiş cennetlik, kimmiş cehennem ehli
__________
(*) Gözleri vel fecr okumak: Şeytanî ve sinsi bakışlı, gözleri fıldır fıldır, aklında bin hesap olan, kurnaz.
“Fecr vaktine andolsun” diye başlayan bu sûrede; Yanlışa düşen, günah işleyen kavimlerin başına gelenler anlatılır, sûrede ad, semud kavminden firavuna kadar bir çok misâller yer alır.
★★★
Fecr sûresi türkçe meâli:

25 Nisan 2022 Pazartesi

Bâkî kalan kubbede hoş sadâ...

 

İnsan;
Açmalı gözünü,
yeşile, çiçeklere,
gök yüzünün masmaviliğine...
Bulutların renk değişimine bakmalı…
Derin nefes ile ciğerlerini doldurmalı…
Her nefes ile tazelenen hayatı
 bir daha şükrederek solumalı…
İnsan;
Varlığın ve var oluşun farkına vararak
 şükretmeli…
Ye’is, keder ve dertleri 
akan zaman nehrine
 atmalı,
Gönül ve his âlemine, 
ân ve müstakbele
huzurda ve huzurlu  
göz gezdirmeli…
İnsan;
Çölleşmiş gönüle tohumlar ekmeli,
rahmet duasına çıkmalı,
kuraklaşmış gönül ikliminin
mutedil olması için çabalamalı,
o mutena mâ’nâ iklimini yaşatmalı, yaşamalı,
vahaya dönüştürmeli...
İnsan;
Kaderin sunduğu yol ayrımlarında,
kederden firar,
"ah ü vah"dan ırak 
hesap-kitapdan beri olmalı,
İlâhi iradenin farkında olarak
akl-ı selim ile karar vermeli... 
İnsan;
Kendine "koşma" diyebilmeli,
usulca yürü demeli...
acele edene aralanır kapılar belki,
ancak eşiğe takılıp da düşme ihtimalini
göz ardı etmemeli...
İnsan;
Bâkî kalan kubbede
hoş sadâ bırakmalı
gürültü ve bağırıştan,
insana yaraşmayan tavırlardan
 imtina etmeli.
İnsan;
Yeryüzünün mukimi değil
yolcusu olduğu kabulü ile ömrünü yaşamalı...
İnsan;
Hayatı, kaderin mahkûmu gibi değil,
hoşnutu ve teslimi gibi yaşamalı…
Teslim olmalı, teslim…

Teslimiyet;
imkânları zorlamadan,
zamanın gereğini yaparak,
Külli İradenin sunduklarını,
tevafukları, 
idrak ederek,
hayatı yaşamakmış...
Kader ile cedelleşmemek, didişmemekmiş...
Dünyaya gelen her kişi 
zaman nehrinde bir seyirci...  
Çekerken sandalının küreklerini...
İnsan;
Bâkî kalan bu kubbede
fâni olduğunu unutmadan
hoş bir sadâ bırakmalı vesselâm...

24 Nisan 2022 Pazar

Kim huzurdan kovulmuş...

 

Kurnazlıkla, fesatlıkla, akla hayâle sızar.
Verir pek süslü fikir sonrası akla zarar
Her kim, kovulmuş şeytana uyar, inanır, azar
Ona uyan akıllılar kendi kuyusun kazar
İsyân ondan, öfke ondan, fitne ve kibir ondan
Cehennemî fiilleri süslü göstermek ondan
Damarlarda dolaşan kötü fikirler ondan
Besmeleyle sığınırız huzurdan kovulandan

23 Nisan 2022 Cumartesi

Kadr ü kıymet bilen gelsin bu meydâne...

"İnsan" eşref-i mahlûk, insan rahman sûreti üzere yaratılmış, insan nefhâ-i ilâhiden müstefid olmuş, zübde-i âlem bir kıymet...

Bu idrak ile İnsan'ın kadr ü kıymetinin bilinmesi gerek. 

Ona kıymet vermek, onu candan azîz bilmek gerek...

İnsan gerek; sırr-ı tevhidi, sırr-ı Settârı, nûr-i Gaffârı bilen insan gerek...

Artık siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, bana nankörlük etmeyin ! (Bakara sûresi, 152) emr-u fermanını bilen gerek...

İşte "İnsan"ın hayata açılan penceresi...
"İnsan", huzurda ve huzur iledir, baktığı yer aydınlanır, yürüdüğü yol yeşerir, sözü sohbeti ferahlık, gülümsemesi neş'e verir, gamı kederi tasayı giderir...dosta güven, düşmana korku verir.

"İnsan"dan ırak olanlar hayata başka bir pencereden bakarlar...
Bîhaberdirler insanlıktan, avamî ve haramîler... 
Çünkü bunlar âlem-i mâ'nâya hem â’mâ, hem de lâl ü ebkemdirler ... 
Çünkü bunlar "can"dan bîhaberdirler, 
ot-saman sevdası ardınca bir ömür boyu koşup gitmektedirler…  

"İnsan"a  "insan" gerek...insana insanlık etmek gerek...insanın kadr ü kıymetini bilmek gerek !

Peki sureta insanlar, insansılar/androidler ?
İnsanı değil de, onları duyan, gören, bilen; onlarla oturup kalkan, hemhâl olanlar mı...onlar hiç gelmesinler bu meydâne...!
Onlar; ya merâya, ya samalığa doğru yürüsünler yane yane...!
★★★
Bir kaside:

Medet ya sahibel meydân
Semâdan sırr-ı tevhidi, duyan gelsin bu meydâne,
Derûn içre bugün Allah, diyen gelsin bu meydâne.

Salâdır ehl-i irfâne, götürsün cânı kurbâne,
Bugün başını merdâne, koyan gelsin bu meydâne….

Bilenler sırr-ı Settârı, görenler nûr-i Gaffârı,
Cihânda şişe-i ârı, kıran gelsin bu meydâne.

Kamunun hâlıkı birdir, niçin bazısı kâfirdir,
Bu ne hikmet bu ne sırdır, bilen gelsin bu meydâne.

Gönül maksûdunu buldu, cihân envâr ile doldu,
Bugün Nûri imâm oldu, uyan gelsin bu meydâne

★★★
Kelâmî Baba'dan bir şiir:
Cânı cânana kurban eyleyen gelsin bu meydâne
Soyup benliğini uryan olan gelsin bu meydâne

Bu meydân mekteb-i irfan cesaret edemez her can
Haset kin kibr u cehlini koyan gelsin bu meydâne

Ne bilsin derdimi dertsiz olanlar anlamaz halin
Bu Allah derdidir âgâh olan gelsin bu meydâne

Visâliyle diyen Allah, mürâî gelmesin kâfi
Riyâsız aşk ile Allah diyen gelsin bu meydâne

Uzatma dilini Allah deyen âşıklara zinhar!
Fezkürûnî (Bakara s.,152) emr-u ferman duyan gelsin bu meydâne

Dilin bal bal demekle ağzına tat gelmez ey ihvan
Kamû âzaları Allah diyen gelsin bu meydâne

Kelâmî kalbten Allah de seni dîvane sansınlar
Seherler zikredip lezzet alan gelsin bu meydâne
Ve Yunus Emre demeli bize; o gören gözü, gönülü, haşr ü neşri, canı, candan içeruyu..

Severem ben seni cândan içerü
Yolum ötmez bu erkândan içerü

Nere varurısam gönlüm tolusın
Seni kanda koyam bundan içerü

Beni sorman bana bende degülem
Sûretüm boş gezer tondan içerü

Beni benden alana irmez elüm
Kadem kim basa sultândan içerü

Tecellîden nasîb irdi kimine
Kiminün maksûdı bundan içerü

Kime dokundısa ol dost nazarı
Anun şu‘lesi var günden içerü

Senün ‘ışkun beni bende alupdur
Ne şîrîn derd bu dermândan içerü

Süleymân kuş dili bilür didiler
Süleymân var Süleymân'dan içerü

Sülûk seyir iden ‘ışkun erine
Niçe mezheb olur dînden içerü

Dînin terk idenün küfürdür işi
Bu ne küfürdür îmândan içerü

O bir dilber durur hîç yok nişânı
Nişân olur mı nişândan içerü

Meger Yûnus gözi tuş oldı dosta
Ki kaldı kapuda andan içerü

21 Nisan 2022 Perşembe

Gülzâr zemânı


Gülzâra salınmanın zemânıdır bu dem
Geşt ü güzâr eylemeli mehtâpda bu dem
Gül, bülbül-i nâlân, âheng-i latîf bu dem
Neler derki, şîve-i güftârıyla subhdem
Lâlezâra teşriftedir sultân-ı zemân her dem
Hakikât ki; lâle-rengdir fezâ-yı âlem her dem 
Çerâğdır gülşene, hem bülbül-i nâlana bu dem
Buy-i gülzâr ile neş'e bulduğum demdir bu dem

20 Nisan 2022 Çarşamba

Yel eker, fırtına biçer...biri konar, biri göçer


Dünya iki kapılı bir han insan orda misafir
Konanı da göçen de nev'i şahsına münhasır
Kimi firavun gibi, kimi mümin, kimi kafir
Misafir gibi durmayan misafirler ne kafir(*)
Her şey birer emanettir; ruh ve beden vesair
Her biri, topraktan çıkar; kömür, elmas ve safir
Kimi sobada yakılır, kimi ise kuyumluk
Hakikat bu örtülür mü, inanmayanlar kafir
Akl-ı selim olan kişi dünyadan gelir geçer
Bu dünya bir pazar imiş, insan insanı seçer
Mühim bir mes'eldir ki, yel eken fırtına biçer
Bu dünya bir konak imiş, her konan mutlak göçer
_____
(*) "Dünya Hayatı Aldatıcı Geçimlikten Başka Bir Şey Değildir."(Âl-i imrân: 185)

17 Nisan 2022 Pazar

Hayat mektebinde okumak...

Bir devir olur zirveyi görür insan, herhangi bir manada, iştigal ettiği sahada, yahut sırtını dayadığı güvendiği her ne ise onunla...belki burnunu diker, burun kıvırır, omuz silker, hor görür, hakir görür kendinden gayrıyı, hem etrafı...

Kendini ve hayat yolu güzergâhını kendi inşâ etmiştir ya !
Ne yazgıyı ne de hayat yolunu iplemez (!)...egosu direksiyondadır,  dünyanın çatısında keyifle gezinir durur bir müddet... 

Halbuki hayat mektebinin öğretmeninin, sorduğu sorulara verilen cevap(lar), yolun kilometre taşlarını döşemektedir akıp giden zaman nehrinde...ve o öğretmen hiç de aceleci değildir !

Yol uzun, yol ince, yokuşu var düzü var, inişi var tozu var...

Bu yolda tercihler önemli tabi...

Soru: Bilgenin tercihi ile câhilin tercihi aynı olur mu ?
....!

Akıl terazisi şuuraltı/üstü kefeleriyle tartar da tartar, sunulan tercihleri...

Öğreti bakış açısını, bakış açısı tercihi belirler bu arada...

Evet ve hayırların içinde gizlenmiş olan farklı birer hayatın var olduğunu, geriye bakınca görür firaset ve basiret ile bakmayı öğrenen  !
Yol tercihi bilgi nispetinde belirlenir demiştik ya...işte tercih edilen o yolun yolcusu yol şartlarının sunduklarını yaşar artık yaşayabildiği kadar.

Kimi günü yaşar kimi de günlük yaşar.
Günü yaşamak ile günlük yaşamak aynı şey gibiyse de, öyle olmadığı, sonradan anlaşılır...

Altın yaldızlı ambalajın içinden her seferinde altın gibi bir hayat çıkacağını ummak en büyük safdilliktir... 

Ancak ihtiras kamçısı var ya !  O kamçı egoyu kamçıladıkça muhterisin gözü biraz daha yükseklere, zirveden sonrasına, kanatlanıp uçmaya niyet eder...

Şaşaalısı da, düşe kalkalısı da, yavanı da, yamanı da,  hayat sorusuna verilen cevaplara takdir edilen notlarmış..ve hiç bir devran meğer kalıcı değilmiş !

Tercihler zirveye de çıkarır, alaşağı da eder...

Tabiki kolay değil yamaçtan zirveye tırmanmak, tabiki kolay olur zirveden eteğe hızla yuvarlanmak...dünyayı yiyip de doyacağı sanrısı ile yaşamak ise...ham hayal !
Mevzu bahis olan hususta, aceleciliğin, acele verilmiş kararın içine şeytanın bulaştığı ve cevabın ona göre tecelli ettiği de unutulmaması gereken bir hakikât...

Her kararın ve tercihin ardında ise mutlaka bir akıl seviyesi var...
Ağaca seyir içün, meyve içün çıkan insanın bindiği dalı kestiği de olur, onun da beğendiği bir aklı vardır değil mi ?
Teenni ile, ileriyi düşünerek acelesiz davranmak, dikkatli karar alarak istikbâli tohumlamak, süreci iyiye, güzele, huzura gebe kılar; tersi ise kötüye, çirkine, huzursuzluğa !
Alıcısı satıcısıyla dünya böylesi bir pazar işte !

Güzel de çirkin de, siyah da beyaz da, huzur da huzursuzluk da var bu pazarda, alıcı da satıcı da var bu pazarda...
Ömür ile kayıtlı hayatın;
bugünü de yarını da var, yazı da var kışı da var...

Hayat bir mektep, bu mektebin dersleri ise vak'alar, tecelliler... kulakları tıkamadan,  pür dikkat dinlemek, gözü dört açarak görüp okumak lâzımmış !

Okuduğunun üzerinde tefekkür etmek lâzımmış.

Ömrünün son anına kadar iyi bir talebe olmak lâzımmış.

Aza kanaatin en büyük zenginliğin, hazinelerin anahtarı olduğunu anlamak lâzımmış.

Dersi alıp ders çıkartmak lâzımmış. Dersi ezberleyip başkalarına pazarlamanın kıymetinin olmadığını idrak etmek lâzımmış...

Bilmek başka, olmak başkaymış, kâmiller bilenlerdenmiş...

Hayat mektebinde kırık not da var, takdir belgeli karne de...can simidi olan bütünleme hakkı da !
Torpil mi ?

Asla !

Hayat mektebinin yolu mu...?

Yol uzun, yol ince, yokuşu var düzü var, inişi var tozu var...

Gel ey can !
Üç günlük şaşaa, iki kuruşluk debdebe gözünü boyamasın da, ebedi olanı geçiciyle,
Bakî olanı fâniyle değiştirme...akl-ı maaşı terk ile akl-ı meada eriş, kendine zulmedenlerden olma...

Hakikât ve hikmet yolcularına selâm olsun.

Vesselâm...

16 Nisan 2022 Cumartesi

Medh ü zemm...hüsn-ü mübalağa ve mugalata !

Efendim bu yazıda övgünün yağcılıkla cilâlanmış hâlini, hüsn-ü mübalağa edeyim derken mugalatanın tâ zirvesini görmüş bir yaklaşımı, birazcık ironi ile karıştırıp sunmayı diledim, ki toplumun bir çok kesiminde alenî yahut zımnî çoklarına şahit olmuşuzdur...

Buyrunuz, mübalağa ve mugalata dolu böylesi bir medhiyeye(*) göz atalım;

Sen ki ey cihân-ı ilm ü irfânın ve dahi siyâsanın muhterem ü muhteşem üstâdısın

Kadrini takdîr edemez kimse ki, allâme-i yektâ-yı zamân fâzıl-ı ferzâne-i devrânsın 

Efendim su dökemez eline Aristo vü Felâtûn, sen ki tüm zamânların feylesof ve mütefenninlerinin durr-i yektâ şahı'sın

Sultân-ı ulemâ, üdebâ, siyasâ bile câhil ve nâkıs sayılır yanında,  şüphe mi var âlim-i a’zam demeli sana ki işitmeyen kalmasın

Ne Fuzûlî ile Nef’î ne Nedîm ü ne de Bâkî ne de Nâbî ne de Hâmid, ne Avisenna ü Calinus, ne de Cabir ne de Biruni, ne de ibni Haldun'lar olabilir mi sana şâkird

Senin şan ü nâmın şarkda garbda cenub ü şimalda oldu hem varid

Etrafın efendim, her dem devletlü ve umerâ, âlim, fâzıl, haslar ile sarılmakta, avamî vü cühelâ size hayran olmakta ki bu hakikat-ı câlib

Kehleni aramaya vakit bulamaz da, hiç de demezsin el aman

Vâlih ü hayrete düşüp düşünmekte  has kulların ve dahi tebân, âyâ bu ne kudret ne fetânet ne kiyâset ne zekâdır, bu ne dehşetli dehâdır, çok yaman

Ya görülmüş mü duyulmuş mu böylesi aceb şimdiye dek ve elân

Zîrâ ki efendim kudemâ-yı şu’arâ vü üdebâdan, ulemâ vü siyasadan kime bu dünyâda nasîb olmuşki bu ilm ü irfân, bu ikbal bu imkân

İşiten varsa gören varsa bilen varsa buyursun ki açıktır hepsine meydân
Marifet, ehliyyet ve liyakat sahiplerinin vasıflarının takdire şayan olduğunu ifade etmek hakkı teslimdir, onlar zaten mügalata ve mübalağalı medhe, menfaatperestlerin yağcılıklarına kapı aralamazlar... 

Ancak nicelerini gördüm seneler var, ağır aksak (bile olsa) ne terennüm edebilir ne bir arpa boyu yol gidebilir.

İki kelâmı birbirine ulamayı dahi beceremez ve dahi nâkısasın görüp de ikmâl bile edemezken, böylesi âdemlere devletlü, umerâ, ulemâ, udebâ, şu’arâ... ilâ ahir, denilse medh ü senâ ederek yağ çekilse ne yazar, amma ve lâkin filhakika ve belki  muhataba duyurunca da o azdıkça azar !
Demeli nefs-i emmarenin hâlinden:
Kim hoşlaşmaz medh ü senâdan, 
ya kim hoşlaşır zemm ü ikrahtan...

Amma (meâlen) der ki Sultan-ı Resûl:
"Kişiyi yüzüne karşı övmeyiniz ki kibre düçâr olup da nâra yanmasın"
Yunus Emre der;
Benem ol bezirgân kim hiç assı gözetmedüm
Çünki assıdan da geçdük ziyânı yaġmaya virdük

İnsanların övmesi ile şımarmayıp, yermesi ile de üzülmemek hakkında Divan şâiri Şem'i, ne de güzel söylemiş:

Dost medhinden ne assı
Zem-i düşmenden ne gam
Fâriğ u âzâdeyem
Birdir yanımda medh ü zemm
Medh etmek ile takdir etmeyi, zemm etmek ile tahkir etmeyi, arada bir ince çizgi olsa da aynı kefeye koymamalıdır.

Çalışkanın gayreti,  insanın dosdoğruluğu, cömertliği, ilmiyle mağrur olmayan gerçek peygamber varisi alimleri ve ilimlerini, başarılı insanın başarısını medh etmek, onu takdir etmektir, asla medh/övmek olarak değerlendirilemez. 

Fuzuli'nin bir beyti ile hitama erdirelim:
Menden Fuzuli isteme eş'ar-ı medh ü zemm
Men aşıkam hemişe sözüm aşıkanedür

Ve deriz ki;
Ağızdan çıksa kelâm, görür ârif rengini,
Hem medhi hem takdiri; zemm mi yoksa tahkir mi ?

Vesselâm...
__________
*Halil Nihat Boztepe’nin Bahr-i Tavilleri'nden mülhem kâleme alındı.

15 Nisan 2022 Cuma

Kör kütük...


Vurmuş ömrün dibine
Saplantıyla, fikriyle
Gözü açık da görmez
Gider burnu dikine
Kalıp varmış huzura
İpliğ çıkmış pazara
Aklı gönlü pür çıfıt
Zannı konmak hazıra
Olmaz olmazmış kat'a
Kulak gerek söz tuta
Her adres çıkmaz öte
Yazılsa da tabuta
İlim cehli kaldırır
İrfan kalp uyandırır
Kör kütük adamları
Azrail uyandırır

13 Nisan 2022 Çarşamba

Bu dem...

Cahillerden ve gafilden dûr olma vakti bu dem
Âtıla hem de batıla ihtilaf vakti bu dem
Şekten yakîne yol alıp ulaşma vakti bu dem
Riyâdan ihlasa doğru dönüş vaktidir bu dem
Ahd u  peymana uyanlar râhatta olur bu dem
Ahde mugāyir hareket olunur mu hiç bu dem
Muntazır ve âgâh olmak ussül'esastır bu dem
İlm-i nâfi, kalb-i selîm, hüsn-ü hulk vakti bu dem
Âdem-i mânâda çokca yol alma vakti bu dem
Sıdk-u vefâ ve ihlâsla huzur vaktidir bu dem
Muhabbet ile ma'rifet ve vuslat vakti bu dem
Ahd u peyman eyleyenler vuslata erer bu dem

11 Nisan 2022 Pazartesi

Has bahçenin has Gül'üne...

 

Has bahçenin has Gül'üne
Kâinat ihtirâm eyler
Hem Zâtı hem melâike
O has Gül'e selâm eyler
Cemâli ve hem Celâli
Mündemiç imiş şahsında
Kemâl-ı rahmet Zatıyla
Tebarüz etmiş cihânda
Âlemlerin efendisi
Evvel ahir bilinesi
Hem Habibi hem bendesi
"O" dur hikmet hazinesi

10 Nisan 2022 Pazar

Ahlâk-ı Hamîde...Daimi Şükür

Elhamdulillâhi rabbil'alemin
Eşrefoğlu Rûmî der:
"İmdi aziz olan insanda kemâl odur ki nefsini bile, onun ahlâk-ı redîesini göre ve ahlâk-ı hamîde ile huylandıra."
Ahlâk-ı Hamide; Övülen, beğenilen en güzel ahlâk demek olup, onun en mükemmeli, erişilmeyecek derecesi Hz. Muhammed (s.a.v.) 'in ahlâkında ve yaşantısında görülmüştür.

Nitekim Kur'an Kalem sûresi 4.âyette
Hz. Muhammed (s.a.v.) içün:
"Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin." buyurulmaktadır.

Ni'metlere şükrün zirvesini, hamd ü senanın mutlak derecesini de yine O'nun yaşantısından öğreniyoruz...
Toprak deyip geçiyor ya insanoğlu; üstüne basarak yeryüzünü dolaştığımız, tatlı suyu yağışsız mevsimlerde kullanmamız içün karstik yeraltı boşluklarında depolayarak pınarlardan yeryüzüne gönderen, 300.000 çiçekli bitkinin tohumunu çimlendirerek besleyen; madenleri: bakırı demiri, altını gümüşü ve diğerlerini, petrolü, kireci, çimentoyu, daha nicelerini istifademize sunan toprak... Toprak içün hamd etmeli değil mi, insan ?

Toprakta kök salıp onun beslemesiyle büyüyen, meyvesinden, gövdesinden,  gölgesinden istifade ettiğimiz ağaçlar, gıdamızı temin ettiğimiz bitkiler; yumurtasından, etinden, sütünden, yapağısıyla yününden, postundan ve kürkünden faydalandığımız hayvanlar, Allâh’ın canlılara ikrâmı değil mi, bu ni'metlere hamd ü senâ etmeli, şükretmeli değil mi, ey insan…

Toprak ki, 1 cm'si ortalama 300-350 yılda oluşur; %45'i mineraller, % 25'i su, % 5'i organik maddeler ve bunların dışında mikroorganizmalar, hava gibi unsurların bileşimi sonucu meydana gelir.
Ya suya ne demeli;
Dünyada yaklaşık 1.386 milyon kilometre küp su mevcut. Bu miktarın % 96'dan fazlası tuzlu su, % 3 civarındaki ise tatlı su…
Dünyamızdaki toplam suyun, yaklaşık % 1'inin 150'de 1’i kadarı yani 93.100 kilometre küpü, insanlar ile tatlı suya ihtiyaç duyan bütün canlı organizmaların kullandığı su miktarına karşılık gelir, bu ise buharlaşma yolu ile okyanus ve denizlerden atmosfere yükselip bulutlar ile karalara taşınmaktadır. (Bak. Hayat için olmazsa olmaz su...)

Canlılık için olmazsa olmazlardan, hayat bulduğumuz su içün, çok hamd etmelidir insan !
Kur'ân-ı Kerim'de nimetlere şükür ile ilgili bir kaç âyet:

“Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?
Siz mi onu buluttan indirdiniz, yoksa indiren Biz miyiz?

Dileseydik onu tuzlu ve acı bir su yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

Ya yaktığınız ateşe ne dersiniz?
Onun ağacını siz mi inşa ettiniz? Yoksa Biz miyiz inşa eden?

Biz onu bir ibret ve ıssız yerlerde yaşayanlara bir fayda kıldık.

O hâlde, O yüce Rabbinin adını tesbîh et (yücelt).” (Vâkıa sûresi, 68-74)
"Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz ? "(Fatır sûresi, 3)
Yaşamak içün, canlılığı sürdürmek içün muhtaç olunan hava, su, besinler... göz, kulak, el, ayak; akıl, fikir ve idrak; ses, nefes ve kelâm; gece-gündüz, mevsimler, iklim şartları...ve güneş ve ay ve denizler ve rüzgâr ve yer çekimi ve suyun kaldırma kuvveti...ve ve ve... kullandığımız her türden eşya, vasıta hepsi birer ni'met...
Işık kaynağımız, hayat enerjimiz, fotosentezin olmazsa olmazı güneş'in merkezinde gerçekleşen füzyon reaksiyonları sonucunda her bir saniyede, 4 milyar kilogram güneş kütlesi enerjiye dönüşüyor ve bunun çoğu uzaya saçılıyor, ve bu enerji ışık olarak saniyede 300.000km yol alıyor, dünyamıza 8 dakikada ulaşıyor...
Şimdi;
Göz var ışık yoksa, ışık var da göz yoksa göremez ki insan...
Bitkiler var, klorofil var da güneş ışığı yoksa bitkiler yok, sırasıyla hayvanlar ve insan da yok...çünki besin yok !
Saatte 5.000 defa kasılıp gevşeyerek kanı 100.000km.lik damar ağına pompalayan, her dakika 5,5 litre, saatte 330 litre, günde 7.920 litre kanı vücutta döndüren, yılda 25 milyon, 70 yılda yaklaşık 2 milyar kez dur durak bilmeden atan kalbi için nasıl şükretmezki insan...
Şimdi...kalp var, kan var da akciğer yoksa, yahut akciğer var da havada oksijen yoksa kalp ve kanın olması yaşamaya yeter mi...
Her şeyi ölçü ile yaratana nasıl şükretmezki insan !
Her birine ve her daim şükür halinde olmalı insan..."ahlâk-ı hamîde" yi sadece dil ile ifâde ile yetinmemeli, hâl edinmeye çalışmalıdır insan !

Güzel ahlâk içün, başka rol model aramaya gerek yok, "Hz. Muhammed (s.a.v.)"' in hayatı örnek alınacak...

9 Nisan 2022 Cumartesi

Özden öze...dilden söze


Bir fikir doğar insanın içine;
Kızıl Elma olur ötelenir tâ Çin'e,
Bir bayrak zirveye dikilecekmiş;
Zirve için çokca terlenecekmiş…
Gayret, cesaret ve fatânet gibi;
Bir hisse olsun, dirilt şu kalbi.
Elde Kur'an olsun, gönlünde îman
Bineğin ilimdir, ahlâkın irfân
Firâsetin ile geleceği sez
Ayak bağın ne ise onları ez
Beyninde mefkûre, önünde hedef
Etme sakın, sen de, ülkünü telef…
Daimâ insanı önde görerek,
İnsan içün insana hizmet gerek,
Vatan denen toprak bir güzel Cennet:
Ebedî huzur, devlet ve saadet.
İdrâk etmeli gaybî muammayı;
Tevile ne gerek dünya denen rüyayı.
Gâh huzurda gâh pazarda olan var
Görünen köye kılavuz olan var
Sana müphem ise bir sözün özü
Papağan da söyler böylesi sözü
Nasib çalınca kapıyı bir vakit
Nasibi tepen sağırdır o vakit
Karda görünürmüş yürüyüş izi
At izi, it izi hem dizi dizi
Günahkâr ak değil, bilâkis siyah.
Bir yasaktan ötekine bir seyyah.
Bir mefkûre olur ise pek sönük;
Açmaz insana yepyeni bir ufuk.
Her kimin çevresi ahmakla dolmuş,
Zihni donmuş, hedefi  hayâl olmuş…
Kimi hikmet bulmuş yine de sapmış
Sonluları sonsuz sanıp da tapmış
Bir mühim bahtiyârlıktır muhabbet
Kıymetin bilene büyük bir servet…
Kim ki hayâli gerçek sanmış,
Güneşten kaçmış da gölgeyle kalmış

7 Nisan 2022 Perşembe

Akıllı, ahmak ve a’râf ehli...


Aklı olan, akıllı olan mes'uldur.
Aklı olanın ehliyeti vardır...
Akıl sorgular, akıllıya sorulur...
Aklından şüphe edilenler yok mu ?
Aklını peynir ekmekle yiyen açları görmedin mi ?
Aklı midesinde yahut aşağılarda olandan hangi fiil sadır olur ?
Aklını sevmeyen mi, mumla ara...
Aklını zorlayan da, aklından zoru olan da varmış her devirde...
Aklı kiralık olanı da var, satılık olanı da...fiyatlar farklı farklı...
Akıllı geçinen mi, zibil gibi !
Aklı takma olana ha bire yenisini takan uyanıkları görmedin mi ?
Aklının aslını gizler de gizler, kimisi; gören, bilen, anlayan yok sanır...
Akıl var, akıl var !
Aklını vitrine koyar konuşunca her kişi, kâmil akıllılar olur imiş er kişi...
Aklını ilâh edinenleri nereye koyacağız ?
Aklını sahiplenen gaspçının, emanete hiyânetini görmezden mi gelmeli...?
Akıllıyı muhatap seç, akılsıza selâm deyiver geç !
Akıllı çok düşünür az/öz söyler, akılsız çok konuşur, boş söyler !
Akıllı danışıp da akıllar toplarken, aklı kıt olan ahmağa, aklıyla övünmek kalır...
Aklı kıtdan müşavir yapılırsa, o müşavirden soytarılık umulur ...
Edeb aklın süsü, akıl imanın muhafızıdır. 
Aklın nur ile bakışı firaset, kalbin nur ile görüşü basirettir...
Akıl devletinden mahrum olanın, vücud vatanı işgâl olmuştur...
Ahmak dünya kavgasında...akıllı; ilim ve irfan, edeb ve iman ile mücehhez "insanlık" davasında...
Akıl tatile çıkınca, nefs ve şeytan akıl tahtında sultan olur...
Ve;
Aklını kullanmayan akıllı (!), kötü fiillerinden mes'ul olarak nâr ehliden olur iken;  ehliyetsiz ve mes'uliyetsiz olan deli içün "onlar A’râf ehli"ndendir denir !
Delilerin paçayı kurtardığı bir günde,  ahmaklığa devam edip sonucuna katlanacak akıllılara diyecek söz yok !

4 Nisan 2022 Pazartesi

Ateş ile arkadaş...

Her kim ola şeytanla sarmaş dolaş
Olur imiş o kişi ateş ile arkadaş
Dizginsiz azgın ile çıkılmazki baş
Öğretir ona hayat, yavaştan yavaş
Kör ile yatan kalkarmış şaşı
Şaşı bakan ise çoklarmış işi
Boş tencerede kaynatan aşı
Hava öğütür de aşınır dişi
Ateşe aşık olan pervaneler var
Ateşi yalar da, ateşle yanar
Her kim de der bu narın da nuru var
Ateşin nuruna aldanıp da yanar


Mecusi olanlar ateşi kutsar
Ateş cambazları ateşle oynar
Ateşine, her kimki odunlar toplar
Yakıtıymış cehennemin insanlar ve taşlar
Bakış var kıvılcım; söz var, bir ok
Bir kıvılcımla, samanlık olurmuş yok
Söz olsa kibar, zayi olmaz zinhar
Kimi aç münkir olur, kimi şakir tok
Mal ateş, mülk ateş, hem veled ateş
Dünya gören içün nazlı, cilve-keş
Ateş ki cin, nas ve vesvasa eş
Ey ateşe talepkâr, bak cenneti beleş
Al aklını başına, ey dünya-keş !
Gel ey adem, n'olur, sakın ta'n eyleme
Sana mı kalmış, dur, nushtan söyleme
Burası etme bulma dünyasıdır, bilene
Gönlü kör olana, görünen köy bu deme !

2 Nisan 2022 Cumartesi

Oruç var oruçtan içeri...



Rûhun orucu; ihtiraslı olmamak, uzun emeli terk etmek, kanaatkâr olmaktır.
Aklın orucu; hevâ ve hevese aykırı hareket etmek, akl-ı maaşdan öteye geçmek, akl-ı selimi umursamaktır. 
Kalbin orucu; dünyayı, evhamı, vesvese ve kötü fikirleri oraya sokmamaktır.
Hayalâtın orucu; kötü ve kötülüğü hayal perdesine yansıtmamaktır.
Nefsin orucu; yeme, içme ve harâma karşı perhizkâr olmaktır.
Gözün orucu; uygunsuz, münasebetsiz ve alakasıza bakmamak, tecessüsü terk etmektir.
Kulağın orucu; işitmeniz gerekmeyen lakırdıya kulak kabartmamaktır.
Dilin orucu; kem, kötü söz ve yalan söylememek, dedikodudan uzak durmak, söz taşımamaktır.
Ağızın orucu; haramı ağıza almamaktır.
Elin orucu; kendine ait olmayana el uzatmamak, eliyle hiç bir mahluka zarar vermemektir.
Ayağın orucu; kötülük işlenen yerlere, şerrin cirit attığı ortamlara adım atmamaktır.
İhtirasın orucu; uzun emeli terk ile kanaatkâr olmak, paylaşmanın huzurunu yaşamaktır.
Kelâmın orucu; gerekmeyeni söylememek, nefesi boşa tüketmemektir.
Alimin orucu; ilmini şer gayesi ile serd etmemek ve kıymetini bilmeyene veya bilgiyi kötü amaçla kullanacak olana öğretmemektir.
Dünyalığa oruç; cimriliği terk ve infaktır, müsrifliğe düçar olmadan itidal ve iktisadî orta yolu tutmaktır.
Oruç, insanoğlunda egoyu zayıflatmasıyla yukarıda özetlenmiş olan oruç hâllerini tezahür ettiren ve arınmayı sağlayan manevî bir ibadettir...Orucun, içimizdeki iyi "insan"ı (ortaya çıkartması) daha ileriye doğru taşımaya vesile olması niyâzı ile...

1 Nisan 2022 Cuma

Tekne orucu, orucun ruhu ve çocukça infak...

Tekne orucu ile başlanarak, çocuklar aşamalı olarak oruca hazırlanırdı eskilerde...

Oruç tutturma alıştırmaları içün öncelikle  büyüklerinden çocuğa imrendirme amaçlı ikna çalışmalarında üç aşağı beş yukarı çocuğun hevesleri gıdıklanır, ödüllü iftar programı hikaye edilir....

Yemek çeşidinden başlanarak orucunu satın almaya kadar çocuğa seçenekler sunulur...

Çocuk bu, pazarlığı sıkı yaparsa daha fazla kazançlı çıkacağını bilecek kadar da cinlikte ustadır...

Bir kaç replik şöyledir çoğunlukla:
-İftar saatinde orucunu bana sat !
-iftarda sana en sevdiğin ......yemeği yapacağım...
-Cips alayım elinde olmayan taso çıkar belki...
Bu arada beden, açlığa susuzluğa belirli vakitler içün dayanmaya alıştırılır...
Ancaaak, kötü söz ve yalan söylememek, ötekine kazık atmamak, insanları aldatmamak, hakkı olmayana el uzatmamak, incitmek/incinmek, kem göz, hased etmek, kıskançlık, dedikodu, fitne çıkarmak, fesatlık etmek, ara bozuculuk, hile gibi şeylere karşı oruçlu olmanın öneminden aralarda bahsedilse de, bunlar arada kaynar gider....
Büyüklerinin esas gayesi çocuğu
açlığa susuzluğa alıştırmak, onun fakir fukaranın halini anlamasını sağlamaktır bu evrede ...
Mesela eskiden olsa, 
-Gazoz kapağı biriktirirken, kapağı olmayan arkadaşlarınla da paylaşmalısın denilirdi belki...

Ya da sakızlardan çıkan futbolcu resimleri, araba resimleri, artist resimleri koleksiyonunu olmayanla paylaşmak...

1990'lı yıllardan itibaren Türkiye'de 
Patates cipslerinden çıkan tasolarda (y) neslinin biriktirdiği oyun kartlarından...acaba onları mı paylaşmayı öğütleseler aileler !

Bugün, oyun CD'sini paylaşmayı, yahut, internetini paylaşıma açmayı, kontör ihtiyacı olan arkaşına kontör paylaşmayı mı öğütlemeli acaba !
İbadetin manevî boyutunun ehemmiyeti öne çıkartılmayınca, araç amaç olunca, bu yaklaşımla yeme-içmeye perhizden öte bir idrakin oluşması ileri yaşlarda çok kolay olmasa gerek...