Dünyada
yaklaşık 1.386 milyon kilometre küp su mevcut. Bu miktarın % 96'dan fazlası tuzlu
su, % 3 civarındaki ise tatlı su…
%
3’lük orana sahip tatlı suyun % 68'inden fazlası buz halindedir ve buzullar
olarak mevcudiyetini sürdürür, geri kalan % 30'u da yer altı suyu olarak
bulunmaktadır.
Yeryüzü
suyu olarak akarsular ve göllerdeki tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun
yaklaşık % 1'inin 150'de 1’i kadardır ve bunun miktarı 93.100 kilometre küptür.
İşte insanlar ve tatlı suya ihtiyaç duyan bütün canlı organizmaların
kullanımındaki su budur...
Yeryüzüne
her yıl 505.000 km3 civarında yağış düşüyor, bunun yüzde 78.8’i (yani 398.000
km3‘ü) okyanuslar üzerine düşerken sadece yüzde 11,2’si (yani 107.000 km3 ) kara
ortamına yıllık yağış olarak düşmektedir. Bu miktarın 1.000 km3’ü ise kar şeklinde
yağar.
Buharlaşma
yolu ile okyanuslardan atmosfere kazandırılan su 434.000 km3 olup, küresel
buharlaşmanın % 86'sını meydana getirmektedir.
Bu
arada bütün yüzeysel tatlı suyun % 20'si sadece bir gölde, Asya'daki Baykal
Gölündedir. Diğer % 20'si ise Amerika kıtasındaki Büyük Göllerde (Huron,
Michigan, and Superior)'da depolanmıştır.
Dünyada
mevcut yüzey sularından nehirler, toplam tatlı su rezervlerinin sadece
0,006'sını meydana getirirler.
Buzullara
gelince, buzullar bütün kara alanın % 10-11'ni kapsar. Şayet bütün buzullar
bugün erimiş olsaydı, denizler yaklaşık 70 metre daha yükselirdi. (Kaynak: National Snow and Ice Data Center)
Son
buz çağında deniz seviyesi bugüne göre yaklaşık 122 metre daha düşük idi ve
buzullar kara yüzeyinin neredeyse 1/3'ünü kaplıyor idi.
125.000 yıl önceki son sıcak dönemde denizler bugüne göre yaklaşık 5,5 metre daha
yüksek idi. Yaklaşık 3 milyon yıl önce ise, yine denizler bugüne göre 50,3
metre daha yüksek idi.
Buz,
kar ve uzun dönem zarfında buzullarda depolanan su, küresel su döngüsünün bir
parçasıdır. Yeryüzündeki buz kütlesinin % 10'u Grönland'da, büyük çoğunluğu ise
(% 90)'ı Antarktika'dadır. Grönland'da buz birikimi, su döngüsünün ilginç bir
bölümüdür. Grönland'a eriyen sudan daha fazla kar yağdığı için, zaman
içerisinde buz birikimi artarak yaklaşık 2,5 milyon kilometre küp hacme
ulaşmıştır. Oluşan kar kütlesi ortalama olarak 1.500 metre kalınlıkta
olup 4.300 metre kalınlığa ulaşan yerleri de vardır. Buzun ağırlığından dolayı
altındaki kara parçası tabak şeklinde aşağıya doğru bastırılmıştır.
Öte
yandan Atmosfer su ile doludur, her ne kadar çok büyük bir su depolama yeri
olmasa da…
Okyanuslardan
buharlaşan suyun çoğu, okyanuslara yağış olarak geri döner. Buharlaşan
suyun sadece % 10'u karalar üzerine nakledilerek yağış olarak düşer. Buharlaşan
su molekülleri havada yaklaşık 10 gün kalır.
Araştırmalar
göstermiştir ki, okyanuslar, denizler, göller ve nehirler atmosferdeki nemin
yaklaşık % 90'nını sağlarlar, geri kalan % 10'u ise bitki yüzeyindeki
buharlaşmadan meydana gelir.
Buharlaşmanın
olması için ısı (enerji) gereklidir. Enerji, su moleküllerini bir arada tutan
bağları çözmek için gereklidir; bu yüzden su, kaynama noktası (100° C)'nda
kolayca buharlaşır, fakat donma noktasında çok daha yavaş buharlaşır. Doymuş
durumdaki hava ortamında (yani nispi nemi % 100 ise) buharlaşma devam edemez.
Buharlaşma işlemi ısıyı ortamdan uzaklaştırır, bu yüzden deri üzerinden suyun
buharlaşması kişiye serinlik verir.
Dünya'mızdaki okyanuslar içinde hareket halinde olan büyük akıntıların, su döngüsü ve hava durumu üzerinde çok büyük etkisi vardır.
Gulf Stream akıntısı, Meksika
Körfezinden Atlantik Okyanusunu geçerek İngiltere'ye doğru akan bir akıntı olan bir sıcak su akıntısıdır. Gulf Stream günde 97 kilometre hızla dünyadaki bütün
nehir sularının yaklaşık 100 katı civarında bir su kütlesini hareket ettirir. Sıcak
iklimlerin sıcak sularını Kuzey Atlantik'e doğru hareket ettirerek başta
İngiltere'nin batısı olmak üzere bazı alanların hava durumunu Gulf Stream
akıntısı doğrudan etkilemektedir.
Su
çevrimi güneş enerjisinden güç alır ve küresel buharlaşmanın % 86'sının
okyanuslardan meydana geldiği yukarıda da ifade edilmişti, işte bu buharlaşma
yoluyla yâ’ni soğutma yolu ile dünyanın sıcaklığı düşürülür.
Eğer buharlaşma yoluyla dünyada soğutma olmasaydı, bunun sera etkisi üzerindeki tesiri ile dünya 67 °C çok daha yüksek bir yüzey sıcaklığı sahip olacak ve bu durum dolayısı ile dünya daha sıcak bir gezegen olacaktı ki, bu canlı organizmalar için uygun olmayan bir gezegen olması demekti.
Su
hayattır, organizmaların (bitki ve hayvanlar) susuz bir hayat sürdürmesi imkânı
yoktur.
Dünyamızdaki toplam suyun, yaklaşık % 1'inin 150'de 1’i kadarı yani 93.100 kilometre küpünün, insanlar ve tatlı suya ihtiyaç duyan bütün canlı organizmaların kullandığı su olması hasebiyle konuya baktığımızda, su rejimi değişikliklerine sebep olması açısından iklim değişikliği önem arz etmektedir.
Yağış
rejimini ve su döngüsünü değiştiren insan faaliyetleri, atmosfere karbondioksit
salınımı ve dolayısı ile sera etkisi, küresel ortalama sıcaklığın artmasına
sebep olması dolayısı ile, insanoğlunun önündeki en önemli mes’elelerden birisi
su kıtlığı ve kuraklığı olacaktır.
Yakın
bir gelecekte suyun enerji kaynakları ve petrolden daha önemli olacağını, su
savaşlarının yaşanacağını şimdiden söylemek kehanet olmaz sanırım. Bu sebeple
bu duruma gelecek nesillerin hazırlıklı olması önemli olup, suyun bilinçsiz
kullanımı ve israfı engellenmeli, herkes üzerine düşeni yapmalıdır.
Kaynaklar:
Gleick,
P. H., 1996: Water resources. In Encyclopedia of Climate and Weather, ed. by S.
H. Schneider, Oxford University Press, New York, vol. 2, pp.817-823.
https://www.usgs.gov/special-topic/water-science-school/science/su-d-ng-s-water-cycle-turkish?qt-science_center_objects=0#qt-science_center_objects
https://tr.wikipedia.org/wiki/Su_d%C3%B6ng%C3%BCs%C3%BC