Türk kültüründe “Tuğrul kuşu” veya “Hüma kuşu” olarak da bilinen, diğer kültürlerde değişik isimler ile anılan ve anlatılan bir mitolojik kuş hikâyesini, “otuz kuş” mâ’nâsına gelen “Simurg”u, bir çoğumuz duymuşuzdur. Simurg’ ile ilgili olarak yazdığımız bir yazıyı daha önce yayınlamış idik.
Çeşitli milletlerde Tuğrul kuşu yahut Hüma kuşu hikâyesi “Anka kuşu“, “Zümrüd-ü Anka“, “Simurg” ya da “Phoeniks” olarak da karşımıza çıkmaktadır.Aynı şekilde Feridüddin Attar’ın "Mantıku’t Tayr" adlı eserinde de kuşlar üzerinden insanın hakikatini arayış yolculuğu konusu işlenmekte, hakikatin ancak kişinin kendi iç dünyasına yapacağı zorlu yolculuk sonunda elde edilebileceği hikâye edilmektedir.
Bazı kaynaklarda anlatılan odur ki, Simurg insan yüzlü, mor başlı, altın renkli kanatları olan, yeryüzündeki canlı kompozisyonlarının tamamına ait izleri de kendinde olan bir kuştur…
Efsanelere göre “Bilgi Ağacı”nda yaşayan Simurg, her şeye vakıf olan bir hüküm ve hikmet sahibidir. Yücelerde Kaf Dağının tepesinde yaşamaktadır, ayağı hiçbir zaman toprağa değmez ve yapı olarak en ulvi değerleri temsil eder.
Edebi metinlerde, vahdet/teklik ve kesret/çokluk düalizmi ve kendini arama yolculuğu, Simurg ve Zümrüd-ü Anka hikâyelerinde ana temâ olarak işlenmiştir.
Eski kalıplardan kurtulup yenilenmeyi, bunun gereklerini, kendi arzu ve hevesleri ile mücâdele ederek yüce değerlere sahip olmayı, hayat yolunda insanı alıkoyan cezbedici tuzakları, bu mücadelede sabrın önemini, bu hususta hedefe varmak için azimli olmanın gerekliliğini bu hikâyeler metaforik olarak anlatırken, bunu kuşların yolculuğu ile sembolize ediyor, bu azim, kararlılık ve mücâdeleyi kazananın da Zümrüd-ü Anka’ya erişebileceği anlatılıyor.
Bu azim ve mücâdele sonunda ölümsüzlüğü, ab-ı hayat içmekle bulmuş olan otuz kuştan başarabilenleri, Zümrüd-ü Anka ile olunca sükûn, huzur, teslimiyet ve emniyetin hakikatini anlayarak sonsuzluğa gark oluyorlar.
Bu yol güzergâhındaki çeldiricilere (irade, arzu- aşk, hırs, dedikodu, cehâlet, inançsızlık, kıskançlık, yalnızlık, kibir, öfke, bencillik…) avlanmayanların yolculuğunun mutlu sonuna dair olarak da efsanelerde bu durum küllerinden dirilmek/doğmak tabiri ile ifâde edilir…
★★★
Hikâye bu ya, Kaf dağı ardına erişebilenlerin karşılarına bütün ihtişamı ve heybeti ile üzerinde Zümrüd-ü Anka’nın yaşadığı çıkan “Bilgi Ağacı” çıkar, ağaca asılı otuz sayfa vardır ve her bir kuş kendine yakın olan sayfaya uzanarak vecd ve huşu ile okumaya başlar…Hepsinin okudukları sayfada “Burası si/otuz murg/kuş'un ikametgâhıdır.” yazmaktadır… Zümrüd-ü Anka, bunun üzerine bilgi ağacını ateşe verir, ağaçla beraber kendisi de yanarak kül olur bunun üzerine bu kuşların hepsinin zanları bu okudukları hakikat karşısında “bilgi ağacı” ile birlikte yanarak yok olur.
Sonrasında yangın yerindeki kendi küllerinden yeniden Anka kuşu olarak doğar ki, bu anlatımla Zümrüd-ü Anka’nın ölümsüz olduğu ifâde edilir.
Zümrüd-ü Anka bu özelliği sebebiyle birçok inanışta diriliş yahut yeniden var olmak için küllerinden doğmak sembolü ile ifâde edilir.
Otuz kuş da yanıp yok olduktan ve kendilerine ait yanacak bir şeyleri kalmadığı andan itibaren kendi küllerden yeniden doğmaya, dirilmeye başlarlar….
★★★
Yangın terörizmi ile ülkemizi sıkıştırmaya. milletimize ve ülkemize, ormanlarımızı ateşe vererek zarar vermeye çalışan iç ve dış hâinlerin ve hıyânet şebekeleri ile kol kola gezenlerin unutmaması gereken bir şeyi ifade edelim:
Azîz milletimizin gerek ferdî, gerekse toplumsal anlamda kültür köklerinde yer eden irfânî anlayışımızda; “Bir ölür bin diriliriz”, ”Küllerimizden doğarız”, “Kesilen sakal daha gür çıkar” vb. tarihimizde gerçekleşmiş, misâllerini okuduğumuz bir çok tecrübî mevzu var…bu azîm ve kararlılık ile azîz milletimiz üzerinde oynanan bunca oyuna rağmen dimdik ayaktadır… en kısa sürede ormanlarımızın eskisinden daha gür, yanan belde ve yerlerin daha mamur olacağından hiç kuşkumuz yok !
Ve “Kızıl Elma” hedefimizden ve mefküremizden Allah’ın izni ile hiçbir çeldirici ve tezgâh bizi alıkoyamaz vesselâm !