Odaklanamamak !
An içinde olamamak, yahut geçmiş ve gelecek arasında düşünce aleminde seyâhat etmekten "an"ı farkedemeden yaşamak…
An üzerine odaklanmayı ve dikkati sürekli dağıtan olumsuz düşünceye temayül ile yaşanan düşünce âlemi gidiş-gelişleriyle zihnin meşgul oluşu.
Yaptığı işin hakkını verememek…zihin yoğunluğu ve meşguliyetler.
Odaklanamamak, anda yapılan işin ve/veya hâlin farkında olamamak…
Aynı zamanda anı kaçırmak; hâtta sokağının, semtinin, ülkesinin, dünyanın, evrenin farkında olmadan anın içinden geçip gitmek…
Bu konuda çocukları rol model almak lâzım !
Elindeki oyuncağa, oynadığı oyuna ne kadar odaklanıyor çocuklar değil mi !
Oyunun içinde eriyor, kaybediyor kendini, eritiyor benliğini, oyunun bir figürü oluveriyor…etrafında kıyamet kopsa umurunda değil adeta.
Bistamlı Bayazıd'a hamledilen bir menkibe ne güzel bir öğreti:
Beyazıd-ı Bestami hz.leri murakabeyi bir kediden öğrendim diyor…
Evet kedi avına öyle bir odaklanır ki başka hiç bir şeyi görmez.
Bir kedi fare deliği önünde kulaklarını, bıyıklarını, kuyruğunu hiç kıpırdatmadan; donmuş/cansız gibi, bir heykel gibi odaklanır, ve uzun süre bu hâlde farenin delikten çıkmasını bekler.
Bir diğer misâl hz.Ali'(r.a.)den;
Hz. Ali (r.a)’nin baldırına savaşta bir ok saplanır. Oku çıkarmak için uğraşılır, ancak çok acı verdiği için çıkarılamaz.
Hz. Ali:
-Namaza durayım o hâlde çıkarın, der… Nafile namaz kılarken secdeye kapanınca, oku kuvvetle çeker ve çıkarırlar. Hz.Ali namazdan selâmlayınca:
-Çıkardınız mı ?, diye sorar,
-Çıkardık, derler.
Odaklanmak işte böyle bir şey olsa gerek değil mi ?
Kıymetli dostlar…
Evet, odaklanmak, işin ehli olmak, samimiyetle kendini yapacağı eyleme vermek...
Yaptığı fiili ciddiyetle, savsaklamadan yapmak, baştan savmak için yapmamak böyle bir şey !
An içinde olamamak, yahut geçmiş ve gelecek arasında düşünce aleminde seyâhat etmekten "an"ı farkedemeden yaşamak…
An üzerine odaklanmayı ve dikkati sürekli dağıtan olumsuz düşünceye temayül ile yaşanan düşünce âlemi gidiş-gelişleriyle zihnin meşgul oluşu.
Yaptığı işin hakkını verememek…zihin yoğunluğu ve meşguliyetler.
Odaklanamamak, anda yapılan işin ve/veya hâlin farkında olamamak…
Aynı zamanda anı kaçırmak; hâtta sokağının, semtinin, ülkesinin, dünyanın, evrenin farkında olmadan anın içinden geçip gitmek…
Bu konuda çocukları rol model almak lâzım !
Elindeki oyuncağa, oynadığı oyuna ne kadar odaklanıyor çocuklar değil mi !
Oyunun içinde eriyor, kaybediyor kendini, eritiyor benliğini, oyunun bir figürü oluveriyor…etrafında kıyamet kopsa umurunda değil adeta.
Bistamlı Bayazıd'a hamledilen bir menkibe ne güzel bir öğreti:
Beyazıd-ı Bestami hz.leri murakabeyi bir kediden öğrendim diyor…
Evet kedi avına öyle bir odaklanır ki başka hiç bir şeyi görmez.
Bir kedi fare deliği önünde kulaklarını, bıyıklarını, kuyruğunu hiç kıpırdatmadan; donmuş/cansız gibi, bir heykel gibi odaklanır, ve uzun süre bu hâlde farenin delikten çıkmasını bekler.
Bir diğer misâl hz.Ali'(r.a.)den;
Hz. Ali (r.a)’nin baldırına savaşta bir ok saplanır. Oku çıkarmak için uğraşılır, ancak çok acı verdiği için çıkarılamaz.
Hz. Ali:
-Namaza durayım o hâlde çıkarın, der… Nafile namaz kılarken secdeye kapanınca, oku kuvvetle çeker ve çıkarırlar. Hz.Ali namazdan selâmlayınca:
-Çıkardınız mı ?, diye sorar,
-Çıkardık, derler.
Odaklanmak işte böyle bir şey olsa gerek değil mi ?
Kıymetli dostlar…
Evet, odaklanmak, işin ehli olmak, samimiyetle kendini yapacağı eyleme vermek...
Yaptığı fiili ciddiyetle, savsaklamadan yapmak, baştan savmak için yapmamak böyle bir şey !
İster maddî ister manevî, hangi iş/eylem hâlinde olursa olsun, insan ancak odaklanırsa amaç hâsıl olur, değilse içi boş/kof ceviz kırmakla vakit zayî edilmiş olur.
Savsaklanarak yapılanın semeresi yorgunluk olur !