Dilimizde amiyane tabiri ile "Ekabir", yahut "ekâbir’den", şeklinde kullanılan ve kibirle aynı kökten gelen kelime de ‘kendini büyük görme, tepeden bakma, kibirli olma anlamında kullanılmaktadır.
★
Mevlana’ya göre insan, “insanı Tanrı’dan uzaklaştıran kötü huylar" olarak nitelendirilen “hırs, kıskançlık, yalan, kibir” gibi huylardan uzaklaşıp; “şefkat, sevgi, cömertlik, alçak gönüllülük” gibi iyi huylarla bezenmeli, bunları hayatına uygulamalıdır. (Çiçek,2003)★
Hacı Bektaş-ı Veli'nin Makâlât adlı eserinde şeytanî duygu ve fiiller için şöyle denir: “vay sana ki içinde; kibir ve hased, (kıskançlık) cimrilik, düşmanlık, tamah, öfke, gıybet, kahkaha, (şamata) ve maskaralık ile bunlar gibi daha nice şeytan fiili varsa, suyla yıkanıp nasıl arınacaksın? Öyleyse hakikaten bil ki arınamazsın.”der....Yine bu eserde Hacı Bektaş-ı Veli “Kibrin aslı şeytan”dır diyerek, şeytani olan bu özelliği hem kötü bir özellik olduğunu ifade için hem hak yolundan döndürücü olduğu için hem de şeytanın kibri yüzünden kovulması öyküsünden dolayı konu olarak ele almıştır, bu yüzden insan kibre düştüğünde kovulmuşlardan olur"(Coşan, Özbay,1990)
★
Yûnus Emre de “Kibir Destânı” adlı eserinde; “kibr”i dağa, kibrin çeşitli sıfatlarını da dağ başlarında oturan ve insanların yolunu kesen harâmîlere benzetir. Kibrin zıddı ise tevâzudur. (Tatcı, 2019), Tabi ki tevâzunun göstermelik olanından değil ki, bu riyâdır !Yûnus Emre yaratılışın en temel dört unsurundan hareketle, kibri ateşle gelen felaketlerden biri olarak ele alır:
- Toprakla geldi bize dört nitelik: Sabır, hoş huy, tevekkül ve yücelik.
- Suyla beraber geldi dört türlü hâl; Temizlik, cömertlik, lütuf ve visal.
- Rüzgârla beraber geldi dört heves; Yalan, riya, sabırsızlık ve nefes.
- Ateşle geldi dört türlü felâket; Şehvet, kibir, açgözlülük ve haset.
- Canla birlikte geldi dört özellik; Utanma, ahlâk, üstünlük ve birlik. (Avşar, 2013)
Nice “ben” diyene sinek üşüştü!
Kendinden uzak tut kibr endişesin,
Kibre uyarsan uzağa düşersin.
★★★
Sahip olduğu(!) mevkiyi, bilgiyi, malı-mülkü vs. kibirlenme vesilesi yapmak, vasıtayı gaye hâline getirmek hoş karşılanmayan bir huydur...“Mevlana; bilgi, insanı kibir sahibi yapmak yerine Yaratıcının rızasını kazanmak uğruna, onu alçak gönüllü kılmalı ve topluma fayda sağlayıcı, ufuk açıcı, yol gösterici hale getirmelidir. Bunu sağlamada araç olamıyorsa bilgi, işlevini yerine getirmekten uzaktır.” der. İnsanın tabiatında her bir huyun iyi/kötü olanı potansiyel olarak vardır, meselâ hem kibir ve hem de tevazu mevcuttur, tercihi ise kişiye kalmıştır. Kibirli davranışa, bakış ve tutuma sahip kişilikler her yaptığının/dediğinin en doğru, en güzel, en kudretli olduğunu göstermeye çalışır ki, bunu gerçekte akl-ı selim sahibinin kabul etmesi de mümkün değildir
Çünkü, insanın bildiğini / sahip olduğunu zannettiği şey ile kibirlenmesi, üstünlük taslaması bir nakısadır.... Kibirli üst bakış sahibi, aslında kendini bilmez, ham ve eksik bir şahsiyyettir.
Yûnus Emre fani olanı geçici sahiplikleri birer emanet olarak ifade ediyor bir çok deyişinde;
"Mal sahibi, mülk sahibi,
Hani bunun ilk sahibi.
Mal da yalan, mülk de yalan,
Var biraz da sen oyalan"
Yine Mevlânâ'nın ifadesiyle; ilim/bilgi insanı alçak gönüllü kılmalı ve topluma fayda sağlayıcı, ufuk açıcı, yol gösterici hale getirmelidir, değil mi ?
Yunus'ça mim koyalım;
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır"
Vesselâm...
__________
Kaynaklar:
-Çiçek, H., “Kadim Üç Felsefe Problemi Bağlamında Mevlana’nın Mesnevi’sinde Metaforik Anlatım”, AÜİFD, Cilt 44,Sayı 1 ss. 293-311, (2003)-Hacı Bektaş-ı Veli, Makâlât, çev. E.Coşan, H.Özbay, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, s. 6-7,31. (1990)
-Yunus Emre, Nasihatler Kitabı (Risâletü’n Nushiyye), (Haz. Z.Avşar), Ankara:Sistem Ofset, s. 20- 21, (2013)
-Tatcı, M., “Yûnus Emre’den Yolcuya Öğütler- Risâletü’n-Nushiyye”, Türk Ekini, Sayı, ss. 13-15, 6-25, (2019).