İnsanın kendi şartlarını gözönünde bulundurarak neleri yapabileceği/yapamayacağı bellidir. Ama insanoğlu çoğunlukla bu sınavda bütünlemeye kalmayı göze alarak (yahut umursamayarak) yapamayacağı -yerine getiremeyeceği - hususlarda kendini (Allah'a karşı) sorumluluk altına sokar da, sonrasında başına geleceklere kapı aralamış olur.
Bu husustaki şu iki ilâhî ikâzı kulağa küpe etmelidir:
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz ? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir kusur ve kabahattır.”(Saf sûresi, 2-3)
"Verdiğiniz sözü/ahdinizi yerine getirin, çünkü verilen söz/ahit, sorumluluk getirir.”(İsra sûresi, 34)
İnsanoğlu iki ahit/söz tipi ile sınavda olduğundan gafil olmamalıdır, olamaz.
İlki insanın Allah'a verdiği söz, ikincisi diğer insanlara verilen sözler.
Söz verip de sözünde durmamak münafıklığın alâmetlerindendir.
“Ahde vefa göstermemek/sözünde durmamak” mü'minde olmaması gereken, münafıklığa ait bir vasıftır. (Tirmîzî'den rivayet edilen Hadis-i Şerif)
Eşref-i mahlukât olarak yaratılmış insanın fıtratında doğruluk vardır, ahdini yerine getirmek vardır.
Yalan söylemek ve ahdini yerine getirmemek ise fıtrattan sapmak demektir ve bu iman ile bir arada olamaz...
Bu fıtrattan sapma "...emrolunduğun gibi dosdoğru ol"(Hud sûresi,112) ilâhî hükmünün hilafına davranmak demektir ki bu fıtrata aykırı davranış kişiyi Hakk'tan uzaklaştırır ve sonuçta şeytanın adımlarına uymuş olur.
Söz verip de durmamak, ahitleşmelere uymamak da, kişinin Allah'a karşı üslendiği sorumluluğu göz ardı ederek yalancı duruma düşmesi demektir. Bu ise aslında kişinin imanında erozyona sebep olacaktır.
Çünkü ağızdan çıkan her söze Allah'da şahittir. Dolayısı ile ahdin yerine getirilmemesi hem insanlar hem de Cenâb-ı Hakk nezdinde kişiyi sorumlu ve mahkûm kılar.
Resûlullah (s.a.v.) bir Hadis-i Şerif'de şöyle buyurmuşlardır:
“Dört huy kimde bulunursa, o kişi münafık olur. Bir kimsede bu huylardan sadece biri bulunursa, o huydan vazgeçinceye kadar o kişide münafığın özelliklerinden biri var demektir.
O dört huy şunlardır:
-Kendisine bir şey emanet edilince hiyânet eder.
-Konuşunca yalan söyler.
-Bir antlaşma yapınca sözünde durmaz.
-Düşmanlık yapınca da aşırı gider.”
(Buhârî, Müslim, Tirmizî)
Resûlullah (s.a.v.) bir Hadis-i Şerif'de doğruluk hakkında şöyle buyurmuşlardır:
“Doğruluk insanı iyiliğe yöneltir¸ hayırlı işler cennete kılavuzluk eder. Bir kimse¸ doğruluğu prensip edinirse sıddık olur. Yalancılık da insanı kötülüğe ve fücura sürükler. Kötülük de cehenneme götürür. Bir kimse yalancılığı prensip edinirse Allah'ın divanında kezzap (yalancı)defterine yazılır.”
☆☆☆
Doğru insan muazzez, eğri olan muazzeb olur...