Meczuplara 'deli' denilse de onlar deli değildir, aklını terkiye atmış olanlardır.
Meczublar bulundukları mahalle rahmeti, bereketi, uğuru, güzelliği, kazaların defi için bir vesile olarak bilinirler,
Yine meczuplar sırlı insanlar olarak bilinirler, öyle ki onların asıl kişilikleri, kimlikleri diplerdedir, onlara üstünkörü bakanlar bu taraflarını göremez...
“Meczup”lar Anadolu’da, halk arasında alelade bir hayat yaşamayan ve bu hâlleriyle insanlara ayna vazifesi görerek ibret alınacak kişiler şeklinde tanınırlar.
Deliçokaklıyok Mehmet Usta, Lailaheillallah Abdi, Adamol Mehmed Efendi, Çöp Atlamaz Baba, Nenesi Dede Sultan, Horoz Dede , Sefer Dede, Sümüklü Dede, Saçlı Mehmed Efendi, Yetmiş Kuruş Dede, Pazar Ola Mehmed Ağa, Ayarcı Mustafa Efendi, Kelbi Hasan Baba, Elfi Kadın, Kadı Delisi, Dalkavuk Osman Efendi, Taslak Efendi ...
Horoz Mehmed Dede, Sultân II. Mehmed Hân ve ordusu ile Konstantiniyye şehrine gelirken, her saat başı horoz gibi çırpınarak öter ve“ Kalkın…Ey gâfiller!..” dermiş. Bu nedenle askerler kendisine Horoz Baba demişler. İstanbul’un en eski meczuplarındandır. Hoca Ahmed Yesevî’nin mürîdlerinden olup, Hacı Bektaş-ı Velî ile birlikte Horasan’dan gelip, Sultan II. Mehmed ile birlikte Konstantiniyye’nin fethinde bulunmuş ni’me’l-ceyş’dendir (mutlu asker). Kabri, Unkapanı Yavuz Er Sinan Camii hazîresindedir.
Evliyâ Çelebi’ye göre Kapânî Deli Sefer Dede, Unkapanı’nda Ekmekçi Ali Çelebi’nin fırını, çok şiddetli yandığı zamanlarda; içine girer ve rahat bir uyku çekermiş. Bir gün oradan çıkıp binlerce kişi ile vedalaşarak Unkapanı’ndan kendisini denize bırakıp kayıplara karışmış. Sefer Dede yedi yıldan sonra Cezayir’den Kara Hoca ve Ali Peçenoğlu kalyonları ile İstanbul’a gelerek Unkapanı’na yerleşmiş. Deli Sefer Dede’nin kabri Unkapanı’nda olup kayıptır.
Meşhur seyyah Evliya Çelebi’nin görüp tanıdığı meczuplardan biri olan Sümüklü Dede, vaktiyle Fâtih’te Etmeydanı’nda yaşarmış. Bu civarda kimin üstüne sümkürürse, sümkürdüğü kişinin işi düz gidermiş. Kimin üstünde tükürürse, onunki de ters gidermiş.
Meczup Aydın, ramazan günü iftara saatler kala, elinde bir salatalıkla Cağaloğlu’nda bağırarak insanları meydana toplar. Kalabalık toplandıktan sonra salatalıktan ısırıp bağırmaya başlar:
Delisinden Velisine... kitabının yazarı Yusuf Karakaya benzer bir hadiseden bahseder: Meczubun biri sürekli kâğıt yırtmaktadır. Çevresindeki kişiler ona, israf oluyor dediklerinde onlara:
“Tapu dağıtıyorum, tapu dağıtıyorum.” şeklinde cevap vermektedir.
“Boş kâğıttan tapu olur mu?” diyenlere:
“Boş dünyaya boş tapu.” der...
Bir diğer meczubun hikâyesi:
Çöp Atlamaz Baba'ya atfen bir hikâye ise şöyle: "Çöp Atlamaz Baba"lık el verir gibi kişiden kişiye geçiyor. 1800'lü yıllarda Mehmed Atıf Efendi kayığa binecekken bir meczup görür. Meczup rastladığı tüm çöpleri ama tüm çöpleri toplar. Atıf Efendi'nin kayığı hareket edecekken de koşup gelir ve kayığa dokunarak üç kere, "Hâlimi sana verdim," der. Kayık karşı tarafa ulaşınca Atıf Efendi kayıktan indiği gibi ansızın ve istemsizce gördüğü tüm çöpleri toplamaya başlar. O günden sonra o da Çöp Atlamaz Baba olur....