e-Dergi: Fikir, Kültür, Edebiyat ve San'at, Popüler Bilim muhtevalı yazılar - Editör: Prof.Dr. Suat Kıyak - Redaktör: Nursultan Ahıskalı - İletişim: nefes.kelam@gmail.com
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
31 Mart 2023 Cuma
Her nefes ter ü tâze...
30 Mart 2023 Perşembe
Hainlere rağbet ve riâyet...
29 Mart 2023 Çarşamba
Bugün ona yarın sana...tepeden bakma !
28 Mart 2023 Salı
Aman ha, dişlilere dikkat !
24 Mart 2023 Cuma
İki yüzlü aranızda...
Şöyle bir bakınız etrafa, muktedirlerin, güç odaklarının etrafını çevirenlere...
Aynı çevrecilerin geçmişine bakınız, hayat yolunda yürüyüşlerini izleyiniz...
Eminim ki siz de inanamayacaksınız gördüklerinize...
İkiyüzlü ya da mürai olarak nitelendirilen kişiliklerin; savunuyor göründükleri ahlâki ilke ve normlarını (devrin şartlarına göre) terkiye atarak muktedirin iddialarının ateşli birer savunucusu olduklarını, rüzgârın yönü değişip, güç odağı farklılaşınca bu kez yeni muktedirlerin kayığına binerek öncekilerin zıddını savunduklarını üzülerek gözlemlersiniz...
İki yüzlü kişilik sahibi içün başkalarının (bilhassa menfaat umduklarının) sempatisini kazanmak çok önemlidir. Bunlar talebini karşılayacak olanların hoşlandığı dili ve davranışı okumakta ve ona göre davranış geliştirmekte ustalaşmışlardır..
Özü başka sözü başka kişilerin, savunduğu değerlerin devre göre farklı olması, muktedire göre vaziyet almaları, başka türlü görünme veya göstermeye çalışmaları, dürüst olmamaları temel karakteristikleridir.
Hz.Peygamber buyurur:
"...Siz, en kötü kişileri de ikiyüzlüler olarak bulursunuz ki onlar, birilerine bir yüzle diğerlerine bir başka yüzle gider gelirler."
21 Mart 2023 Salı
20 Mart 2023 Pazartesi
Güç vehmi, kibir ve zulüm...
Güç vehmi ile ortaya çıkan kibir ve zulüm aslında kabalığın, hamlığın, yozluğun bir tezahürü olarak, kibri sebebiyle Allah'ın rahmetinden kovularak hakir ve zelil duruma düşen şeytanın derekesine düşürür insanoğlunu...
Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır... (Hz. Ali)Zalimin zulmü olmasaydı, mazluma ilahi merhamet olmazdı. (Nurettin Topçu)Zalimleri bağışlamak yoksullara cefadır. (Sadi Şirazi)Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak, başka yere koymak. (Mevlânâ)Zulüm, bayındır yerleri yıkar, yurdun bayındırlığını giderir. (İbni Haldun)Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem! Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem! (Mehmet Âkif Ersoy)
Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez.(Hz.Muhammed)
Sütunlara sahip İrem Şehri`ne.
O (İrem Şehri) ki, beldeler içinde onun bir eşi yaratılmadı.
Ve vadilerde kayaları oyan Semud kavmine
Ve kazıklar sahibi firavuna (neler yaptı).
Onlar ki beldelerde (ülkelerde) azgınlık yaptılar.
Böylece orada fesadı çoğalttılar.
Bundan dolayı Rabbin onları azap kamçısı ile kamçıladı.
Muhakkak ki senin Rabbin elbette gözleyendir.” (2)
"Halkı büsbütün zâlim nice memleket vardı ki, ben onlara süre tanıdım. Sonra günü gelince onları azabımla yakalayıverdim. Nihâî dönüş ancak banadır." (3)
gerçek mânâda güçlü olanın Hakkı benimseyip buna göre yaşayan ve temsil eden, zayıf olanın ise bâtılı tercih eden olduğudur.
19 Mart 2023 Pazar
Merkep müşteri olursa...aslı aslına nesli nesline hikâyesi...
Vaktiyle eski Sultanlardan biri, ''Mademki ben sultanım ve idarenin mesulüyüm, Hızır Aleyhisselam'ı görmem lazım gelir.'' diyerek vezirini çağırmış ve ona sormuş:
- Hızır Aleyhisselam diri midir, hayatta mıdır?
- Şeriat-ı İlah iyede verilen haberlere göre diridir ve hayattadır.
- Madem hayattadır. Hızır Aleyhisselam'ı davet et. Gelsin, beraberce görüşelim.
- Onun nerede olduğu bilinmez, sorulmakla tanınmaz.
- Binlerce evliya-ı izam bulup görüştüğüne göre bizimde bilip görüşmemiz lazım gelir. Sen benim vezirimsin ne icap ediyorsa yerine getir.
Vezir vezir amma, öyle ha deyince de Hızır Aleyhisselam'ı bulmak her yiğidin harcı değil. Biraz da siyaseten demiş ki;
- Hızır Aleyhisselam hayattadır ama benimle görüşmesi mümkün olmaz. Çünkü benden çeşit çeşit zulüm meydana geliyor. Hızır Aleyhisselam kalbi cilalanan, nefsini terbiye eden Allah dostlarının yaranıdır. Ben devlet işleriyle sizin hükmünüzü yürütürken, ola ki benden tam adalet sudur etmesi mümkün değildir. Bundan dolayı Hızır Aleyhisselam'ı görmem pek münasip olmayabilir. Şeyhül İslam-ı çağıralım. Çünkü Şeyhül İslam Risaletin varisidir.
Vezir bu sözlerle sorumluluktan sıyrılmaya çalışır. Sultanın emri üzerine Şeyhül İslam çağırılır.
Sultan ondan Hızır Aleyhisselam bulup getirmesini ister. Şeyhül islam şöyle karşılık verir.
- Sultanım, Hızır Aleyhisselam'ı bulmak ilim değil kemalât işidir. Nice ilim sahipleri onu bulamamış ama nice kalbini tezkiye, nefsini tasfiye edenler Hızır Aleyhisselam ile görüşmüştür. Ben bu devlet işlerinde sizin hükmünüzü icra ederken hatalı fetvalar vermiş, günaha girmiş olabilirim. Bu durumda Hızır Aleyhisselam'ı bulmam ve çağırmam müşküldür. Müsaade edin, bir mühlet verin; Hızır Aleyhisselam'ı bilip bulacak birini bulayım.
- Tez vakitte gel.
Şeyhül islam, ülkenin dört bir tarafına tellallar çıkarır. Tellallar sorup soruştururlar, gördün mü diye, görmedim. Göreni de mi görmedin derler. Hani en azından göreni bulmaktır ümitleri. Hızır Aleyhisselam'ı bulabilecek olanların Allah rızası için saraya gelmelerini duyururlar.
Bir zat Şeyhül islamın huzuruna girerek Hızır Aleyhisselam'ı bulup getireceğini söyler. ''Beni sultanla buluşturun.'' der. Şeyhül islam sevinçle o zatı sultanın huzuruna çıkarır. O zat, kendisine kırk gün mühlet verilirse Hızır Aleyhisselam'ı bulacağını vaat etmesi üzerine kendisine kırk gün mühlet verilir. Ancak bir şartı vardır. ''Bu sarayda siz ne yiyor ve içiyorsanız bir mislini de bizim eve göndereceksiniz.'' der. Sultan kabul eder ve zatın isteğinin yerine getirilmesini emir buyurur.
O zatın, eve dönünce gönlünü bir endişe ve üzüntü kaplar. Nefsinin yaptığı bu işten ve işin akıbetinden korkar. Hanımı eve gelen yemekleri görünce efendisine bunun sebebini sorar. Hanımına şu cevabı verir:
- Hanım; Sultana, Hızır Aleyhisselam'ı götüreceğimi söyledim ve kırk gün biz de sultan gibi yiyip içeceğiz. Ama kırk gün sonra başımıza ne gelir, Mevlâm bilir.
- Sen Hızır Aleyhisselam'ı bilir misin?
- Bilmem.
- Ne cesaretle böyle yaptın?
- Allah Kerimdir. Artık nefsime fukaralıktan gına geldi. Nefsim bana, sen de insansın, sultan da insan. Sen Allah’a, Resulullah’a, Hızır Aleyhisselam'ın ruhaniyetine sığın. Ömründe kırk gün de olsun saray yemeği ye'' dedi.
- Kırk gün çabuk geçer. İşin zor ama Allah’tan sana yardım dilerim.
Böylece sultanlar gibi yiyip içtiler. Kırk gün dolunca saraydan iki büyük at gönderilir. Biri Hızır Aleyhisselam'ı getirecek zata diğeri de Hızır Aleyhisselam'a.
Mübarek fakir iki rekât namaz kılar. Allah’a niyaz eder. Sayısız salavatlar getirir. Allah’ın Habibini vesile kılar.
''Onun yüzü suyu hürmetine beni sultanın huzurunda mahçup etme Allahım.'' diye yalvarır.
''La havle vela kuvvete illa billahil azim'' der ve ata biner.
Onu almaya gelenler, Hızır Aleyhisselam'ın nerede olduğunu sorarlar.
''Bu sultanla benim aramda bir meseledir. Saraya gidelim.'' der ve saraya gelirler.
Sultan, o zatı görünce Hızır Aleyhisselam'ın nerede olduğunu sorar.
Fakir zat konuşmaya başlar:
- Sultanım, ben hayatımda Hızır Aleyhisselam'ı hiç görmedim. Fakirlik canıma tak etmiş, özene bezene bir taam yememiştim. Nefsim bana;
''Sultanlar fakir fukaranın da vekilidir. Sultanın bir vazifesi, ülkesindeki fakirleri beslemektir.'' dedi. Kırk gün senin gibi yaşamak istedim ve böyle bir vaatte bulundum. Umarım ki senin asaletin ve sultanlığının izzeti benim gibi bir fakiri hoş görür. Allah sana Hızır’ı kavuştursun.
Sultan kızar:
- Kırk gün bizi neden oyaladın be adam! Hakkından gelemeyeceğin işi neden vaat edersin? Madem fakirdin, huzuruma gelip bir ihsan isteseydin! Kırk gün bizi aldatmak olur mu?
Baş vezire dönerek sordu:
-Şimdi buna ne ceza verelim?
-Sultanım emir ver, onu parça parça etsinler, her parçasını bir sokak başına diksinler. Böylece kimse sultana yalan söylemeye cesaret edemesin.
O anda, O mübarek zatın yanında masum genç bir delikanlı peyda oldu. Oradaki cemaat, o zatın veya sarayda bulunan birisinin oğlu olduğunu düşündüler. Genç fakir zatın yanına oturdu ve 'Her şey aslına dönecektir. Aslı aslına nesli nesline HÛ'' dedi.
Sultan ikinci vezire sordu:
- Bu adama ne ceza verelim?
- Bunu bir dibeğe koyalım. Döve döve keşek yapalım. Şehrin her bir köşesine parçalarını bırakalım ki herkese ibret olsun.
Yine o delikanlı,
''Her şey aslına dönecektir. Aslı aslına, nesli nesline HÛ'' dedi.
Sultan üçüncü vezire sorunca, o da şöyle dedi.
Baş vezir ve diğer vezir güzel söylediler. Elbette sultanı kandırıp kırk gün oyalamak büyük bir vebaldir. Bana sorarsanız sizin sultanlığınıza yakışan, af ile muameledir. Affetmek Peygamberlerin sıfatıdır. Siz onu affedin ki Allah da sizi affetsin. Size de bu yaraşır.
Yine o delikanlı,
''Her şey aslına dönecektir. Aslı aslına nesli nesline HÛ'' dedi.
Üçünde de o delikanlının aynı sözleri söylemesi sultanı şaşırttı. Fakir zata sordu:
- Bu delikanlı neyin olur?
- Bu delikanlı benim bir şeyim olmaz. Onu ilk defa görüyorum. Herhalde buradaki zevattan birinin oğludur.
Bu sözler üzerine sultan gence sordu:
- Ey delikanlı, sen kimsin? Vezirlerimin üçü de farklı cevaplar vermesine rağmen sen her defasında, ''Her şey aslına dönecektir Aslı aslına nesli nesline HÛ'' dedin. Neden böyle söyledin?
- Bu zat size kimi getirecekti?
- Hızır Aleyhisselam'ı getirecekti.
- Sultanım, baş vezirin bir kasap oğludur. Babası devamlı et parçalayıp böldüğü gibi, baş vezirde halkı kırmaktan başka bir işe yaramaz. İkinci vezirin bir aşçı oğludur. Babası dibek dövdüğü gibi o da halkı dövüp söver. Ama üçüncü vezirin bir vezir oğludur. Asaletli faziletli kâmil bir insanın oğludur.
Ben ise aramakta olduğunuz Hızır’ım. Cenabı Hâk işte şu zatın hürmetine beni sana getirdi. Sana nasihatim şudur ki, baş vezirini saraya kasap başı, ikinci vezirini de saraya aşçıbaşı yap. Üçüncü vezirin haddini, hukukunu bilen kâmil bir insandır. Onu da baş vezir yap.
Hızır’dan maksat nasihattir. Şu fakir zattan da ihsanını kesme. O sabırlı ve kâmil bir zattır.
''Her şey aslına dönecektir Aslı aslına nesli nesline HÛ'' Bu sözleri söyledi ve köşeden kayboldu. Zannettiler ki delikanlı sarayda bir yere saklandı. Arkasından koştularsa da bulamadılar. Hızır Aleyhisselam’dan geriye nasihat kaldı.
Kişi karakterinin gereğini yapar...
“İmansızda vicdan olmaz çocuğum,Kırk cesette bir can olmaz çocuğum,Tay büyür at olur, ona sözüm yok,İt büyüyüp insan olmaz çocuğum.”
__________
(*)Çıtlakoğlu, A., Sadi Şirazi'den bir hikâye:"Her şey aslına dönecektir"
18 Mart 2023 Cumartesi
Küçük ahlâksızlıklar ve çürüme...
Çürüme yahut dekompozizasyon/ayrışma, kültürel kodları çözücü olarak bir toplumun içine sızmaya görsün...ve çürüme, sosyolojik mânâda zihinsel ve psikolojik yollardan içe kadar sirayet etmiş ve yaygınlaşmaya başlamış ise gidişât top yekün kötüyedir...
Küreselleşme ve iletişim platformlarının avuç içine sığması ile insanlık sahiline vuran ve döven çürütücü dalgalar, giderek ahlâkî değerleri, tarih, kültür ve öze yabancı kavram ve hayat tarzlarını içten içe bireylere kanıtsatır...
İlk çürütücü dalgalara direnç oluşturan millî kültür kodlarından müteşekkil dalgakıranlar, dalgaların sürekliliği karşısında giderek zayıflamaya başlar ve direnç de kırılırsa işte o zaman küçük ahlâksızlıklar normal görülmeye, kanıksanmaya, önemsenmemeye başlar...ve eğer toplum direnerek değişme yoluna girmişse, kurt içe yerleşmiştir !
Hırsı, şaşaalı hayatı, ışıltılı geceleri, modayı, lüks ve konforu sürekli pompalayarak tüketicinin iştihasını kabartan faaliyetler ve reklamlar çürümeye giden yolu genişletmeye matuf harekâtlar olarak sürdürülür...
Ve kısa yoldan bu hedeflere ulaşmak içün her yolu mübah sayan zihniyete doğru değişimin önündeki engel olan kültür kodları, ahlâk ve etik değerler örgüsü de iletişim vasıtalarının sürekli bombardımanı ile gevşetilince, yoz ve popüler kültüre toplum teslim olunur...
Bir seferden bir şey olmaz, herkes yapıyor n'olacak canım yaklaşımlarının normalleştirildiği toplumlardaki küçük ahlâksızlıklar, alavere-dalaverelere meşru kılıf arama çabaları, bu çürümenin işâret fişekleri olarak dışavurumudur...unutulmamalıdır ki; su bendindeki bir çatlaktan sızan su bir süre sonra o çatlağı genişletir ve sonunda bendi de yıkar geçer...
Ve içeriden fethedilmiş iseniz, millilikten dem vursanız da fark etmez !
17 Mart 2023 Cuma
Hz. Ali'nin atadığı Mısır valisine tavsiyeleri...
Mektup(*) şöyle:
“Bil ki ey Malik!” “Seni, senden önce adaletle ve zulümle hüküm sürenlerin bulunduğu bir beldeye gönderdim. Sen, daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi, insanlar da senin durumuna bakacaktır. Sen onlar hakkında ne söylersen onlarda senin hakkında aynısını söylerler.
Salih kimseler, Allah’ın kullarının diliyle söylettiği gerçeği fark edip uygulayanlardır… Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır: Birincisi, dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir. İnsanlara, yakınlarına, ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran! Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun.
Allah’ın nimetini tahrif eden, azabının hemen gelmesine sebep olan şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah mazlumların ahını duyandır, zalimleri de gözleyendir. Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun: Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak… Şüphesiz ki; çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla, azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider.
Valiyle halkı arasında en zararlı olanlar, bollukta yardım eden, zorlukta yardımı kesen, ölçü- süz davranan, isteklerinde ısrar eden, ikram edildiğinde teşekkür etmeyen, yasaklara karşı duyarsız olan ve zamanın zorluklarına en az sabreden seçkinlerdir. Dinin direği olan, İslam cemaatini oluşturan, düşmana karşı duran, ümmetin çoğunluğunu meydana getiren halk ile istişare etmeli ve onlara meyletmelisin.
Halkın içinde en çok sevmediğin kimse, insanların ayıplarını araştıran kişiler olsun. Şüphesiz ki insanların ayıpları vardır. Valilere düşen de bunları örtmektir. Onlar hakkında bilmediğin ayıpları araştırmaya çalışma. Şayet suçları ortaya çıkarsa, senin için en uygun olan bunları kapatmaya çalışmandır. Senin bilmediklerin hakkında Allah hükmeder. Vezirlerinin en şerlisi, senden önceki şerlilere vezirlik yapanlar ve onların suçlarına ortak olanlardır. Kesinlikle sana yakın olmasınlar. Çünkü onlar suç ortakları ve zalimlerin kardeşidirler. Sen, aynı görüşte ve nüfuzda olup da onlar gibi suç ve zulüm işlemeyen, zalimin zulmüne ve günah işleyenin günahına yardımcı olmayan daha iyi kimseler bulabilirsin. Bunlar yük olarak senin için daha hafif ve kolaydır.
Sevgileri daha içten ve dışarıya olan ülfetleri daha azdır. Bu ümmette daha önce yaşamış insanların ortaya koyduğu güzel sünnetleri ve halkın üzerinde ittifak ettiği şeyleri kınama. Daha önceki insanların koyduğu sünnete (örfe) zarar getirecek yeni sünnetler koyma. Öncekilerin koyduğu sünnetlerin sevabı kendilerinedir. Şayet bunları ayıplarsan günahı da sanadır. Yönetimin altında bulunan ülkenin istikrarının devamı için âlimlerle müzakerede bulunmayı, akıllılarla tartışmayı arttır. Senden önce insanları yönlendiren şeyler bunlardı.
Unutma ki idaren altında bulunan insanlar sınıf sınıftır. Bir kısmının ıslahı diğerinin ıslahına bağlıdır. Bunlar birbirlerine ihtiyaç duymaksızın yaşayamazlar. Söz konusu sınıflar şunlardır; Allah’ın askerleri, genel ve özel işlere bakan kâtipler, adaletli kadılar, adalet ve hakkaniyetle çalışan memurlar, vergi veren Müslümanlar, cizye ve haraç veren zimmiler, ticaretle uğraşanlar, sanatla ilgilenenler ve en alt sınıfı oluşturan yoksul ve miskinlerdir. Allah bunların hakkını üstün kılmıştır. Bunların sınırlarını belirleyen hükümler, Kitap ve Sünnet hala elimizde mahfuzdur.
Ordu, Allah’ın izniyle halkın koruyucusu, yöneticilerin ziyneti, dinin izzeti ve emniyetini sağlamak için bir araçtır. Halkın düzeni ancak orduyla sağlanabilir. Ordunun düzeni de Allah’ın onlara lutfettiği haraçla mümkündür. Ordu, düzenini sağlamada düşmanlarına karşı güç oluşturmada ve ihtiyaçlarını karşılamada aldığı bu vergiye dayanır. Bu iki sınıf ancak kadılar, memurlar ve kâtiplerden oluşan üçüncü bir sınıfla düzelip güçlenebilir. Bunlar ihtiyaç sahiplerini gözetir, vergileri toplar, toplumun ve fertlerin işlerini güvence altına alırlar. Bütün bunlar ancak, tüccarlar ve sanatkârlarla ayakta durabilir. Tüccarlar ve sanatkârlar meslektaşlarını bir araya getirerek pazarlar kurarlar, insanların ihtiyaçlarını karşılayıp başkalarının elde edemediği karı elde ederler.
Sonra yoksul sınıfta olupta yardım edilmesi, gözetilmesi gereken ihtiyaç sahipleri ve miskinler gelir. Bunların hepsi için Allah’ın katında ferahlık vardır. Bunların durumlarının düzeltilmesi, vali üzerindeki haklardandır.
Orduna, Allah Resulü ve senin imamın için en fazla nasihat edenleri komutan seç.
Şüpheye düştüğün konuları ve sana ağır gelen işleri Allah’a ve Resulüne yönelt. Allah uyarılmalarını istediği topluma seslenerek şöyle buyurdu:“Ey iman edenler! Allah’a, Rasulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasulüne havale ediniz.”( Nisâ 59.) Allah’a döndürmek Kitab’ın hükmünü almak; Rasule döndürmek onun Sünnet’ine ayırt etmeksizin topluca sarılmaktır.
İnsanlar arasında hükmedecek kimseleri seçerken en değerli olanları seç. Sonra onların verdikleri hükümleri öğrenmeye çalış.
Memurların durumunu gözden geçir. Onları sevgin ya da eğiliminden dolayı seçme. Deneyip durumlarını öğrendikten sonra görevlendir. Onların ücretlerini gerektiği kadar ver. Bu davranış, hallerini düzeltmeleri ve elleri altındaki mallara göz dikmemeleri için bir destektir. Ve dolayısıyla emrine karşı çıkmaları, emanetine ihanet etmeleri halinde bu onların aleyhine delil olur.
Çiftçileri düzelterek zirai toprakları verimli hale getir. Çünkü bunların ıslah olması onların dışındakilerinin de ıslah olması demektir. Çünkü bütün insanlar çiftçinin ve zirai arazinin iyali gibidir. Vergi toplamaktan ziyade gözün arazi ıslahında ve ülkenin imarında olsun. Çünkü vergi ülkenin imarından sonra toplanabilir. Kim ülkeyi imar etmeden vergi toplamak isterse, ülkeyi harap insanları bitap etmiş gibidir. Bu gibilerin durumu pek az düzelir. Eğer insanlar verginin ağırlığından, sularının kesilmesinden, arazilerinin yok olmasından veya susuzluktan dolayı ürünlerinin az olmasından şikâyet ediyorlarsa durumlarının düzeltilmesi için vergilerinin hafifletilmesi gerekir. Bunlar sana zor gelmesin. Böyle yaptığın takdirde halkın yükünü hafifleterek ülkeyi imar etmiş ve halkının hoşgörüsünü kazanmış olursun.
Kâtiplerin durumuna da bak. Yapılacak işlerini onların en iyisine yaptır. Bunları bu göreve seçmen kendi güvenine ve hoşgörüne dayanarak olmasın. Çünkü insanlar yapmacık davranışlarıyla kendilerini yöneticilere iyi göstermeye çalışırlar. Bunun arkasından ise ne öğüt dinlerler ne de emanete riayet ederler. Bunun için sen, daha önceki Salih insanların seçtiği kişilere itibar et. Bunları seçerken topluma en iyi muamele edenleri ve emanete gerekli önemi gösterenleri seç.
Tüccarları ve sanatkârları gözetleyip onlara iyi tavsiyelerde bulun. Onlardan kimi bulundukları yerlerde, kimi de şehirleri dolaşarak bu işle meşgul olurlar. Ve yine bir kısmı da insanların ihtiyaçlarını elleriyle hazırlamaya ve insanlara faydalı olmaya çalışırlar. Onlar insanların ihtiyaç duyduğu şeyleri ülkende, dağları, ovaları, denizleri ve karaları aşarak zorluklara ve uzaklıklara göğüs gererek temin etmeye çalışırlar. Bunların gittiği yerlere insanlar ne gidebilirler ne de cüret edebilirler. Onlar emin kimselerdir. İhanetlerinden korkulmaz. Barış içindedirler, isyanlarından korkulmaz. Bulunduğun yerde ve ülkenin değişik bölgelerinde onları denetle, tüm bu anlattıklarımın yanı sıra şunu da bil; onların çoğunda aşırı hırs, çirkin bir cimrilik, stokçuluk ve pazarlara tekel kurma arzusu vardır. Bu, insanlar için bir zarar kapısı ve yöneticiler için bir eksikliktir. Onları stokçuluk yapmaktan alıkoy. Çünkü Rasulullah (sav) bunu yasaklamıştır. Alan ve satan her iki tarafın zarara uğramayacağı bir şekilde ve adalet ölçüleri doğrultusunda bir alış veriş ortamı olsun. Yasakladıktan sonra kim stokçuluk yaparsa onu aşırı gitmeksizin cezalandır.
Hilesi, düzeni olmayan yoksulların, kimsesizlerin ve çaresizlerin oluşturduğu aşağı tabakayı Allah için koru. Bunların içinde yoksul olduğu halde seslerini çıkarmayanlarda vardır. Bunlar için Allah senden neyi korumanı istiyorsa onu koru. Onlara devlet hazinesinden belli bir pay ayır. Ve diğer şehirlerde devlete ait arazilerde elde edilen gelirden de onlara belli bir pay ayır. Onlardan o şehre uzak olanlar, yakın olanlar gibidir. Onların hakkını koruyup gözetle. Nimetler içerisinde yüzmen, önemli işlerle uğraşman bu zayıflara bakmaman için özür teşkil etmez. Onların sorunlarını dinle ve yardımını eksik eyleme. İnsanlar Tarafından horlanıpta haberinin olmadığı kimseleri araştır. Bunların durumlarını sana ulaştırmaları için güvendiğin ve mütevazı kimseleri bu işle görevlendir.
Hiçbir hilesi olmayan yetimleri ve yaşlıları gözet. Doğrusu bu, valiler için ağırdır. Ne var ki hak bütünüyle ağırdır. Allah, iyi bir akıbeti dileyip kendisinin vaadine güvenerek sabreden kimselerin yükünü elbet hafifletecektir. Zamanının bir kısmını ihtiyaç sahiplerine ayırarak onlarla umumi meclislerde oturup dertlerini dinle. Bu mecliste seni yaratan Rabbine karşı tevazulu ol. Askerlerini, koruyucularını ve yardımcılarını yanına oturt. Ta ki onlardan konuşmak isteyen senden çekinmeden konuşabilsinler. Ben Rasulullah’ın birçok yerde; “Allah, zayıfın hiç çekinmeden güçlüden hakkını alamadığı bir toplumu yüceltmez.” Dediğini işittim…
Valilerin yanında zulmeden, aşırı giden, ilişkilerinde insafsız dostları, yardımcıları olabilir. Bu durumun nedenlerini ortadan kaldırarak onların iyi olmayanlarını etrafından uzaklaştır. Senden önceki adil sistemleri değerli yolları, Peygamber (sav) ve onun takipçilerinin izlerini, Allah’ın Kitab’ındaki emirleri hatırlaman, bizim bilerek yaptığımızı gördüğün şeylere uyman ve sana belirttiğim bu emirlere uymaya çalışman gerekir. Allah’tan beni ve seni razı olduğu şeylere muvaffak kılmasını istiyorum.”….
__________
(*)Kaynak:Hz Ali - nin Mısır Valisi Malik Eştere Mektubu
16 Mart 2023 Perşembe
Sırat, takvim ve niyet...
İnsanlık yolu mu ?
Kılıçtan keskin kıldan ince
Evvela bu yolda dosdoğru yürüyünce
Ukbadaki sırat geçilir vakti gelince...
★
Niyet ak güvercin
Fiil hesapsız
İnsanlık nisabsız
Olmazsa olmaz !
★
Akıl terazisi tartacak da tartacak
Hakikâtın hükmü hep ağır
basacak
Takvim yaprakları her gün uçacak
Bu köprü o köprüye bir gün çıkacak
15 Mart 2023 Çarşamba
14 Mart 2023 Salı
13 Mart 2023 Pazartesi
Analiz: Yumuşak karın ve operasyonlar...
Yumuşak karnı olan toplumlar manuplasyonlara ve operasyonlara açık olurlar...
Unutulmamalıdır ki; su uyur düşman uyumaz...
İçeriden ve/veya dışarıdan toplumu kışkırtmak içün pusuda olup, fırsat kollayanlar ve onlara müsait zemin hazırlamak isteyenler hep var olmuştur...buna karşı uyanık ve tedbirli olmak, ehl-i hak ve akl-ı selim her yurttaşın aslî vazifesidir, öyle olmalıdır...
Zaman, günübirlik ve kısa vadeli hesaplarla, eyyamı kurtarma hesapları ile hareket etme zamanı değildir...
Dış destekli toplum mühendisliği faaliyetlerine dair manuplatif araçlar hassas dönemlerde devreye alınıyor...
Bilhassa kitle iletişim araçları ve sosyal medya üzerinden milletin arasına nifak sokmaya çalışan muhitlerin ve onların kuklacılarının hareketleri dikkatlice izlenmeli, (subliminal ve) kışkırtıcı- kutuplaştırıcı satır arası mesajları, dikkatle takip edilmeli, bu odaklar ve destekçileri için ne gerekiyorsa yapılmalıdır...
Yine yapay zeka algoritmaları ile sosyal medyayı propaganda makinası ve kışkırtma mecrası olarak kullanan odaklara ve psiko-sosyal harekâtlara karşı teyakkuzda olma ve tedbir alma zamanıdır.
Bilhassa yumuşak karınları kaşımak isteyen ipi dışarıda STK'lar, vakıflar, provokatörler, kalemşörler, yanıltıcı haberler, etki ajanları ve e-hesaplara karşı uyanık olunmalı tedbirler alınmalıdır...
Biliyoruz ki, yüzyıllardır yakın-uzak coğrafyalardaki küresel güçlerin gözü, dünyanın kalbi mesabesindeki ülkemizdedir...
Dünyayı etkisine almış ekonomik sıkıntılar ile ülkemizdeki depremin ağır yükü ve travmasının oluşturduğu şartların, toplumda infial yaratma heveslilerinin iştâhını kabartacak vasatı oluşturmasına da fırsat verilmemelidir...
Kritik ve hassas bir devranda olduğumuz unutulmamalı, huzur ortamının devamlılığı, birlik ve dirliğin sürdürebilir olması, devletin bekâsı, azîz milletin istiklâl ve istikbâli açısından çok ama çok önemlidir...
Vesselâm...
12 Mart 2023 Pazar
11 Mart 2023 Cumartesi
Ben var ya ben...
10 Mart 2023 Cuma
Beşikten mezara "benlik"...
9 Mart 2023 Perşembe
İrfân kültürümüz...
İnsanın eksikliği, kusuru ve hatalarının kimi zaman sırat-ı müstakime itki görevi gören birer kaldıraç olması potansiyelini barındırdığına dair hikâyeleri insanlık tarihinde okumak, toplumsal hayatta duymak mümkün...Ya da kimi zaman hatalarının sahibini yerin dibine soktuğuna da şahit olmak muhemel !
"Rahatlık çürütür fikri, aklı; çileler pişirir, olgunlaştırır ham olanı..."
"Mansıbda bir olsa dahi ger âlim ü câhilZâhirde müsâviyse hakîkatte bir olmaz"
"irfan; kemâle açılan kapı, amelle taçlanan ilimdir"
"Gel ey zâhid kenâr-ı bezm-i irfandan makāl anlaHakîkattir sözü âriflerin gûş et meâl anla"
İrfân yolunun bidayeti "ben", nihayeti "O" dur !
"İrfâna eriştirmeyen ilim nakıstır, ilimsiz irfân deryaya eksik bakıştır"
"İlmin zıddı cehâlet, irfânın zıddı ise inkârdır."
"Savm u salât ü hacc ile zâhid biter sanma işinİnsân-ı kâmil olmağa lâzım olan irfân imiş."
8 Mart 2023 Çarşamba
Kılı kırk yaranlar...!
"Önüm sıra kırklar pirler çekildi"
"Vardım kırklar meydânına
Gel otur be can dediler
Yüz sürüp ayaklarına
Doğru gel cânan dediler"
Yine sordum çiçeğe: Kırklar’ı bilir misin?Çiçek eydür: Ey derviş! Kırklar Allah yâridir.
7 Mart 2023 Salı
6 Mart 2023 Pazartesi
5 Mart 2023 Pazar
Meşreb, kedi ve fare...
Vezir:
- Hükümdarım çocuğun hulku, kabiliyeti neye meyilli ise o olur, tabiatında olmayan bazı şeyleri zorla yaptırsanız da aslına fırsatını bulunca döner, hoca ancak talebesinde var olanı harekete geçirerek işleyebilir, olgunlaşmasına yardım edebilir, tabiat değiştirilemez bir şey, eğitim (terbiye) ise yaratılışa tâbidir...
-Vezir efendi bakın görüyorsunuz, terbiye ile neler yaptırılabiliyor, işte ispatı...
- Gördünüz mü efendim, terbiye yaratılışa tâbi imiş....
4 Mart 2023 Cumartesi
3 Mart 2023 Cuma
Fırıldak...
2 Mart 2023 Perşembe
Meşrebi neyse o...
Hiçbir insan ahlâktan bağımsız değildir, olamaz…
İnsanların meslek ve meşrepleri, takdir edilen ömür süreleri farklı farklı olsa da, dünyadaki misafirlikleri açısından ademoğulları müsavidir.
Ahlâk; hayata dair yaşama tarzını belirleyen kurallar
manzumesidir, toplumdan topluma, coğrafyadan coğrafyaya, düşünce sistemlerine,
manevi anlayış ve algılara göre farklılıklar gösterir.
İnsan hem rasyonel hem de irrasyonel varlık sahibi olarak,
yetiştiği çevre, aldığı terbiye, eğitim ve öğretim, ilişkide olduğu muhitle
etkileşim halinde bir kişilik olarak belirli bir ahlâk normu sahibi olur.
İnananın inanç sistemine dayalı bir ahlâkı olduğu gibi
inançsızın da ahlâki kabulleri vardır…inançsızlığa imanın da ona göre ahlâki
kabuller vardır !
Bu farklı kabulleri konu dışında tutuyoruz…
İyi-kötü, güzel-çirkin, dürüst-sahtekâr, doğrucu-yalancı,
dosdoğru-ikiyüzlü, cömert-cimri ve benzeri zıt davranışları ile ahlâkı; güzel
ahlâk ve kötü ahlâk diye kabaca ele almak mümkün…
Bahse mevzu olan müspet ahlâktır….
Aile kurumunun inşâ ve ihyasından devlet denilen millet
organizasyonunun inşâ ve ihyasına kadar ahlâkiliğin toplumların hayatında ve
istikbâlinde önemli bir belirleyiciliği vardır.
Hayatı iyilik ve güzellikler çerçevesinde kıymetlendirerek
yaşamak da var, iradeyi kısır hesaplar, kötü ahlâk tercihleri içün harcamak da !
“Kader gayrete aşıktır” der M.Arabi…gayretkeşin umduğuna
varması ile, ömrü azizini yata yata geçiren şahsın beklentisizliği, tercih
ettikleri hâl ile şekillenirken, bu hâllerin her biri kaderlerinin güzergâhlarına
döşenmiş taşlar olacaktır.
Kolu kanadı kıran (elde olmayan) dış etkenlerin ve
plânların hep var olduğu akılda tutularak yapılacak istikbâl ve yarınlar tasarımlarının
daha doğru ve müspet neticesi olduğu
unutulursa, o vakit hayal kırıklıkları ile, ah ü vah ile dövünmenin tecelli edeceği
zaman dilimine hazırlıklı olmalıdır.
Güzel ahlâktan bağımsız insan yetiştirmenin, eğitim ve öğretimin; aile, bina, şehir ve toplumların inşasındaki olumsuz etkileri ve sonuçlarını sosyolojik yapıda kısa veya uzun vadede görmek de şahit olmak da mümkün…
Ahlâki yoksunluk açısından ele alındığında, bu durumda en küçük bir sarsıntı ile insanın ve inşâ
ettiğini düşündüğü rasyonel ve irrasyonel yapıların yıkılması, enkaza dönüşmesi işten bile değil !
O halde, meşrepler ve meslekler ahlâktan yoksun ve bağımsız
düşünülmemelidir, düşünülemez.
Ahlâk insanlara öğretilen bir kültür olarak değil, yaşantıya
uygulanması gereken hayata dair normlar, düstur ve ilkeler olarak ele alınmalı, gelecek nesiller bu minvalde yetiştirilmelidir.
Ancak unutulmamalıdır, göstermelik ve maskeli ahlakilik sahteliğine
düçar, ikiyüzlü ahlak(sızlar da) hep var olmuş ve olacaktır …
İnsanı ve toplumu ifsad eden menfiliklere, meşrebi kötüye meyyal olana karşı tedbirler
almak ise elzem !
Değilse menfi bir kişiliğin, sahtekârın, ahlâksız meslek adamının fiilleri, tasarrufu ve inşâsının zararı bir çoklarına dokunuyor, içimizi acıtıyor işte !
Ehliyet ve liyâkat olmazsa olmazımızdır, vesselâm…