Binyıllara sari medeniyyetimiz bir Çınar...
Kökü mazide dalları atide, arzdan/ruyi zeminden semâya yükselmiş olan dallarından sarkan meyvelerini bugünkü nesillere ikrâm eden, muazzam bir Türk-İslam medeniyeti ve irfan kültürü ile beslenmişiz ki, bugün bu değerler ile dimdik ayaktayız, zaman zaman üzeri tozlansa da, köz ateşinin üzeri küllense de...
★
Medeniyyetimiz Çınarına dair bir form olan cübbe ve şed ile, bunların ma'nâsına dair bir kaç kelâm serd edelim...
★
Biniş(cübbe) üç meslek grubu tarafından onların meslekî durumlarını gösteren bir üniforma olup, yakasız/hakim yaka bir yapıda biçilip dikilir.
Yakasız gömlek ile kastedilen ise aslında kefendir.
Cübbe giymek, Hakk'tan hiçbir şekilde dönmeyeceği, hukuktan taviz vermeyeceğini sembolize eder, bir ma'nâsı ile kefeni giymiş olarak kararlar almak/vermek, işleri bu hâlet ile yapmaktır.
Cübbe, adliye, ilahiyat ve ilmiye sınıfı meslek adamlarının giysisi olup, onlara törenle giydirilir, tıpkı âhî esnaf loncalarındaki şed kuşanma törenlerinde olduğu gibi...
★
Malûm olduğu üzere, Ahilik sisteminde; yamak, çırak, kalfa ve usta olmak üzere dört basamağın her birinde tekâmül eden adaya, her bir aşama sonunda yapılan törenlerde ahlâkî kurallar, meslek kuralları ve ahî teşkilâtının ilkeleri dualarla hatırlatılır, törenle bir üst pozisyon ehliyeti verilir.
Yamak olan çocuk; okur-yazarlık, dini bilgiler, görgü kuralları, ahlâk ve Ahiliğin temel ilkeleri eğitiminden geçip başarılı bulunursa çırak olur, mesleki mânâda tekâmüle devam eder de ahilik ilkeleri açısından liyakatını da ispat ederse kalfa olur.
Kalfalık töreninde, kalfa adayının ustası, onun ahilik ilkelerine bağlılığını ifade ederek güvenini belirtir, Ahi Baba törenin sonunda kalfaya nasihat ve dua eder, böylece kalfalık onaylamış olur.
Kalfa, bu evrede üç yıl boyunca ustasının gözetimi ve denetiminde çalışmaya devam eder, meslekteki ayrıntılar yanında öğreticilik tarafı açısından çırak yetiştirecek yetkin hâle gelince, ustalık töreni ile ona ustalık yetkisi ve dükkân açma izni verilir, bu törende Şed denilen kuşak kuşanılır.
Şed kuşanarak usta olmanın ilk şartı, ustasının onay vermesidir, değilse usta olunamaz ve kişi dükkân açamaz.
Şed; bele bağlanan, pamuktan dokunmuş kuşak da denilen kumaş olup hem mesleki yeterlik hem de dini-ahlâki bütünlüğü belirten Ahilik sembolüdür.
Ahi Baba’nın huzurunda hem mesleğin ve hem de şehrin eşrafının katılımı ile gerçekleşen şed töreni ile şed kuşanan usta tuzlu su içer ve tören son bulur.
Ahi şerbeti olarak bilinen tuzlu su; alçak gönüllü, başkalarının ayıbını görmeyen, ahilik ilkelerine bağlı kalınacağının göstergesi olarak kabul edilir.
Ahilik, 13. yüzyılda Anadolu'da bir meslek birliği olarak temelleri Ahi Evran ile atılan bir esnaf loncası tipidir. Ahilik sevilen, saygı duyulan kültür, eğitim, dini, idari, askeri ve ekonomik işbirliği teşkilatıdır. Ahi Evran ise bu işbirlikteliğinin kurucu lideridir.
Bir hikâye: “Pabucu dama atıldı”...
Ahi Evran Kayseri’ de ayakkabıcılık yapan ahi dükkânlarını gezerken hatalı ayakkabı ürettiğini gördüğü Ahi’yi uyarır. Bir süre sonraki ziyâretinde aynı Ahi’nin yine hatalı ayakkabı yapıp/sattığını tespit edince, defolu pabucu/ayakkabıyı o dükkânın damına atar. Bunun toplumsal izâhı ve mesajı şudur, bu Ahi’den bundan böyle ayakkabı alınmaya....
Ve bu Ahi'den artık alış veriş yapılmadığı için Ahi dükkânını kapatmak zorunda kalır.
Bu devirde pabucu dama atılacaklar sayıya gelir mi, ne dersiniz !
★
Yeniden hakim yakalı cübbeye dönecek olursak; bu cübbeyi giyen adliye, ilmiye ve ilahiyat sınıfı mensupları meslekleri/ihtisas sahalarında verdikleri kararlarla, insanlara va'z ettikleri ile bir sorumluluk ve vebal üslendikleri bilinci ile ve Hakk üzere davrandıkları, hukukun üstünlüğünden çıkmayacak şekilde kararlar aldıklarını, bunun dışında hiç bir mevki ve makamın hükmü altında olmadıklarını, vicdanî kanaatlerinden başka hiç bir şeye bakmadıklarını kabul ve ifade etmiş olmaktadırlar.
Adaletin tesis ve tecellisi içün olmazsa olmaz üç kuvve var, bunlar; hikmet, şecaat ve iffet.
Hikmet; obje/nesneleri olduğu gibi bilme.
Şecaat; öfke ve gazabın ıslahı ile oluşacak bir fazilet,
İffet ise; arzuların (şehvet, ihtiras...) kontrol edilmesiyle hâsıl olan bir normdur.
İşte adalet bu üç kuvvetin dengelenmesiyle tecelli eder.
Vicdani kanaat ve sorumluluğa dayalı adalet anlayışı ile Hakkı ayakta tutan cemiyetlerde huzûr aranmaz, yaşanır...
Ve can alıcı sorular !
Yakasız giymek, şekli tamam olmak yeterli miymiş ?
Her ehliyeti olanın liyakatına da bakmayacak mıyız ?
Sadece mesleki ehliyet sahibi olmak meslek icrâsı açısından yeterli miymiş ?
Kabuğu yeterli sayıyor da öze inmiyor muyuz acaba ?
Közün üzeri küllenmiş mi ?
Ehliyet-liyakatın varlığı mı, ya da birisinin olması yeterli mi sizce ?!
Toplumda bugün muzdarip olunan yozlaşmanın, huzûrsuzlukların, aşırılıkların, bencilliklerin sebebi ne acaba ?
Sebep arayaduralım biz !
Pabucu dama atmayı ihmâl etmeye devam mı, değil mi !
Pabuç pahalı mı !
Vesselâm...