Kurban bayramına sayılı gün kaldı, akşam haberlerinde TV spikeri haber başlığını okuyunca dikkatimi çekti kulak kabarttım;
"....Kayseri'de 2 saat boyunca el tutuşup sıkışan ve kollarını hızlıca aşağı yukarı sallayarak yapılan kurban pazarlığı sonunda alıcı hacı amcanın parmakları kırıldı..."
Hacının hastaneye giderek kırılan parmaklarının alçıya alındığı ile ilgili görselin VTR'si de yayına verildikten sonra satıcı uzatılan mikrofona şunları söylüyor:
-"Hacı çok sıkı pazarlığa girdi, sığırın fiyatına biz 14.000TL dedik, hacı 12.500TL verdi...bu tür el tutuşmalarda biraz satıcı indirim yapar, biraz alıcı verdiği fiyatı yükseltir...2 saat boyunca hacı 12.500'den bir lira yukarı çıkmadı. Hani 13.000'e çıksa pazarlığı bitirecektik. İki saatin sonunda hacının ilk verdiği ve ısrarcı olduğu fiyatta, 12.500'de anlaştık, ancak hacının parmakları da kırılmıştı, kendisini ziyarete gittik ve helalleştik..."
☆☆☆
Kayserilinin ticarette çok iyi olduğu hep söylenir...ucunda para ve menfaat olunca bazılarının aklı fikri donuyor, tamamen kazanmaya odaklanılıyor galiba...
☆☆☆
Pazarlığı çok iyi yapan(!), kelepiri çok seven, her şart ve durumda sinekten yağ çıkartma hesabı yapanlar ve kuruş için kırk takla atanlar ile ilgili çok hikâye işitmişsinizdir...
Bir pazarlıklı satış fıkrası...
Yahudinin parayı ve menfaati çok sevdiğini, ticaretin cambazı olduğunu dünya-âlem bilir...
Yahudi’nin biri Kayseri pazarına topal eşeğini satmaya gelir.
Yahudi, eşeğinin topal olduğunun anlaşılmaması için ayaklarına çivi çakar. Az sonra bir müşteri gelerek bu eşeği satın alacağını söyleyerek eşeği göz ucuyla süzer, ayaklarına çivi çakıldığını görür. Bu çivileri çıkarırsa hayvanın düzelebileceğini düşünür. Ve pazarlık başlar:
Yahudi:
–Sen nerelisin?
Müşteri:
–Kayseriliyim.
Yahudi hayatında ilk defa bu kadar saf bir Kayserili gördüğünü düşünür.
Pazarlık biter, fiyatta anlaşılır ve yahudi eşeğini satar.
Yahudi ertesi gün kahvehâneye gelir:
–Bir de Kayseriliyim diye övünürdünüz. Topal eşeği size nasıl da sattım, diyerek dalgasını geçer.
Kahvehânede olan eşeği alan adamın arkadaşı bu haberi arkadaşına vermeye koşarak gider ve satın aldığı eşeğin doğuştan topal olduğunu anlatır.
Kayserili: “Vay anasını. Verdiğim para sahte olmasaydı bayağı kazıklanmıştım ha…“ diye hayıflanır !
☆☆☆
Mevzu menfaat gözlüğü ile hayatı yaşamak olunca... konu konuyu açıyor...
Bir dost dediki;
Bir elemanım vardı, herhangi bir durumda istişare ederken onun da fikrini sorduğumda, ihtimâllerin 99'uncusundan başlardı fikir yürütmeye. Bu hep böyle olunca;
-"Normalde en olmayacak, aklımıza gelmeyecek ihtimallerden başlıyorsun" dedim, verdiği cevap şu oldu;
-"Siz(in gibi)ler ilk 10 ihtimali düşünene dek biz 99-100üncü ihtimalden başlarız hesap etmeye".
Yine devam ederek;
-"Gençliğinde çalıştığı işyerinde, kurtlanmış zeytinleri işlemden geçirip zeytinyağı-limonla terbiye ederek yüksek fiyata sattıklarını..." övünerek ve sararmış dişlerini gösterecek şekilde hınzırca sırıtarak anlattığından bahsetmiş idi...
☆☆☆
Bir diğer tanıdık ise;
-"Bu tipler var ya, bir işyerine çırak olarak girdiğinde oranın sahibi/yöneticisi olmak, ipleri ele geçirmek için yirmi-otuz yıllık projeksiyonlar yapar, her türlü ayak oyunu, belden aşağı vurma, şantaj, rüşvet, özel hayata ilişkin gizli kayıtlar ile önündeki engel/rakip olacakları zaman içinde devredışı et(tir)mek için her türlü sinsi ve şeytani plânları uzun vadeli uygulamaya sokar...ben bunu gözlemleyen birisi olarak anlatıyorum" demiş idi...
Bu tip örneklerle rastlaşmayan ya da işitmeyen yoktur ki bunlar; uyanık (!) geçinen (sahtekâr, dişine göre olduğunu düşündüklerini kazıklayarak onların sırtından havadan para kazanan üçkağıtçı) tipler...
Bu misâlleri duyunca temkin ve tedbir adına on kere düşünüyor insan...
☆☆☆.
Şu söz toplumda çok söylenir: "Bir ağaçtan "ok"da çıkar "b.k'da"...
Bahis mevzusu edilen bu tipte olanlar yanında aynı toplumda güzel ahlâk sahibi olan, şeytanî olmayan, adam gibi adamlar da elbette çok...
☆☆☆
Allah teâlâ; hilekârları, işlemekte oldukları çirkin işleri süslü görenleri, çetin azabın beklediğini (*) insanlara bildirmiş !
☆☆☆
Allah teâlâ; kurbanınızı, O'na kurbiyyet (yakınlık) vesilesi kılsın, bayramınız mübârek olsun niyâzı ile...
-----
(*)Enam sûresi, 122 - "Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir."
Enam sûresi, 123 - "İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar."
Enam sûresi, 124 - "Onlara bir âyet geldiği zaman, "Allah elçilerine verilenin bir benzeri bize de verilinceye kadar asla inanmayacağız" derler. Allah, elçilik görevini kime vereceğini çok iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle çetin bir azap erişecektir."