Ferit Kam
"Akıl insanı terk ederse deli, insan aklı terk ederse meczup olurmuş...” demişler !
"Olup bitene basiret gözüyle bakan, sonuçlarını daha baştan görür de bunlardan yararlanmayı ve zararlarından da korunmayı bilir."
Hayatın içinde; hayat süren kâm alanlar var, bir de hayatın kenarında köşesinde kıyısında olup, olan biteni seyredenler var...tren son istasyona varıp trenden inenin birinci mevkide olanıyla üçüncü mevkide geleninin mevkisine bakılmayacak !
İnsanoğlu dedikleri türün içerisinde neler var neler...Veliler, deliler, ne idüğü belirsizler, akiller, sakiller, vekiller, herzevekiller âle'd-devam...
Şu deliler var ya, işte onlar toplumun vicdanlı(!) olup da çıkarı içün ses çıkaramayanların vicdanının sesi sadası olurlar çoğu zaman...
Anadolu irfanında "rical-i gayb" denir delilere, yani gaybî adamlar...hatta delilerin yeryüzünde bir tür metafizik vazifeli oldukları, Hakk'ın insanlar arasındaki delilerin her birine farklı vazifeler verdiği Hakk'ın memurları olarak da görülür ve bu özel insanların halkın arasında ya delilikle ya da sarhoşlukla örtünmüş olarak dolaştıkları düşünülür.
Tıpkı Harabi Baba'nın dediği gibi, "Ehline helâldir, na-ehle haram", dolayısı ile aslında hermetik olan irfan ve hikmetin, tecelligâh olan delilerde böylesi örtülerle gizlenmiş olduğuna inanılır.
Deli ve meczup kelimeleri ile vasıflanmış insanlardan meczuplar, "Hakk'ın Kendisi'ne çektiği kişilerdir". Meclup; celbedilmiş, çekilmiş, yakınlaştırılmış manasına gelen bir kelime... Onlar içün şöyle denir, "Hakk'ın gayret kubbesinde gizlediği ve delilik kisvesiyle halkın arasına salıverdiği kişilerdir"....Yine onlar, "delilik az akılla olmaz" sözünü haklı çıkaranlardır. Bu bağlamda meczuplar, aklı aşkın olan, hatta aklı da kuşatan bir tür "kalb-i akla" sahip olan ve bu aklı da azamî derecede kullananlardır.
Bunlar, Hakk'tan gayrıya eyv'Allah'ı olmayan, müesses sistemin nosyonlarını reddeden, klişeleri parçalayan, sıradanlığa müdahale eden şahsiyyetlerdir. İnsanları silkeler, sarsar, uyarırlar, onlar çıkarcı akıl sahiplerini paramparça eden abide şahsiyyetlerdir aslında, münafığa, riyakâra meydan okurlar, maskelerini indiriverirler alim'Allah.
Şu aklını çok seven ukâla avam, üstün gördüğü ve çok beğendiği aklının ermediğine "deli işte" der geçer yine de...
Anadolu'da bir inanç vardır, "delisi olmayan yerin merhameti, ataleti ve imanı olmaz" diye...
Hakikaten öyle, deliden, bulunduğu yerin yalancısını, üçkağıtçısını, dürüstünü, o beldenin gerçek yüzünü öğrenebilirsiniz.
İşte bunun farkında olan toplumlar her zaman etraflarında dolaşan deli ve meczupları sahiplenirler...
Anadolu'da delinin bir anlamda Veli olduğuna da inanılır.(*)
Yine irfan ehli, meczubun gaybı kurcalayan çilingir olduğunu bilir. Kolektif bilinçdışının en ilginç besleyicileri delilerdir, derler.
Deli ve meczupların hem hakikat ajanı hem de şehrin bereketini artıran kişiler olduğuna da inanılır anadoluda, bu yüzden deliler çok sevilir, meczuplara ihtimam gösterilir.
Denilir ki, meczubun gönlünü yıkmak, Allah'ın evini yıkmaktır....Yine denilir ki, deliler toplumların sansürsüz yüzleridir. Normal olarak konuşulamayan, görmezlikten gelinen şeyleri "deli" dediklerimiz ortaya çekinmeden koyarlar. Toplum onları alaya alır, ancak
alaya alma refleksleri "söylediklerini ciddiye almayın" şeklindeki gerçeğin üstünü örtme davranışıdır diye düşünülür...
Delilere toplumda kutsiyet de atfedilir ve bu yüzden onlardan çekinilir... Aman bunlardan uzak duralım, "bunların dilinin kemiği yok, korkuları da yok, aman iyi geçinelim de bizim ayıbımızı da ortaya sermesin"...
"Olup bitene basiret gözüyle bakan, sonuçlarını daha baştan görür de bunlardan yararlanmayı ve zararlarından da korunmayı bilir."
Hayatın içinde; hayat süren kâm alanlar var, bir de hayatın kenarında köşesinde kıyısında olup, olan biteni seyredenler var...tren son istasyona varıp trenden inenin birinci mevkide olanıyla üçüncü mevkide geleninin mevkisine bakılmayacak !
İnsanoğlu dedikleri türün içerisinde neler var neler...Veliler, deliler, ne idüğü belirsizler, akiller, sakiller, vekiller, herzevekiller âle'd-devam...
Şu deliler var ya, işte onlar toplumun vicdanlı(!) olup da çıkarı içün ses çıkaramayanların vicdanının sesi sadası olurlar çoğu zaman...
Anadolu irfanında "rical-i gayb" denir delilere, yani gaybî adamlar...hatta delilerin yeryüzünde bir tür metafizik vazifeli oldukları, Hakk'ın insanlar arasındaki delilerin her birine farklı vazifeler verdiği Hakk'ın memurları olarak da görülür ve bu özel insanların halkın arasında ya delilikle ya da sarhoşlukla örtünmüş olarak dolaştıkları düşünülür.
Tıpkı Harabi Baba'nın dediği gibi, "Ehline helâldir, na-ehle haram", dolayısı ile aslında hermetik olan irfan ve hikmetin, tecelligâh olan delilerde böylesi örtülerle gizlenmiş olduğuna inanılır.
Deli ve meczup kelimeleri ile vasıflanmış insanlardan meczuplar, "Hakk'ın Kendisi'ne çektiği kişilerdir". Meclup; celbedilmiş, çekilmiş, yakınlaştırılmış manasına gelen bir kelime... Onlar içün şöyle denir, "Hakk'ın gayret kubbesinde gizlediği ve delilik kisvesiyle halkın arasına salıverdiği kişilerdir"....Yine onlar, "delilik az akılla olmaz" sözünü haklı çıkaranlardır. Bu bağlamda meczuplar, aklı aşkın olan, hatta aklı da kuşatan bir tür "kalb-i akla" sahip olan ve bu aklı da azamî derecede kullananlardır.
Bunlar, Hakk'tan gayrıya eyv'Allah'ı olmayan, müesses sistemin nosyonlarını reddeden, klişeleri parçalayan, sıradanlığa müdahale eden şahsiyyetlerdir. İnsanları silkeler, sarsar, uyarırlar, onlar çıkarcı akıl sahiplerini paramparça eden abide şahsiyyetlerdir aslında, münafığa, riyakâra meydan okurlar, maskelerini indiriverirler alim'Allah.
Şu aklını çok seven ukâla avam, üstün gördüğü ve çok beğendiği aklının ermediğine "deli işte" der geçer yine de...
Anadolu'da bir inanç vardır, "delisi olmayan yerin merhameti, ataleti ve imanı olmaz" diye...
Hakikaten öyle, deliden, bulunduğu yerin yalancısını, üçkağıtçısını, dürüstünü, o beldenin gerçek yüzünü öğrenebilirsiniz.
İşte bunun farkında olan toplumlar her zaman etraflarında dolaşan deli ve meczupları sahiplenirler...
Anadolu'da delinin bir anlamda Veli olduğuna da inanılır.(*)
Yine irfan ehli, meczubun gaybı kurcalayan çilingir olduğunu bilir. Kolektif bilinçdışının en ilginç besleyicileri delilerdir, derler.
Çünkü;
Deli sözünü sakınmaz.
Kimseyi umursamaz.
Aklın bağ olduğunu bilmiştir.
Özgürdür.
Bilinçaltından çekinmez, onu her an dışavurabilme hürriyetinin tadını alabildiğine çıkarmaktadır.
Deli sözünü sakınmaz.
Kimseyi umursamaz.
Aklın bağ olduğunu bilmiştir.
Özgürdür.
Bilinçaltından çekinmez, onu her an dışavurabilme hürriyetinin tadını alabildiğine çıkarmaktadır.
★
Şehirlerin ahalisi delilerinin veya meczublarının tatlı pervasızlıklarını her zaman hayranlıkla izler. Hatta kimileri, bir deli gelse de en küstah anımızda gerçeği yüzümüze, hesapsız kitapsız haykırsa, birisi bize bazen ayna tutsa keşke, diye arzular.İrfân ehli bilir ki; Söz Hak'tır... Bakan da O'dur, yıkan da O'dur, yapan da O'dur...
Deli ve meczupların hem hakikat ajanı hem de şehrin bereketini artıran kişiler olduğuna da inanılır anadoluda, bu yüzden deliler çok sevilir, meczuplara ihtimam gösterilir.
İşte bir kısa hikaye: "vergi dairesine para yatırmaya giden bir esnafın karşısına bir meczup ansızın çıkar, esnafın cebindeki para kadarını ister, meczubun talebindeki hikmeti bilen şahıs, çıkarıp o parayı verir, bir saat sonra o paranın iki katı başka bir kaynaktan o esnafa ulaşır."
Denilir ki, meczubun gönlünü yıkmak, Allah'ın evini yıkmaktır....Yine denilir ki, deliler toplumların sansürsüz yüzleridir. Normal olarak konuşulamayan, görmezlikten gelinen şeyleri "deli" dediklerimiz ortaya çekinmeden koyarlar. Toplum onları alaya alır, ancak
alaya alma refleksleri "söylediklerini ciddiye almayın" şeklindeki gerçeğin üstünü örtme davranışıdır diye düşünülür...
Delilere toplumda kutsiyet de atfedilir ve bu yüzden onlardan çekinilir... Aman bunlardan uzak duralım, "bunların dilinin kemiği yok, korkuları da yok, aman iyi geçinelim de bizim ayıbımızı da ortaya sermesin"...
"Mes'elâ Kars'ta "Kaşe Temo" diye biri varmış. Dükkânlar açılır açılmaz hemen gidip "kaşe kaşe" deyip dükkân sahibinin kaşesini ister alır ve yüzünün çeşitli yerlerine bastırır, ona göre de bahşiş alırmış. Uzun süre uğraştıktan sonra Temo ile dost olan biri sormuş:
"Bu kaşeyi niçin bastırıyorsun"
Temo: "Sırdır ama sen vatansever bir adama benziyorsun söyleyeyim. Ben maliyede çalışan gizli müfettişim. Bu puştlar ticaret yapıyor fatura kesmiyorlar. Ben ilk siftah kaşeyi bastırınca mecbur kalıyorlar akşama kadar fatura kesmeye."
"Harabat ehline hor bakma zâkirDefinelere malik viraneler var"Erzurumlu İbrahim Hakkı
Ehli derki:
“Cümle mevcûdât zâkir, kâinât dergâhdır”
Dünyalık akıllarına mukayyet ve esir olmayanlara muhabbetle !
Vesselâm...
__________
__________
(*)(https://www.aksam.com.tr/cumartesi/deliler-ve-meczuplar-sehrin-gulleri/haber-1067343)