Medeniyyet, sadece modern ve mega yapıların inşâ ve ikâmesi, ithal teknolojinin günlük hayatta yaygın ve sık kullanılması, eşya-giyim-kuşamın modern/çağdaş olması ile değil somut ve soyutun at başı bütünlüğü ile teşekkül ve tezahür eder.
Nasılki insanın zenaata yaklaşımı, estetik ve san'at anlayışı ve alt yapısı, kültür ve değer yargıları, inanç kaynaklı insanî davranışları birbirinden bağımsız değil ve bir bütünden kaynaklanıyor...işte medeniyyette öyle bir bütündür, öyle algılanmalı ve öyle tasavvur edilmelidir.
O hâlde; insan özelinde, yahut toplumun-milletin genelindeki medeniyyet tasavvuru, eğer bu bütünlükçü yaklaşım yoksa, yahut var idiyse ve bozulmaya yüz tutmuşsa veya yok edilmişse; işte o zaman insan/toplum popüler-çağdaş-egemen medeniyyetlerin doğrudan etkilerine, istilâsına maruz kalacak veya açık hâle gelecektir, yahut gelmiştir.
Biliyoruzki, medeniyyet tepeden tırnağa insanın hayata bakış açısını belirleyen bir mefhumdur.
Ve adını da o medeniyyeti şekillendiren kültür köklerinden alır, "Türk-İslâm Medeniyyeti" gibi.
Medeniyyeti; insanın ahlâkî alt yapısı, zenaata yaklaşımı, san'at ve estetik değerler anlayışı, duyguları ve fikirleri, kültürü ve edebiyatı, eğitim ve öğretimi, ekonomiye bakışı ve ekonomik hedef ve beklentileri, iş ahlâkı, sosyal hayattaki gündelik yaklaşımları ve davranışları gibi (medeniyyet çorbasındaki) unsurlar oluşturur.
Medeniyyetle ilgili mefhum ilerlemeyi, ileri toplum olmayı çağrıştırıyor bize...
"Mukaddime" yazarı İbn-i Haldun, milletlerin ilerlemesinin o milleti oluşturan insanların ahlâkî yöndeki gelişiminin ardından gerçekleşeceğini belirtir.
Eğer insanın, dolayısı ile milletin değer algılarında ve ahlâkî yapısında fark edilebilir bir gelişme oluyorsa, ancak bu durumda maddî gelişme tetiklenir.
Ne zamanki tarih sahnesinde bir kavim ve millette güzel vasıflar, sağlam bir ahlâk anlayışı gelişmeye başlamışsa o peryodu maddî ilerleme ve kalkınma takip etmiştir.
Ve, ne zamanki ilerlemiş bir toplumda ahlâkî bozunma başlamışsa, sahip oldukları maddî gelişmişlik bozunmayı, çürümeyi, kokuşmayı getirmiştir.
Medeniyyet inşâsında işin ehline verilmesi önemli...Kültürümüzde de "
işi ehline vermek" diye bir kavram var....
"
Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor! Allah’ın size yapılmasını tavsiye ettiği şey, mutlaka en güzeldir. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve her şeyi görendir.” (Nisa sûresi, 58)
Kimdir bu ehil ?
Değerler eğitimini ikmâl etmiş, işinin hakkını verecek bilgi-beceri-donanıma sahip, aklını ve zekâsını egosu için kullanmayan, adil, güzel ahlâk sahibi...olmalı değil mi ?
Ahî'lik denilen esnaf loncası; çıraklıktan ustalığa kadarki eğitim sürecinin takibi, her aşama geçişlerinde sınav heyetinin adayın hem zenaatına dair hem de ahlâkî ve insanî gelişimine daîr konularda yaptığı sınava göre olur verdiklerini biliyoruz. İşte ehliyet ve liyakat eğitimi ve değer yargısı oluşumu...maddî tarafı zenaatın öğrenilmesi ve işyeri açmaya giden süreç, manevî tarafı güzel ahlâk ve erdemin ikmali...
Buradan tek taraflı (maddî) ilerlemeye yeniden dönecek olursak;
gösterişli bir elma, içindeki elma kurduna ne kadar dayanabilir.
Kurtçuk, ilerleyen zaman diliminde gösterişli elma kabuğunu delik-deşik, içini de çürük-çarık hâle getirmez mi !
O hâlde bir toplumun-milletin ilerliyor olması, onu oluşturan insanların ve yukarıda ele alınan soyut değerlerindeki hassasiyetlerinin (somut olmayan kültürel değerler mirası da denilebilir) de maddî gelişmeye paralel olarak gelişmesine, ahlâkî hassasiyetlerinin artıyor olmasına göre değerlendirilir.
Eğer bütünlükçü/topyekün böyle bir gelişme varsa o toplum-millet- ilerliyor demektir, değilse...!
Hasıl-ı kelâm;
Medeniyyet "İşi ehil olanlara ver"erek inşâ, vermeyerek imhâ olur;
ehil olmayanların muktedir olduğu toplumda kargaşa, kaos, huzursuzluk artarken bu da toplumda gerilemeyi beraberinde getirir.
Medeniyyetin yolu, madde ve mana dünyalarını inşâ ve ihya etmekten geçer; temel ilkeleri ise: ehliyyet, liyakat, adalettir. Eğer hedef insanların mutluluğu ise...
İlmî, amelî, malî, ahlakî, fizikî bakımdan liyakat sahibi ehil insanlar ancak bu mânâda medeniyyet inşâsına katkı sağlar.
Elma kurdunu unutmamalı vesselâm...