Yapılan bir araştırmada insanların günün yüzde 46-47sinde düşünceleri ile, "ân"dan uzak yaşadıkları tesbit edilmiş.
Bir insanın günün üçte birinde uyuduğu varsayılarak geri kalan uyanık kaldığı süre için bu onaltı saatin yedi buçuk saati demek.
Ânı kaçıran kişi ya ândan geriye, mâzîye, yahut ileriye, atîye istikbâle dalar...
Kişinin düşünceleri yerinde duramayan kedi yavrusu gibidir, kişi bir işe odaklanmışken, düşünceleriyle kısa bir süre ile birinden diğerine atlayıverir...gelecek yahut geçmişe...
Bu bazen olumlu bazen olumsuz bir yaşanmışa ya da yaşanacağa doğru olabilir.
Bir otobüs durağı benzetmesini misâl verecek olursak; durakta vasıta bekleyen kişinin önünden çift yönlü, ileri ya da geri yönlü, bir çok farklı vasıta geçer. insan taşıyan, hayvan taşıyan, yük taşıyan, çöp taşıyan v.s. Hangisine binerse kişi oraya doğru yolculuğa başlar !
Negatif/pozitif düşüncelerin kişinin hem fizyolojisi hem psikolojisi üzerinde olumlu/olumsuz etkilerini söylemeye gerek yok sanırım.
Geçmişte yaşanan yaşandı halbuki, ondan da tecrübî anlamda alınacak ders alındı...o halde o zamana geri gitmek, yahut o yaşanmışlığı düşünce oltası ile âna çekip onunla haşır neşir olmanın ândan kopuk olarak ânı yaşamamızı engellemesi ile, ânı kaçırdığımızın farkında olsak keşke...
Aynı şey istikbâl dalgıçlığı, gelecek projeksiyonları, bir çok ihtimalin yer aldığı hedef denizinde boğulmakla da sonuçlanabilir...
Bunalım, depresyon, başarısızlık, amaç bulanıklığı ise bunun açılımları...
Halbuki geçmiş zamanda yaşanan iyisi-kötüsüyle mâzîde kaldı...gelecek zaman ise henüz gelmedi...geçmiş gelecek oyalanmaları ile ân denilen zaman dilimini hebâ ettiğinin, ânda yapması/yaşanması gerekeni kaçırdığının farkında olmalı insan.
Peki ! Ânda kalmak için ne yapmalıyız ?
İşte bunun için ân dilimine yoğunlaşmalı, gezgin aklını, sürekli mâzî-atî yolculuğundaki düşüncelerinin ipini kısa tutmalı...
Unutmamalı !
Her ân sadece bir kerreliğine yaşanır.
Mevlânâ diyorki;
“Sen aklını başına al da, ömrünü şu içinde bulunduğun bugün say. Bak bakalım, bugünü hangi sevdalarla harcıyorsun”
“Zavallı insan, senin bütün ömrün ancak bugünkü yaşadığın ömürdür, başka gün değil! Geçip giden dünü, gelecek olan yarını düşünme! Bugününü iyi kullan. ”
★★★
Darendeli Osman Hulûsi bir şiirinde der:
Ömrünün ser-mâyesin verme yele
Geçdi fırsat bir dahi girmez ele
Ey gönül gel Hakk’ı zikr et aşk ile
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
Bu dem ile devr eder devr-i zamân
Bu dem ile zikr eder hep ins ü cân
Bu dem ile diyegörsün el-amân
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
Kâinâtın mâyesidir hep bu dem
İns ü cinnin gâyesidir hep bu dem
Âşıkın ser-mâyesidir hep bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
Evveli âhir olupdur hep bu dem
Bâtını zâhir olupdur hep bu dem
Gâibi hâzır olupdur hep bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
Gülleri handân edendir hep bu dem
Bülbülü nâlân edendir hep bu dem
Âşıkı hayrân edendir hep bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
Devlet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bu dem
İzzet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bu dem
Lezzet-i dünyâ vü mâ-fîhâ bu dem
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
Bu dem ile dol Hulûsî dem olup
Bu demi âdemde bul âdem olup
Nefha-i Hakk’dır ana mahrem olup
Dem bu demdir dem bu demdir dem bu dem
★★★
Hâsıl-ı kelâm, insan ânı pozitif/hayır/iyilik hedefli düşünceler ve bunların eyleme dönüşmüş hâli ile geçirme mutluluğunu yaşamalıdır...