e-Dergi: Fikir, Kültür, Edebiyat ve San'at, Popüler Bilim muhtevalı yazılar - Editör: Prof.Dr. Suat Kıyak - Redaktör: Nursultan Ahıskalı - İletişim: nefes.kelam@gmail.com
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
28 Şubat 2023 Salı
27 Şubat 2023 Pazartesi
26 Şubat 2023 Pazar
25 Şubat 2023 Cumartesi
Dalkavuk, yalakalık ve el etek öpmek !
(*)Alıntı için: Kaynak
23 Şubat 2023 Perşembe
Üç tüy düştü şeytandan dünyaya...
Bilirsiniz; cambaza bak hikâyesini…Kayıkçı kavgasını…
Toplumlarda cambazlar, sihirbazlar, illüzyonistler, her sakala vurmak içün çokça tarak taşıyanlar, çok tiki-çok yüzü olanlar her devirde toplumun önüne çıkmışlar, yazmışlar-oynamışlar ve seyrettirmişler hatta taraftar bulmuşlar, onların sırtından geçinip gitmişler…
İptilâ ve fanatizmde olduğu gibi…
Modern çağın toplumlarının boş-beleş işlerle haftalarca oyalanmalarını sağlayan,öğretici vasfı olmayan ve vakit öldüren bilgisayar oyunları veya bazı spor görünümlü oyunlar afyon olarak kullanılmıyor mu bütün dünyada ?...Birileri de milyonları kazanıyor/götürüyor…müptelalar ve fanatiklere de keyfini yaşamak kalıyor…!
Veya bir toplum düşününki; fanatizmi ve müptelalığı körükleyerek, cezbedici söylem ve reklamlar ile pazar oluşturan veya hamasi nutuklar irad ederek ulvi hedefler, kazanılacak kupalar gösterip takım oyuncularının/toplumun sırtından ve
emeği üzerinden geçinmeyi meslek edinmiş olanlar olsun, onlar kerevetin baş köşesine kurularak
oturmuş, sırça köşk (gibi kibirev) lerinden seyr-i âlem ederek
keyf çatmaktalar; pazarlanmış ürünleri kullananlar, forma giymiş takım oyuncuları, top toplayıcılar (maraba, kahya ve ırgatlar) ise o idealize edilmiş hedeflere(!) varmak içün, kupalara/madalyalarla erişmek, level(!) atlamak içün ihlasla ve ihtirasla kan ter içinde canhıraş gece-gündüz demeden koşturmakta, uğraşmakta çalışmakta ve üretme zamanlarını öldürmekteler…
Ve bunlar her devirde varmış mateessüf !
Halbuki, irfân kültürümüze göre ni'meti elinde tutan ve adalet üzre dağıtma pozisyonunda olanların kılı kırk yarması gerekli ve zorunludur, değil mi ?
★
Kifayetsiz muhterisler şahsi hesaplarına göre canları isteyince Hakk, hukuk, adalet, eşitlik diyerek aldatacak, istemeyince "gak-guk" diyerek keyfe keder mi davranacaklar ?
Ahlâkî normlara göre, insan önce hak hukuk kavramlarını nefsine uygulayacak, hâl edinecek, hem böyle olunca da lafını etmeye gerek bile kalmayacak değil mi ?
Evet yeter...
Yoksa hesabîliği terketmeyecek misiniz ?
Yoksa son nefesinizi verip de mezar çukuruna lâşeniz atılınca sizin hesâbîliğinizin yerini Hakk’ın hesap görmesi almayacak mı !?
Yoksa yaptığınız hesaplar, insanların emek ve vakitlerini çalarak edindiğiniz statünüz, servetiniz, adaletsizlikleriniz, içinizin dışınızdan başkalığı, münafıklığınız sorgulanmayacak mı, karşılığını almayacak mısınız !
Dünya “Sultan Süleyman”a, hazineler “Karun”a, malikhâne ve tac u tahtlar kisralara, firavunlara, nemrudlara, köksüz ve soysuzlara kaldı mı ?
Çürük kökler elbet bir gün kazınır, maskeler nasılsa düşürülür !
İnsan hakları, hak-hukuk-eşitlik gibi ideal değerleri (gizli) çıkar ve ikbâl hesapları için payanda yapan, kerameti kendinden menkûl muteber(!) şahısların, "insani değer"leri dillerine pelesenk etmiş bezirgânların kökünü Allah kazısın, maskeleri düşsün de idealizm ve tevazu-gayret-hizmet kılıfı altında gizledikleri içlerindeki canavarlaşmış egoları faş olsun !
İhlâs gerek ihlâs, yâni samimiyet…göstermelik olanından değil tabiki !
Unutulmaması gereken; bütün arzu ve hevesleri, tadları lezzetleri, hesap-kitabınızı sonlandırıp bitirecek ölüm var ölüm !
İşler bir kez Allah’a havale edilince...! “O” hesapları en hızlı görendir…Hatırlatmalı ki, zerre kadar hayrın ve şerrin de karşılığını vereceğine dair vaadi de var !
Vesselâm...
22 Şubat 2023 Çarşamba
Mevlânâ'dan bir hikâye: Kibir, deve ve fare...
- Meğer ben ne müthiş bir pehlivan ne müthiş bir yiğitmişim diye böbürlendi. Gide gide bir nehrin kenarına geldiler. Nehri gören fare, şaşkınlık içinde donup kaldı.
Deve manidar bir şekilde:
- Ey dağda, ovada bana arkadaşlık eden fare! Neden durakladın, neden böyle şaşırıp kaldın? Haydi, yiğitçe nehrin içine gir! Sen benim kılavuzum, öncüm değil misin? Yol ortasında böyle şaşırıp kalmak sana yakışır mı, dedi.
Fare, mahcubiyet içinde kekeleyerek şöyle cevap verdi:
- Arkadaş! Bu pek derin bir su, boğulurum diye korkuyorum.
Deve suyun içine girip:
- Ey kör fare! Su diz boyu, korkmana gerek yok, dedi.
Fare utana sıkıta itirafına devam etti:
- Ey hünerli deve! Nehir sana göre karınca, bize göre de ejderha gibidir. Çünkü dizden dize fark vardır. Benimki gibi yüz tane dizi üst üste koysak, ancak senin bir dizin eder.
Bunun üzerine akıllı deve, ona şu nasihatte bulundu:
- Öyleyse, gurur ve kibre aldanıp da terbiyesizlik etmeye kalkma; haddini bil! Müsamahama kanıp şımarma. Çünkü Allah şımaranları sevmez! Var git; sen kendin gibi farelerle boy ölçüş!
İyiden iyiye gerçeği anlayıp utanan fare:
- Tövbe ettim, pişman oldum. Allah için olsun şu öldürücü, boğucu sudan beni geçir, diye yalvardı.
Deve merhamet edip ona acıdı:
- Haydi! Sıçra da hörgücümün üstüne çık! Sudan geçmek veya başkalarını geçirmek benim işimdir. Zira vazifem senin gibi yüz binlerce âcize hizmet etmektir, dedi ve fareyi nehrin öbür tarafına geçirdi”(*)
“Allah kendini beğenen ve böbürlenen kimseleri sevmez." (Hadid Sûresi, 23)
“Kibirlenip insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde çalımla yürüme. Çünkü Allah kurulup övünenleri sevmez." (Lukman Sûresi, 18)
"O âhiret yurdunu yeryüzünde kendilerini büyük görmek ve fesat çıkarmak istemeyenlere tahsis ederiz. Son kazanç muttakilerindir." (Kasas Sûresi, 83)
“Allah büyüklük taslayanları sevmez." (Nahl Sûresi, 23)
“Kahrolası insan ne kadar da nankördür! Allah onu hangi şeyden yarattı? Bir nutfeden (meniden). Onu yarattı, ona biçim verdi. Sonra ona yolunu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre koydu. Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltecektir." (Abese Sûresi, 17-22)
Bir Hadis-i Şerif'de şöyle buyruluyor:
“Çalım satarak elbisesini sürükleyen kimseye Allah Teâlâ, kıyamet gününde rahmet nazarıyla bakmaz." (Müslim, Libas 9)
__________
(*)Mesnevi'den
20 Şubat 2023 Pazartesi
"Mesnevi"den bir hikâye: Hırsız...
Hırsızın biri, bir bahçeye girer, bir meyve ağacına çıkar; meyveleri düşürmek için dalları silker, meyveler yere dökülürken bahçenin sahibi koşarak ağacın yanına gelir ve adama bağırarak söylenmeye başlar:
- Be hey utanmaz herif, ne yapıyorsun? Kimsin sen? Bütün meyvelerimi yere dökütün, Allah’tan korkmaz mısın sen ? Bahçemi mahvediyorsun.
Ağacı silkmeye devam eden umursamaz bir eda ile bahçe sahibine şöyle cevap verir:
-Ne bağırıyorsun bre adam! Tanrı’nın bahçesinden, Tanrı’nın bir kulunun meyve yemesi neden suç oluyor ?
Bahçenin sahibi:
-Hele aşağı in seninle yerde görüşelim...
Hırsız ağaçtan iner, bahçe sahibi kahyasını çağırır hırsızın elini kolunu bağlar ve bir güzel sopalamaya başlar...
Sopayı yedikçe, canı fena yanan hırsız bağırarak:
-Ne olur yapmayın, etmeyin, günahtır, Allah’tan korkun...
Bahçenin sahibi:
-Bre adam niçin bağırıp çağırmaktasın...Sopa Allah’ın sopası... o sopayla Allah’ın bir kulunun, Allah’ın bir emrini yerine getirmesinin günah neresinde...
Mızrağı çuvala sığdırmaya çalışan, çaldığı minareye kılıf bulma telaşında olan, kurdukları tezgâhlar ile elini sıcaktan soğuğa sokmadan havadan kazanç peşinde olan, emaneti gücü yettiğince tırtıklayan, üstüne varılınca arkasındaki dağlara yaslanmaya, dayılarını devreye sokmaya çalışan içerdeki hırsızlar enselenmez dıştakilere karşı da tedbir alınmazsa, fener tutanlar, göz yumanlar izlenip bulunmazsa olacak olan olur, bal tutan parmaklara bulaşmış balı yalayanların sayısı artar da artar...
Unutulmamalıdırki, her yasal olan etik olmayabilir...
Alev Alatlı'nın dediği gibi "Her yasal hak helâl değildir ve olamaz"...
Vesselâm.
18 Şubat 2023 Cumartesi
Enkazda aranan yitikler...
16 Şubat 2023 Perşembe
Şehir ve insan...yıkıntı ve moloz
Zamanın iyi yönetildiği, vaktin kıymetlendirildiği şehirde insan;
-an denilen zaman dilimini tecelli olarak okumak gerektiğinin,farkındalığının farkındalığına müdriktir.
-aldığı verdiği nefese hapsolmuş hayatın mânâsının,
-ilmin nûr cehâletin zulmet olduğunun,
-alış verişte ölçünün, muamelatta hak ve hukukun, tasarrufta adaletin gözetilmesinin mutlak ve mecburi olduğunun,
-nakışta nakkaş eserde müessirin varlığını görmenin,
-insanın çevresi çevrenin de insan için yaratılmış emanetler olduğunun
Şehir demek ilim demek
Şehir demek ticaret demek
Şehir demek adalet demek
Şehir demek eğitim demek
Şehir demek kültür ve medeniyyet demek
Şehir demek san'at demek
Şehir demek şifahane demek
Şehir demek organizasyon demek, vakıf demek, dernek demek
Şehir demek insanın insanlığının mayalandığı mekânlar demek
Şehir demek Devlet demek...
Şehirler yıkılırsa insanlık yıkılır...
Sonra, "Molozlar arasında insan var mı diye aranır !"...
Yıkıntı ve molozlar arasında ilim, kültür, sanat, adalet, ticaret ve sağlık ağır yara alır hatta yıkılır...
İşin ucu dönüp dolaşıp insana, insan kalitesine, insanlık mayasının tutmuş olmasına, nitelikli/niteliksiz: mühendise, müteahite, iş adamına, esnafa, tacire, meslek adamlarına, nervürsüz ve çapı düşük inşaat demiri kullanan inşaat ustasından şantiye şefine ve kontrolöre, yapı denetcisine, imar ve inşaat izni vermiş yerel yöneticiye, eğitimcilere, ehliyet ve liyakata kadar varıyor...!
Değilse insan ve insanlık yıkıntılar arasında aranıyor, insanların arasına karışmış ve sıkışmış molozlar insanı yok ediyor, harab ediyor, mekânlar viraneye şehirler harabeye, sağ kalanlar gurebâya dönüyor !
Ve; bir yandan yer yarılıp içindekini dışa atarken, diğer yandan hırsızı, yağmacısı, talancısı, fırsatçısı, reklâmcısı gibi safraları da iyot gibi açığa çıkarıyor...
Tez zamanda aziz millet ve güçlü devletimiz elele verdi, şehirlerimiz inşâ ve ihyâ olacaktır inşâ'Allah...
15 Şubat 2023 Çarşamba
14 Şubat 2023 Salı
Şems-i Tebrizi diyor ki; insanlar...
Onlar ki; büyük günahlardan ve fuhşiyattan kaçınır, kızdıkları zaman da bağışlarlar. (Şûrâ 37)
Kötülüğün karşılığı, misli ile kötülüktür. Kim de (haksızlığa uğramasına rağmen) affeder ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, zalimleri sevmez. (Şûrâ 40)
12 Şubat 2023 Pazar
Deprem gerçeği ve Devlet millet elele...
Türk târihi devlet-millet dayanışması örnekleriyle doludur.
Bu felaket günlerinde tesânüd, yâni karşılıklı bağlılık, birbirine destek ve yardımcı olma hâlini, devletin babalığı ve milletle kaynaştığını gözlemliyoruz...
Devlet-millet elele şiarı ile seferberlik ruhunu yaşıyoruz...
İmtiyazsız ve sınıfsız, genci-yaşlısı, zengini-fakiri, herkesin tesânüd ve kaynaşmasına şahit olduğumuz günler yaşıyoruz...
Duygu ve düşünce birliği içinde birbirine dayanıp güç birliği içinde olarak birbirinden kuvvet alan milletin fertlerindeki bu dayanışma ruhu ise takdire şayan...
Her kesimden herkes, elinden ne geliyorsa onu azami yapabilmek içün gayret ediyor...
Bu ruh, azîz milletimizin mayasında hep olmuş...
Zor zamanlarda birlik ve dayanışma ruhu içinde tek yürek olarak, ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatarak en kısa sürede ayağa kalkacağız inşâ'Allah...
11 Şubat 2023 Cumartesi
10 Şubat 2023 Cuma
Gerçek: Bir ömürlük çaba otuz saniyede berhava !
Akşam yatıyorsunuz sıcacık yatağınıza,
karnınız tok, sırtınız pek,
sevdikleriniz yanı başınızda,
banka hesabınız ve cüzdanınız şişkin,
yediğiniz önünüzde yiyemediğiniz ardınızda;
ev(ler)iniz, işyeriniz, imalathâneniz, fabrikanız, bağınız ve bahçeniz, çiftliğiniz,
makamınız, mevkiniz, ünvanınız var...
(halen hayatta iseniz) herşeyinizi kaybediyorsunuz,
gözleriniz fal taşı gibi açılıyor,
can derdine düşüyorsunuz...
Hava soğuk, yiyecek içecek yok,
yanınızda cüzdanınız kredi kartınız yok...
hem olsa da alış veriş yapacak yer yok...
Arabanız tuz-buz...
araba sağlam da olsa gidecek yollar yok...
Yardımınıza koşacak kimse yok...
Kimsenin kimseyi görebildiği yok,
herkes kendi derdinde !
İnanoğlunun güvendiği, övündüğü, ya da kibirlendiği her şeyi sıfırlayan deprem felâketi...
İnsanın uğruna bir ömür harcayıp, ince ince hesaplarla kurduğu dünyasını 30 saniyelik bir yer sarsıntısı berhava ediveriyor !
Bir ömürlük çaba otuz saniyede berhava !
★
Hac sûresi 1.âyette:"Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyâmetin sarsıntısı gerçekten çok korkunç bir şeydir."
Yine Âl-i İmrân sûresi 185.âyette:"Her nefis ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı ancak kıyâmet günü tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, gerçekten o kurtuluşa ermiştir. İyi bilin ki, bu dünya hayatı, aldatıcı bir faydadan başka bir şey değildir." buyruluyor.
Depremzede kardeşlerimizin Rahmet-i Rahman'a kavuşanlarına rahmet olsun, yaralılara şifa niyâzı ediyoruz, devletimiz ve aziz milletimiz tek yürek olarak birlik beraberlik içerisinde yaraları en kısa sürede saracaktır inşâ'Allah...
★
5 Şubat 2023 Pazar
Mesnevi'den hikâye; Kimden kaçıyoruz, kendimizden mi?
Mevlânâ'nın Mesnevisinde hikâye edilir;
Sâf bir adam, bir kuşluk çağında koşa koşa (Hz.)Süleyman’ın adalet sarayına erişti.
Yukarıdaki ifadelerinde hz. Mevlânâ, "Allah’ın emrinden ve iradesinden her iki dünyada da kaçış olmadığına" işaretle:
“Kimden kaçıyoruz? Kendimizden mi? Ne olmayacak şey! Kimden kapıp alıyoruz? Allah’tan mı? Ne vebal!” “Dünyada bu sebep iplerini, sakın ha sakın, şu başı dönmüş felekten bilme.” “Müsebbibi açıkça gören, dünyanın sebeplerine gönül bağlar mı hiç?”(*) diyerek, dünya hayatında sebeplerin umursanmazken sonuçların insanlar tarafından önemsendiğini, “sebeplerin sebebi” Allah’ın kudret ve iradesini görmezden geldiklerini konu eder.