İnsan yetiştirelim insan !
Çocuklarımıza ilk öğretimden itibaren hedef koyar, yarış atı gibi bir sonraki aşamaya hazırlamak için özel ders/kurs/öğretmen ile iyi (!) bir geleceğe hazırlarız değil mi ?
Mühendis, asker, doktor, eczacı, iktisatçı, öğretmen, akademisyen, hukukçu, kamu yöneticisi, tekniker, usta.. .olsun diye 20'li yaşlara kadar çabalarız.
Bir tabir vardı 80-90'lardaki eğitim çağında olan çocuklarımız için:
"test ile tost arasına sıkışmış" varlık.
Hedefi koymuşuz ya; "iyi bir meslek" sahibi olacak, çocuklarımız.
Ailede başlayıp örgün eğitimde sürdürülecek ve yaygın eğitim ile desteklenecek "insan" yetiştirme konusu malesef ve genellikle ikinci plâna atmışız.
Çocuk ve gençlerin kişisel gelişimi ve şahsiyetlerinin oluşumunda bilginin öğretilmesi tek başına yeterli olmadığı gibi eğer eğitim (eski tabiri ile "terbiye") ile at başı paralel verilemiyorsa, insanî değerlerden yoksun yahut eksik bireyler toplumsal hayat için maraz şahsiyetler olarak toplum katmanlarında yer alırlar.
Ve eğer bir de bunlar etkili ve yetkili yönetim kademelerindeki bir birimde iseler …
Bu sebeple; bilgi öğretimi yanında insanı "insan" yapan değerler eğitimi de yoğun bir şekilde verilmeli, hatta bu eğitimin sonuçları izlenmelidir.
Hak/hukuka riâyet, insan hakları, çevreye/canlıya saygı-sevgi, hoş görü, adalet duygusu, (çıkar beklentisi olmaksızın) paylaşmak ve yardımlaşmak….gibi değerler doğru rol modeller ile - teoride kalmamak kaydıyla- verilmeden "insan" yetiştirilemez.
Bunların ders müfredatlarında yer alması, ezberletilmesi, öğrencinin ders geçmek için bunları ezberlemesi yetmez, yetmiyor !
Öncelik "iyi insan" yetiştirme eğitimi, sonralık ise bu iyi insanın iyi bir meslek sahibi olması amacına yönelik öğretim olmalıdır.
Bu elbirliği ile başarılabildiği takdirde; toplumsal ilerleme sağlanır, toplum huzurlu, güvenli ve medenî bir topluma doğru bir kaç kuşak sonra evrilebilir.
Değilse "insanî değerler"den yoksun bireylerin çoğunluğu oluşturduğu toplumlardaki rahatsızlıklar ve marazlardan, sadece şikâyet edip durduğumuzla kalırız...
Ya da "bilişim ağı" değerlerinin, internet ve sosyal medyanın insafına bırakırız !
Bunlara da her kim hükmediyorsa, onların istediği tarafa istikbâlimiz evrilecek !
Anna-babalar, öğretmenler, akademisyenler, STK'lar, eğitim işi ile uğraşanlar…
Sözüm bize, hepimize !
Malûmunuz olduğu üzere:
-Sabrı öğrenmeyen çocuk başarılı olamaz.
-Kanaat etmeyen çocuk aç gözlü ve muhteris olur.
-Şükrü, teşekkür etmeyi bilmeyen nân-kör olur.
-Nefsi/egosu sürekli beslenip büyütülen çocuğun arzu ve istekleri tükenmez, isyankâr olur.
-Hedefi olmayan çocuk avâre olur.
-Nezaketin yerini kabalık, dürüstlüğün yerini sahtekârlık, doğruluğun yerini yalancılık, birlik ve dayanışmanın yerini bireysellik ve çıkarcılık, bilginin yerini cehâlet, irfânın yerini idraksizlik (...) alır
(.....)
Maddî-çağdaş bilgilerle donatmaya çalıştığımız, iyi bir meslek edinsin diye çabaladığımız çocukları manevî/psikolojik eğitim vermeden, egolarının esiri ediyor muyuz ?!
Tek kanatlı kuş uçamaz...
"İnsan"ların olduğu bir dünya ruhî gelişimi ihmâl edilmemiş eğitimden geçer.