Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Kasım 2021 Cumartesi

Naz ve niyâz makamından...


Gidişatın perişanlığı mı ?
Müşteki herkes...!

Almış başını gidiyor
Diz boyu rezalet
Noldu şu adem oğluna 
hayret ki hayret
★★★
Arıyorsa gözler;
halis niyetli
güzel ahlâklı ademi
Ve:
Nadirattan ise...
Heyhat demeli !

Mamafih;
hem mütecavizi 
hem de muhterisi
edebsizi, densizi
etrafa saçılmış zibil gibi...

Meselâ sormalı:
Be hey mütecaviz !
usûl ve fürû hani nerede...
Anlamıyorum
Bu ne biçim mide

Ve cemiyyetin ahvâli;
Üç maymun ne de çok,
Hiç kimseler 
görmez, duymaz, demezler, 
Pisliği bilir de, bilmezler

Öyle bir muamelat 
ki, zinhar kerahet
★★★
Göz görüp
kulak işitince...
Pislikler deşilince...
Ve
Kayıtsız kalınınca !
İşte o zaman
??? (*)

Amma ve lâkin;
Görünen o ki,
Firaset donmuş,
basiretler bağlı..
Hesap kitap muhtelif !
★★★
İşte bunlara ağlsnır
İnsan olanın yüreği
dağım dağım dağlanır.
 içi lime lime doğranır
★★★
Naz makamından mı nazlansam
Niyaz makamından mı yakarsam,
Tafvîz eyleyip de 
Sana, nasıl anlatsam:
 “İçimizdeki beyinsizleri”(*)
__________
(*)A'raf sûresi, 155:"....Mûsâ dedi ki: “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin."

25 Kasım 2021 Perşembe

Dolar mı, dolmaz mı ?

Dolar dolar deseler de
Dolar mı bilmem...
Belki dolar 
ya da dolmaz
diyeceğim fakat...
Çuvalın dibi delikse
dolar dedikleri
ya dolmazsa !

Peki dolar desek...
Dolar dolmaz
Ne yapacaksınız ?
Torbalayıp kaçacak mısınız ?

Dolar da...
Pekala;
Dolunca boşalmayacak mı ?

Doldurun bakalım
Çuval çuval...
Çuvallar dolsa da !
Gözünüz doyacak mı ?

Bir de
Kolay kazanç kolay harcanırmış...
"Nerelere harcandığı ise,
kaynağın temizliğini gösterir"miş
Derler...

Ya sonra...
Önce dolar, sonra bozulur değil mi ?
Bozulur, bozdurulur da 
Bozulunca ya insanı da bozarsa
Benden demesi
Bozar mı bozar...

Onca insanın
Ahını almak
Bozmaz mı insanı ?

Azıcık vicdan mı ?
Yahut nasıl dolarsa dolsun farketmez,
dolsun cüzdan mı ?
Peki !
Günü gelince ömür de dolar !

23 Kasım 2021 Salı

Külağa küpe cinsinden sözler...


Bu âlem bir kitâb-ı hikmet-endûz-ı hakâyıktır 
Mealin her kim istihrâc iderse âferin bâdâ 
Evren hakikat hikmetlerini içeren bir kitaptır, 
Anlamını her kim çözebilirse, aferin ona. Nâbî

Onların kim eksiği çok işinin 
Eksiğin gözler olur her kişinin 
Onların ki eksiği çok işinin, 
Eksiğini gözlerler her kişinin. Süleymân Çelebi

Sebât et merkezinde i’tilâ-yı rif’at istersen 
Yakışmaz i’vicâc-ı hâl ü etvâr ehl-i irfâna 
Yükselmek istiyorsan, sabırla bekle yerinde, 
Yakışmaz eğilip bükülmek ariflere. Hersekli Ârif Hikmet

Ma’ârif arz edenler bî-şu’ûr insân-ı nâ-dâna 
Gül-âb-efşâne benzer cîfe-i bed-bûy-i hayvâna 
Bilgi sunanlar, bilinçsizce, bilgisiz insana, 
Gülsuyu serpenlere benzer, kokmuş hayvan leşine. Lebib-i Âmidî

Ey devlet-i dünyâ ile fahr eyleyen ahmak 
Kendin gibi bu dünyâyı da sersem mi sanırsın 
Ey dünya zenginliği ile övünen ahmak, 
Kendin gibi bu dünyayı da sersem mi sanırsın!... Mehmed Âkif

Fürûğu zâil olmaz âf-tâbın hâke düşmekle 
Tevâzu’ kadrine noksân getirmez feyz ü ikbâlin 
Işığı yok olmaz güneşin toprağa düşmekle, 
Tevazu değerini düşürmez bilgi ve makamın. Nâmık Kemâl

Mâ-sivâ nakşını mahveyleyegör hâtırdan 
Olmasın Ka’be-i dil sûreti beytü’s-sanemin 
Dünya nakışlarını yok et gönülden, 
Olmasın gönül Kâbe’si putlar evi. Sünbülzâde Vehbî

Nâ-dân ile mücâlesedir ehl-i dânişe 
Dünyada çeşnisi azâb-ı cehennemin 
Bilgisizle birlikte olmaktır bilgine, 
Dünyada tadımlığı cehennem azabının. Nâbî

Kem-kadr kufl-ı âhene muhtaçtır yine 
Memlû iken derûnu güherle hizânenin 
Değersiz demir bir kilide muhtaçtır yine, 
İçi doluyken mücevherle hazine sandığının. Nâbî

Dil arş-ı ilâhîdir ânı eyleme tahrîb 
Dest-i beşer ol hâneyi termîm ne mümkün 
Gönül Tanrı tahtıdır, onu eyleme tahrip, 
İnsan elinin o evi onarması ne mümkün. Nâbî  

Tehâlüf sûretâ mâni’ değildir vahdet-i asla 
Olur bir şâhdan sürh ü sefid ü hâr ü gül peydâ 
Görünüşteki çelişkiler engel değildir özün birliğine, 
Bir daldan kırmızı ve beyaz, diken ve gül çıkar ortaya. Nâbî


Eyle ilminle amel tâ olmaya sa’yin hebâ 
Bilgini dönüştür eyleme, gitmesin emeklerin boşa. Sünbülzâde Vehbî

Deryâya erer âb-ı revân gitse yolunca 
Denize ulaşır sonunda, akarsu giderse yolunca. Belîğ

Dünyâ için olmaz dil-i dânâda keder 
Dünya için olmaz bilginin gönlünde keder. Koca Râgıb Paşa

Acebdir hâl-i âlem bilmeyen söyler bilen söyler 
Tuhaftır dünya, bilmeyen söyler, bilen söyler. Andelîb

Hây ü hûy-i ehl-i dünyâ bitmeden dünyâ biter 
Dünya düşkünlerinin uğraşları bitmeden dünya biter. Lâ

Pâk eyle gönül çeşmesini tâ durulunca 
Arındır gönül pınarını, duruluncaya dek. Lâmekânî

Katre tahmin ettiğin dil ma’rifet ummânıdır 
Damla sandığın gönül bilgi denizidir. Lâ

Her metâ’ın bir revâcı var bu bender-gâhda 
Her malın bir alıcısı vardır bu pazarda. Koca Râgıb Paşa

Mîzâna ur görüştüğün ahbâbı ibtidâ 
İyice incele görüştüğün dostları önce. Nevres-i Kadîm

Hudâ kâdirdir eyler seng-i hârâdan güher peydâ 
Tanrı güçlüdür, taştan elmas çıkarır. Hüdâyî-i Kadîm

İnsân odur ki âyine-veş kalbi sâf ola 
İnsan, ayna gibi, kalbi saf olandır. Bâkî

Kuş gibi âdemi pâ-beste eder dâm-ı tama’ 
Kuş gibi, insanı tuzağa düşürür tamah. Müverrih Râşid

Mihmân-ı Hudâ’dır gurebâ hân-ı cihâna 
Tanrı misafiridir garipler, dünya hanında. Keçecizâde İzzet Mollâ

Birbirisine muhtaçtır a’lâ ile ednâ 
Birbirine muhtaçtır yukardaki ile aşağıdaki. Nâbî

Bilâ-dâvet oturma hânına gayrın zübâb-âsâ 
Davetsiz oturma her sofraya sinek gibi. Yenişehirli Belîğ

Haset bir ma’nevî ta’rîzdir eltâf-ı Mevlâ’ya 
Kıskançlık bir tür kınamadır, Tanrı bağışlarını. Keçecizâde İzzet Mollâ

Geç o meclisten ki ânda feyz-i imkân olmaya 
Geç o meclisten ki, onda gelişme imkânı yoktur. Şâkir

Dehr içinde hangi gün gördük ki akşam olmaya 
Dünyada hangi günü gördük ki, akşam olmasın. Bursalı Cenânî

Dene altını mihek taşında, dahî insânı bir iş başında 
Dene altını mihenk taşında, İnsanı da bir iş başında. Şinâsî

Erbâb-ı dile sıklet-i nâ-dân ne belâdır 
Gönül erlerine cahillerin sıkıntısı ne beladır. Cevrî

Tama’sız âdemin halk-ı cihân hep akrabâsıdır 
Gözü tok insanın dünya halkı hep akrabasıdır. Erzurumlu İbrahim Hakkı

Ehl-i ma’ârif olanın her sözü bir kitâbdır 
Bilge kişinin her sözü bir kitaptır. Mânî
________________________
Kaynak: Özalp, N.,A.,2012, Bilgelikler Divanı, Zeytinburnu Bel. Kültür Yay. 22.

20 Kasım 2021 Cumartesi

Dik durur yalpa yapar...

 

Yüzü dost özü düşman
Tanımayanlar pişman
Danesiz sade saman
Kendini nimet sanır

Kuyruklu yıldız gibi
Yalanı gündüz gibi
Kokusu soğan gibi
Kendini leylak sanır

Dik durur yalpa yapar
Sağ durur sola yatar
Her söze yalan katar
Kendini doğru sanır

Düzenbazlıkta usta
Tuzak kurmazsa hasta
Kuruş kaybetse yasta
Kendini "has"tan sanır

Kelâmı ince söyler
Kendi der kendi dinler
Hep alkışlanmak diler
Kendini usta sanır

Uzamış kavak gibi
Meyvesiz ağaç gibi
Karanlık, gölge gibi
Kendini güneş sanır

Derya içinde katre
Madde içinde zerre
Evrendeki bir kürre
Kendini merkez sanır

18 Kasım 2021 Perşembe

Can kuşu...

Dünya dünya dedikleri
Biraz arzu biraz heves
Beden beden dedikleri
Et ve kemikten bir kafes
★★★
Kim hapsetse can kuşunu
Arzu heves hücresine
Son pişmanlık fayda vermez
Yaşamıştır öylesine
★★★
Ben ben deyip deyip durdun
Bir hiç uğruna yoruldun
Bir de huzurdan kovuldun
Dibi gördün öylesine
★★★
Kim ötekini gözetmez
Birkaç lokma vermez nekes
Bir de hiç tevekkül etmez
Yazık olur öylesine
★★★
Fenâ olacak işlere
Ey akıllı etme heves
Sahibi Allah olurmuş
Her kim olur ise bîkes
__________
Fenâ:Yokluk, geçici dünya ve dünyalık
Nekes:Cimri
Bîkes:Kimsesiz

16 Kasım 2021 Salı

Galib'den iki beyit...


Evvela Galib'e kulak verelim:

Bir zamân bulmaz fenâ dünyâda erbâb-ı himem
Sâhibi mahv olsa da âsâr kendin gösterir
***
İstemez ehl-i safâ reng-i hicâb-ı imtihân
Vech-i erbâb-ı hayâda ‘âr kendin gösterir
                                                   Lefkoçyalı Galib
★★★
İki kelâm da biz diyelim:

Be hey dünya hamalı, yükün gerçekten ağır
Kan ter içinde kaldın, duydun beni ey sağır

Efkâr-ı âmmenin umuru dünya imiş
Yeyip de içtiği kâr(!), gerisi yalan imiş

Çokları sırtlamıştı dünyayı senin gibi
"Ah yalan dünyanın" en son nefesleriydi 

İnsan olana lâzım, hafif ve pahalı yük
O dünya denen küre, kabire sığmaz, büyük

Erbâb-ı kelâm olan, lâfı kısadan söyler
Ancak er kişi olur, her kıssadan hissedar
★★★
Ve Lâedri mahlaslı bir kelâm-ı kibâr:

 Söylemekten söz uzar artar emek
 Söyleyenden, dinleyen ârif gerek
                                                                     Lâedri

13 Kasım 2021 Cumartesi

Arzu-keş...

Emriyle titrer dağlar
Gönül ağlar göz ağlar
Rahmet deryası çağlar
Gönlü Rahim'e bağlar
★★★
O ki semâdan gelir
Ruhlara rızık olur
Ne ki topraktan gelir
Vücut onla can bulur
★★★
Hükemâdan sarf olan
Hikmetten sual olmaz
Burda arzu-keş olan
Ukbada naim bulmaz
★★★
Kimki mağfiret ola
İkilikten kurtula
Tevhid ile can bula
İhsanına gark ola

6 Kasım 2021 Cumartesi

Eğitim ve eğitici...

Eğitimi sakıt olmuş bir öğretim ile nereye varılır ?

Bir bahçevâna bir bağı veya bağçeyi teslim ederken, bunların gübresini suyunu istekleri kadar bol bol ver der, sakın onları budama derseniz, dalları gelişirken budakları da onlarla birlikte gelişir...

Halbuki bahçevân hangi bitkinin ne kadar su/gübre ihtiyacını bilmenin yanında, her birinin ne zaman, ne kadar ve nasıl budanacağını da bilir. Her birine onun özünün gereği olan işlemi uygular...

Su ve gübre vermek bitki için öğretim ise, budamalar da eğitimine mis'âl verilebilir.
★★★
Gelelim insan eğitimi öğretimine;
Eğer şahsiyyet gelişimi için eğitim-öğretim metodları uygulanacaksa, her bir bireyin farklı öz-karaktere sahip olduğu hatırdan çıkarılamaz.

Eğitilecek bir yaş grubunda bulunan topluluğa genel-geçer bilgiler tedrici verilirken, bilginin mahiyyeti, ve kişinin şahsiyyeti üzerine etkileri de izlenmek durumundadır. 

Ardından eğitimci her bir bireyin kendine özgü karakteristiklerine göre ondaki iyi/güzel hasletleri kuvveden fiile, potansiyelden harekete geçirmesinin önünü açacak budamalar yapar. 

Kötü/çirkin tabiata dair hasletleri tesbit ile budama yapıp, budakların gelişimine izin vermez, böylece sürgünlerin gelişimine zemin hazırlar.

Böyle bir süreçten uzak, eğitimi tabelada, kağıt üzerinde olan öğretim uygulamaları ile ancak ve ancak, kuvvede hırsız olanın, istikbâlde fiilde daha bilgili hırsız, arsızın da daha bilgili arsız olmasını sağlarsınız.

Erdemlerin verilmediği, güzel ahlâk eğitiminden yoksun böyle bir metodoloji ile toplumda üst düzey (!) öğretimli diplomalıların sayısı artmış olsa da, toplumda sayısı artırılmış daha profesyonel ve donanımlı hırsız, arsız ve çapsız ademlerin tuttukları köşe başlarından daha iyi/güzel/erdemli bir toplumu şekillendirmeleri beklenemez, bu beklenti ham hayaldir...

4 Kasım 2021 Perşembe

Bir varmış Bir yokmuş...yüzleşme

Sıkıntılar, musibet, hastalıklar, ağrı ve acılarla başbaşa kalınca; insan ego kılıfını soyuyor, adeta yılanın deri değiştirmesi gibi 'ben'inden benliğinden soyunuyor.

Dert, sıkıntı ve benzeri olumsuzluklar sebebi ile pelte hâline gelmiş haşmetmeab ego için bu hâl, yardıma muhtaç, zavallı biri hâline gelivermek, asla kabullenemeyeceği bir hâl..

Bu hâldeki insan içün dünyadaki ve dünyalık her şey önemini yitiriverir.

Dün, yarınlar, mazi, ati, geçmiş, gelecek hepsi ama hepsi çöpe atılır...beklentiler, egoistik sevgiyle bağlı oldukları, makam ve mevki, maddiyatla ilgili olanlar, hesap kitaplar... hepsi de unutulur.

Bu ve benzeri dibe vurma durumlarında kişinin hayata bakışı ve algısında büyük değişimler yaşamasının önü açılır.

Önemli önemsiz, ehem mühim sıraları değişir.

Dün anlamı olanlar egonun dip yaptığı bugünde değersizleşir.

Bakara sûresi 216.âyet: "Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz, bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz."

Evet, şer bildiklerimizde hayır vardır...
★★★
Egonun dibe vuruşu ruhu özgür kılar...
Hayat koşturmacası içerisinde meğer ruhunuzu ne çok ihmâl ettiğinizi, balon gibi sönünce hiç hükmünde olacak şeyleri ne kadar gereksizce önemsediğinizi, boşa kürek çektiğinizi, dert ettiklerinizin aslında öyle dert edilecek şeyler olmadığını açılan bu yeni pencereden seyre dalarsınız.
Ve Yüzleşme...
Günlük telâşlarınız ve sorunlarınızdan soyutlayınca kendinizi; özünüzle, hakikâtinizle yüzleşirsiniz...

Bu hakikât penceresinden; dünyadaki koşuşmalar, hırslar, çekişmeler, arzu ve heveslerin çoğunun geçici birer oyalanma ve ne kadar da büyütülmüş mâ'nâsız şeyler olduğunu görürsünüz.

Gereksiz yere üzüldükleriniz, bezginlik ve bıkkınlıklarınız, yorgunluklarınız, kararsızlıklarınız...ve üstünden belli bir zaman geçince değmezmiş dedikleriniz...

Elde avuçta belki de sadece tortusu kalacak, hatıra bagajında gereksiz yer işgal eden şeylerden kurtulmak içün bu öze dönüşü bir fırsat olarak görüp, hakikâte, insani öze yönelmenin penceresinden bakmak içün bu durum bir karar verme zamanıdır belkide...

Fâni olanın, mazide kalanın ardından üzülmek ise boşuna...bugüne gelmeli, geçmişe demir atmamalı, ânı yaşamalı...çünkü dünya ve dünyadaki her şey geçici !
★★★
Masallara başlarken denir ya; bir varmış, bir yokmuş !
Evet, dün elde olan belki bugün yok, ya da olmayan bugün var !

Pir Sultan Abdal der:
"Sanma bu dünyâda bâkî kalırsın"

Ve Niyâzî-i Mısrî der:
"Hem dahi cümle fenâ buldukta aşk bâkî kalır"

Ve Fuzulî der:
"Biz bekâ mülkünün istiklâl ile sultanıyız,
Mâ'nâ ile bâkîyiz, surette gerçi fânîyiz"

Biz beka mülkünün istiklal ile sultanıyız,
Mana ile bakiyiz, surette gerçi faniyi
Biz beka mülkünün istiklal ile sultanıyız,
Mana ile bakiyiz, surette gerçi faniy
Fâni olanı terk ile Bâkî'ye karîb olunur inşâ'Allah...

2 Kasım 2021 Salı

Gerçek hayattan: Gökten üç gözlük düştü...

 

Asude hanım abla, yetmişli yaşları geçmiş bir kedisever. 

Kedileri onun herşeyi...Leyla, Beyaz, Minnoş, Fındık, Tarçın ve ölen kedisi Şeker, ha bir de köpek, adı Linda.
Bu arada Şeker'i kefene sararak gömdüğünü duydum...

Kiralık bir daire, üç oda salon. Asude sadece bir koltuğa oturma iznine sahip.

Diğer eşyaları ve mekânın müştemilâtını evin diğer sakinleri hoyratça kullanıyor.

Asude'nin yatak arkadaşları iki kedisi, Linda ise yatak odasında yerde ayak ucu tarafında uyukluyor. 
Aynı yastığa baş koyduğu iki kedi Asude'yi ön iki patileri ile sıkıca kavrayarak sabahlıyorlar her gün.

Ana babadan kalma üç aylıkla maişetini kıt kanaat sağlayan Asude, gece yarısında Linda'sı ile yürüyüşe çıkar, iki sokak öte üç sokak beri dolaşır, sokak aralarına koyduğu kedi evlerini, mama kabları ve sulukları da günlük kontrol eder.

Dışarı çıkarken giydiği altı delik, kenarı yırtık ayakkabısı yağmurlu günlerde su alıp ayağını ıslatmasın diye çorap üstüne galoş giyerek ayakkabıyı kullanmakta ısrar eder, ayakkabı alalım sana diyen komşularına:

-Ben bu ayakkabı ile idare ederim, ayakkabıya para verirsem kediciklerimin bir kaç gün mamasını alamam diyecek kadar da şefkat timsali....

Neyse Asude'ye dair çok hikâye var da...
En sonuncusundan bahsedeyim...

Asûde hanım, çerçevesi oldukça eskimiş, yayları bozuk, ilerlemiş numarasının değişme vakti çoktan geçmiş onbeş yıllık gözlüklerini yenilemek için gider Kızılay'da bir gözlükçüye, beğendiği bir çerçevenin fiyatını öğrenince ise yıkılır ve vaz geçer...700 TL. 

O kadar parayı vermez, veremez, evdeki kediler, sokakta bakımını üslendiği diğer kediler ve köpeğin rızkını gözlüğe veremez !
Eve gelir, gece köpeği gezdirmek için çıkar dışarı...biraz yürüdükten sonra bir kaç sokak ötede bir site duvarına  ilişip oturur.

O da ne ! Sokak lambasının aydınlığında oturduğu duvar üzerinde gözlükçü vitrinindeki gibi yan yana düzgünce aynı hizada konulmuş üç gözlük var, alır eline evirir çevirir, gözlüklerden biri yakın okuma gözlüğü...hele biri bugün gözlükçüde beğendiğinin aynısı değil mi ?

Asûde hanım helâl ve harama çok dikkat eden bir kişiliğe ve ahlâka sahip...

"Askıda gözlük" olduğuna, ihtiyacının olduğu şeyin aynı gece karşısına çıkarıldığına kâni olur...

Sonuçta, kedilerin maması için ayakkabı yahut gözlük almayan Asûde hanıma gökten üç gözlük düşer, biri kendi bahtına, öteki ikisi başka ihtiyaç sahiplerine...

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurdu:

“Veren el alan elden hayırlıdır. Yardım etmeye, geçimini üstlendiğin kimselerden başla! Sadakanın hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan verilendir. Kim insanlardan bir şey istemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez. Kim de tokgözlü olursa, Allah onu zengin kılar.”

Kedilerin sahibinin ikrâmı...gökten üç gözlük düşmüş, üçü de Asûde'nin bahtına !

1 Kasım 2021 Pazartesi

Çalab'ın Sarayı...

Gönül nedir bilir misin
Hakk kapusu Hakk kapusu
Gönülde mühürlenmiştir
İki cihanın tapusu

Akl-ı selim nedir dersen
Gönlün aklı onayıdır
Vicdanı kara bilir mi ?
Gönül "Çalab Sarayı"dır