e-Dergi: Fikir, Kültür, Edebiyat ve San'at, Popüler Bilim muhtevalı yazılar - Editör: Prof.Dr. Suat Kıyak - Redaktör: Nursultan Ahıskalı - İletişim: nefes.kelam@gmail.com
Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı
29 Mart 2021 Pazartesi
Er meydanı...
24 Mart 2021 Çarşamba
Kedi ve kılçık.....
20 Mart 2021 Cumartesi
Tâ ezelden âşîna...
19 Mart 2021 Cuma
Nevruz...
Uyanıştır nevruz, uykudan...
13 Mart 2021 Cumartesi
Bak evlâd; fırsatçıdan yoldaş, sinsiden yandaş, gevezeden sırdaş olmaz...
12 Mart 2021 Cuma
Gel ! Zâyi eyleme...
Sûret-i eşyâ ile haşr-u neşr olan, leyl ü nehâru zâyi eyler
İ‘tibâr eyleyen sûrete, unutmaya ki, ma‘nâyı zâyi eyler
Siret hakikâtinden gafil, sûretin firavn eyler
Meyl eyleyen riyâya kim ki, 'öz'ünü pây-mâl eyler
Gayr ile hem-dem olan, subha kadar çekdigi esmâyı zâyi eyler
Kişi ki; aşkdur rehberi, sînesin dâğ-ı muhabbetle abad eyler
Âvâze-i dilin Hakk, serây-ı sînesin tahtgâh-u pâdişâh eyler
11 Mart 2021 Perşembe
Seyyah...
9 Mart 2021 Salı
İki mısralık...
7 Mart 2021 Pazar
Kâni Yani mes'elesi ve armud dibine düşer...
Etki ajanlığı ve propaganda alanında iletlşim dili önemlidir ve az biraz satır arası okuma yapma becerisi olan her kişi cümlenin içine gömülmüş arka plân mesajını okur.
Bir metnin bütününe bakıldığı zaman açık/gizli verilmek istenen mesaj nedir diye düşünmeden okumamalı !
Kurtuluş savaşı verdlğimiz yıllarda 1920 lerde muhiplik ve muhipler cemiyeti , mandacı zihniyetin tezâhüründen başka bir şey değildi.
Meselâ İngiliz muhipler cemiyeti gibi...
Cumhuriyet tarihine bakıldığında bu ingilizseviciliği ve benzeri mandacı muhibbanın duruşunu safdillikle okuyamayız, iyiniyetli olarak algılayamayız herhâlde...
Dönme(!) olarak da ifâde edilen kripto şahsiyyetlerin Türk siyasi tarihinde etki ajanı olarak yaptıkları faaliyetlerin çok masumâne olduğunu değerlendirecek safdillerden olmamalı...
Hz. Ali derki; Kişi dilinin altında gizlidir, onu konuşturun ki tanıyasınız.
Teröristi, kripto ve dönmeleri(!) parlatma amaçlı ifâde veya metinleri de, gerek yazılı gerekse görsel basın yahut sosyal medya mecralarında bu gözle değerlendirmelidir.
Azîz milletimizin âlîcenâblığını, zorlaştırmayınız kolaylaştırınız, sevdiriniz nefret ettirmeyiniz ilkeleri ile insanî hukuka riâyet ettiğini cümle âlem bilir.
Ancak kriptoları, yediği çanâğı pisletenleri, bizdenmiş gibi görüntü veren ancak hıyanet şebekesi ile organik bağı olanları; cımbızla seçilmiş şahsiyyetler veya misâller üzerinden parlatma, masûm gösterme (gizli) amacıyla hareket eden etki ajanlarına da azamî dikkat etmelidir.
Hâsıl-ı kelâm; asıl azmaz bal kokmaz, hacı hacıyı Mekke'de bulur derler.
Kan çekmek tabiri de; soyuna çekmek , huy ve davranışları ile, anne veya baba tarafına benzemek bu hususta serd edilir.
"Cinsini sevdiğim cinsine çekmiş" yöremizde müspet yahut menfi mânâda kullanılır değil mi ?
* * *
Kırk Yıllık Kâni…
1712 doğumlu Kânî Tokatlı mizahî ve nüktedan kişiliğe sahip bir şair. Devrin tanınmış sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa’nın yolu Tokat’a düşer ve Kânî yazmış olduğu bir kasideyi Paşaya takdim edince onu beraberinde İstanbul’a götürür.
İstanbul’da çeşitli memuriyetlerde vazife alan Kânî, eskilerin tabiriyle serâzâd (kendi hâlinde takılan ve pek söz dinlemeye gelmeyen) biri olduğu için Silistire’ye gönderilir. Bey ve bazı voyvodaların kâtipliğini yaparken Bükreş’te gönlünü Hrıstiyan bir kıza kaptırır. evlenme teklifi için mevzuya girer…
Hrıstiyan kız:
“Kabul ederim ama bir şartla, Hrıstiyan olursan !”
Bunun üzerine Kâni o meşhur sözü söyler: “Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani…”
* * *
Evet; bir de tersinden bakılırsa, kırk yıllık Yani olur mu Kâni...Aman ha dikkat !
__________
Not: Yani (Yaani):Osmanlı’da gayri-müslimler arasında yaygın olan bir isim.
1 Mart 2021 Pazartesi
Bit, Pire, Deve ve Reklam…
Bit sayesinde gelen ikbâl için tarihi bir rivayet ile yazımıza başlayalım…
“Rivayete göre Kanûnî Sultan
Süleyman, Hürrem Sultan’ın da yönlendirmesiyle Enderun’dan tanıdığı Rüstem
Paşa’yı kızı Mihrimah Sultan ile evlendirmek istemiş, ancak muhalifleri bu
evliliği önlemek için Rüstem Paşa’nın cüzzamlı olduğu rivayetini yaymış, Kanûnî
de işin aslını öğrenmek üzere tabiplerden Mehmed Bey’i Diyarbekir’e
göndermiştir. Tabip paşanın üzerinde bir bit (kehle) bulunca onun cüzzamlı
olmadığını anlamış ve padişaha damat yapıldığına dair hatt-ı hümâyunu Rüstem
Paşa’ya vermiştir. Rüstem Paşa bu hadiseden dolayı “kehle-i ikbâl” diye
anılmıştır.” (1)
☆☆☆
Bit ile ilgili bir çok özlü söz var
kültürümüzde. Bir tanesi de “Biti kanlanmak..”
Kimi zaman yoksulun
varsıl olması, ayağın baş olması, görmemişin görür olması sonrasındaki
hazımsızlığını, sapıtmasını da ifade etmek için kullanılan tecrübe imbiğinden
süzülmüş bir söz...
Demeli ki:
Câhilin, ehliyyetsizin,
liyakâtsızın, ahlâksızın, edebsizin, arsızın, hırsızın, mütekebbirin, nemmamın,
facirin, sahtekârın, riyakârın, münafığın, biti kanlanmaya görsün maâza’Allah…!
☆☆☆
Genç deve anasına
sorar:
-Anne niye bizim ayaklarımız bu kadar büyük ?
-Çölde kuma batmamak için.
-Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür ve çift sıra, kulaklarımızın içi çok tüylü.
-Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye.
-Bizim niye hörgüçlerimiz var.
-Çölde çok uzun süre aç/susuz idare edebilmek için hörgüçdeki yağdan su ve enerji temin etmek için yağı hörgüçlerimizde depolarız.
-Peki biz neden çölde değiliz de şehirde hayvanat bahçesindeyiz, burda ne halt ediyoruz
?
....
Her mahlûk ait olduğu ekosferde olmalı değil mi ? …Ormandaki ormanda, çöldeki çölde, göldeki gölde !
☆☆☆
Bir deve gördüm. Hörgücünde şöyle bir yazı vardı:
"Şiirde mânâsızlık meselesi''...
Sordum: Ne bu yahu ?
Dediler:
-Bu hakikatte bir piredir; yedirdiler içirdiler deve oldu !
Bir pire gördüm. Konduğu yatak çarşafında şöyle bir yazı vardı:
"Münekkidi olmayan Türk edebiyatı meselesi..."
Sordum: Ne bu yahu ?
Dediler:
-Bu hakikatte bir devedir; yedirmediler, içirmediler, pire oldu !
Fani siyaset tekerlemesi deve, ebedi cemiyet davası pire...
Dallarda kötülük hikayesi deve, köklerde ahlâk telakkisi pire…
Salonda madde ve inkâr kahkahası deve, tavan arasında ruh ve iman hıçkırığı pire..
Lâf deve, akıl pire ...
Dedikodu deve, sohbet pire...
Münakaşa deve, hakikat pire...
Gözbağcılık deve, ilim pire...
Açıkgözlülük deve, liyakat pire...
Hezeyan deve, san'at pire...
İşte size develerin devesi:
-"Allah ömürler versin efendim !.."
Ve işte size pirelerin piresi:
-"Allah akıllar versin efendim !.."
Haydi gözlerini yum; ve dümdüz bir satıh üzerinde makasvari iki yol tasarla !
Yolların birinden develer, öbüründen pireler geçsin !
Develeri cüceler, pireleri develer güdüyor değil mi ?
İşte manzaramız !.. (2) diyor üstâd Necip Fazıl.
-"Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?"
-"Evet geçirir" demiş.
-"Deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?" demişler.
Necip Fazıl:
-“Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin gözbebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir” demiş.
Demiş diyeceğini üstâd, Allah rahmet eylesin.
☆☆☆
Bir pire fıkrası yazmadan olmaz tabi..
Temel pireler ile ilgili araştırma
yapmakta... Gözlemlerinin her aşamasını da kaydetmekte, notlar almaktadır…Pirenin
3 çift bacağından ön çifti kopartır ve pireye “haydi zıpla” diye seslenir, pire
zıplar, Temel durumu not eder “2 çift bacaklı pire zıpladı”, 2.çift bacağı
kopartır, komutu verir ve notunu alır “sadece arka çift bacağı ile pire zıpladı”,
Temel durumu not eder ve son kalan arka bacak çiftini de kopartır ve komutu
verir, gözleminin sonucunu yazar:
Pirenin üç çift bacağı da kopartılınca kulakları duymadığından komut verilse de zıplamıyor...
....
Kulağı bacağında, aklı midesinde,
gözü komşunun kümesinde, fikri kutupların buzdağında olanlara, kim neyi nasıl
anlatmalı ?
☆☆☆
Hasıl-ı kelâm;
Biti kanlanınca azıp
sapıtanlar, çeviklikleri ile pire gibi zıplayarak
daha semiz konak arayanlar (yağlı kuyruk avcıları), pire için yorgan yakan nâkıs
akıllılar (öfkesine mağlub olanlar), pireyi (menfaatini) gözünden vuran keskin
nişancılar, deveyi pire gibi göstererek itibarsızlaştırmaya çalışanlar (kıskanç
ve çekememezlik hastalığına düçar olanlar), pireyi deveymiş gibi pazarlayan
reklâmcılar (biri bin satan lâfazanlar), deveyi havudu ile yutmaya çabalayan
kursaksızlar (haramzâdeler) bir yanda….devesinin pire kadar bile lâfını etmeyen, insana
yakışmayana yaklaşmayan, tevâzû ehli diğer yanda !
Biti, devesi, piresi öylece
bir kenarda dursun:
"İyilik yap at denize; balık bilmez ise de
Hâlik-i ekvân bilir" sözü şiâr edilmeli, dünyada işler Allah rızası için, azîz
millet için yapılmalı, ve unutmamalı ki: herkes ettiğini günü gelince
karşısında bulur, kişinin ettiklerinden başkası asla karşısına
çıkarılmayacaktır !
Alıntılar için Kaynaklar:
(1) TDV İslâm Ansiklopedisi 2008 Cilt 35: 288-290 sf
(2) Necip Fazıl Kısakürek, (8 Şubat 1946) Büyük Doğu Dergisi (1001 çerçeve)/Necip Fazıl Büyük Doğu Yayınları, Çerçeve-3, Bütün Eserler-97.