Yeryüzü; bir gün içindekileri yutacak, hem de insanların sahibi (!) olduklarını zannettikleri ziynetleri ile beraber, mal, mülk ve bedenleri ile birlikte…
Hani pagan toplumlara ait kalıntılarda yapılan kazılar ile ortaya saçılan kabirleri/lahitleri müzelerde sergilerler…kral mezarlarında gün yüzüne çıkanları da görüyoruz.
Müzelerde sergilenen altınlar, süs eşyaları, ölenin çok sevdiği/tapındığı eşyaları bugünün insanına bir şeyler anlatıyor da öğüt alan kim !
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de Mü'minun sûresi 84-90.âyetlerde(*) o münafıkların sorulara cevap olarak mülkün sahibi ve idarecisi kimdir sorusuna; "
Allah'ındır" demelerine rağmen, emirlerini ciddiye almadıkları açıkca beyan edilmektedir.
Çıkarcılar, mülkün sahibi ve idare edeninin Allah olduğunu kabûl ettiklerini beyan ederler de, emirlerine uymaktan yüz çevirirler.
Nefsani menfaatler ve dünyalıkların büyüsü, onları emirlere uymaktan men etmektedir. Nefsi rahat ve hesapları için oyunlar, tezgâhlar, tuzaklar kurarlar.
-Söz verir sözünde durmazlar,
-Çıkarları için yalan söylerler,
-Menfaate kul olurlar,
-Mal ve mülk sevgisi gönüllerine yerleşmiş birer puttur,
-Cimrilik ederler, biriktirmeyi çok severler,
-Allah'a ve muhsinlere karşı nankördürler,
-Allah ile aldatır, etraflarından çıkar sağlarlar,
-Kibirli ve kendini beğenmişdirler,
-Kerameti kendinden menkul olup cehalet içinde yüzerler de, kendilerinde gizli güçler ve bilgiler olduğunu ima ederler.
-Âyet ve duaları kadere müdahele için, büyü için kullanırlar,
-Hak ile batılı birbirine katıştırırlar,
-Önce ben ve yakın çevrem duygusu ile hareket eder diğer insanlara adaletsiz davranırlar,
-İsteyene vermezler, Allah'ın ni'metini köşe bucak gizlerler,
-Aç gözlüdürler,
-İpe okuyup düğüm atmak ve hâle müdahele, insanları kontrolleri altına alma ve tutma eğilimleri barizdir
İla ahir…
Ve bunlara rağmen inandık derler !
Allah'a inanıyor gibi görünen bu güruh, gerçekte Kur’an’a inanmıyor âyetlerin hükmünü ciddiye almıyor, âhireti de inkâr ediyor aslında…
Allah'a inandım diyen ama emirleriyle arası iyi olmayan, Kur'anî umdeleri; itibar, büyü, çıkar temini için kullanan, Allah ile aldatan câhillerden güzel ahlâk ve peygamberi davranışlar beklenir mi ?
Hele bir de; hem cimri ve paragöz, hem de dünya ile yatıp kalkan menfaatperest iseler !
İnşikâk sûresi 13-14.âyetlerde buyuruluyor:
“.
..Zîrâ o, (dünyâda) âilesi içinde (mal-mülk sebebiyle) şımarmıştı. O, hâlinin hiçbir zaman değişmeyeceğini ve Rabbinin huzûrunda hesâba çekilmeyeceğini sanmıştı.”
Dünya ve dünyalıkların şımarttığı; servet, mevkii ve gücüne güvenenlerin çok fecî sonlarını okumuşsunuzdur, okuyoruz, bildirilmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de Kasas sûresi 76-83. âyetlerde, anlatılan şımarık ve azgın Karun'un sonu buna ne güzel bir misâl:
76. Karun, Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: “Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.
77. Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.”
78. Karun ise: “O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi,” demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir ve hesabını görür).
79. Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karun’a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı!” dediler.
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: “Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah’ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”
81. Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah’a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış!” demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde büyüklenip böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. Âkıbet, takvâ sahiplerinindir.
Rivayet edilir ki; Karun, İsrailoğullarından birisi...Hz.Musa'yı her fırsatta incitmeye çalışmasına karşılık, Hz. Musa yakın akrabalığından dolayı onun aşırılıklarını idare eder.
Zekât verilmesi ile ilgili ilâhî hükmü nazil olup insanlara tebliğ edilince Karun variyetinin binde birini vermeyi başlangıçta kabul eder. Ancak sahip olduğu hazinenin zekâtını hesaplar, vermesi gereken zekât miktarı çok çıkınca vazgeçer ve Hz. Musa'yı kavmi karşısında zor duruma düşürerek kavminin Hz Musa'nın yanından ayrılmaları için bir fahişeyi çok fazla para vererek iftira atması için ikna eder.
Bir bayram günü Hz. Musa kavminin karşısına geçerek tebliğ etmeye başlar:
-“Hırsızlık yapanın elini keseriz. Bekâr olarak zina yapana sopa cezası uygularız. Evli olarak zina yapanı ise recmederiz.”
Karun:
-Bu hükümler Senin için de geçerli mi ?
Hz. Musa:
-Evet, geçerli
Karun:
-İsrailoğulları içinde Senin filan kadınla ilişkin olduğu söyleniyor !
...
Adı geçen fahişe kadın oraya getirilir, Karun para karşılığında ayarladığı kadının "Musa benimle ilişkiye girdi" demesini bekliyor.
Hz. Musa kadına dönerek:
-Allah hakkı için doğru söyle !
Kadın:
-Bu iftirayı atmam için Karun bana çok para verdi.
Hz. Musa, gerçeğin anlaşılması üzerine secdeye vardı, Karunun helâki için Allah'a yalvardı.
Allahu Teâlâ,
Ey Musa, “yere dilediğini emret” diye Hz. Musa'ya vahyetti.
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu dizlerine kadar içine aldı.
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu yarı beline kadar içine aldı.
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu boynuna kadar içine aldı.
Hz. Musa:
-Ey arz! Onu içine al!” deyince, yer Karunu bütün vücûdunu içine aldı, yuttu.
Hz. Musa her "içine al" buyurduğunda Karun Hz. Musa'ya yalvarıyordu.
...
Bu durum gözlerinin önünde cereyan eden İsrailoğulları arasında fitneciler harekete geçerek: “Hz. Musa, Karunun mirasına konmak için bunu yaptı” dedikodusunu yaymaya başlarlar.
Bunun üzerine Hz. Musa'nın duasıyla Allah teâlâ Karunun sarayını ve mallarını yerin dibine geçirir...
Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurur:
“Her kim Kasas sûresini okusa, Hz. Musa'yı tasdik eden ve yalanlayanlar sayısınca mükâfat alır. Göklerde ve yerde ne kadar melek varsa, bunların hepsi kıyamet gününde o kimsenin sadık olduğuna şahitlik yapar.”
Kârun’un hâli, dünyâ üzerinde servetine ve gücüne güvenerek şımaran ve bir gün öleceğini hatırına getirmeyen gâfillerin âkıbetine bâriz bir misaldir.
Münafıktan Allah ile aldatanlardan Allah'a sığınırız…
☆☆☆
(*) Mü'minun sûresi:
84. (Resûlüm! Onlara) de ki: “Eğer biliyorsanız (söyleyin bana) o yeryüzü ve içinde (bulunan)lar kimindir?”
85. “Allah’ındır.” diyecekler. “O halde (O’na itaati) düşünmüyor musunuz?” de.
86. (Yine sor:) “Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?” de.
87. “(Hepsi) Allah’ındır.” diyecekler. “O halde (O’na) karşı gelmekten korkup da emrine uymaz mısınız?” de.
88. “Biliyorsanız (söyleyin), her şeyin mülkü (ve idaresi) elinde olan ve O (daima) koruyan, kendisi korunmaya muhtaç olmayan kimdir?” diye sor.
[Hicr sûresi, 92-93; Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
Enbiya sûresi, 23: (Allah,) yaptıklarından sorumlu tutulmaz (O`na kimse hesap soramaz), oysa onlar sorguya çekilirler (yaptıklarının sonucu yaşatılır)! ]
89. (Yine:) “Allah’ındır.” diyecekler. “O halde nasıl büyülen(ip de yüz çevir)iyorsunuz?” de.
90. Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik. Onlar ise kesinlikle yalancıdırlar.