Bayramlarda; çocuk, torun, tombalak bir arada görünce çok mutlu oluyorlar büyüklerimiz ve yaşlılarımız. Bayramlar iple çekiliyor, pencereden yol gözleniyor, kulaklar kapıda…
☆☆☆
Cemre nine aradı telefonumu, hoş beş faslından sonra bir şey soracağım dedi:
-"Buyur ninem" dedim
Heceleyerek tane tane:
-"Küre-sel-leş-mek nedir biliyor musun ?"
-"Hayırdır şimdi bu nereden çıktı ninem" dedim.
-"Heceleyerek kitaptan okudum" dedi.
Bu arada nine seksen küsur yaşında, Elif-Ba'yı bilen, Kur'an okuyan, latin harflerini heceleyerek de olsa okuyabilen biri…
Nine devamla…
-"Kürek var ya, işte ondan "küre"…sele (sepet) var ya işte bir de onun "sel"i, bir de "leş"…bunlar yan yana gelince öyle oluyormuş.."dedikten sonra devam etti:
"Evlâd; var ya, şimdi gençler okuyup diploma alınca, büyük şehirlere gidip oralarda yaşayınca, küreselleşiyorlarmış…biz buralarda geri kalmışız" dedi.
-"Yok ninem estağfirullah, olur mu öyle şey… mâ-şâ'Allah sen; zeki, mü'min, ağzı dualı, irfan sahibi birisisin, bakma o küresellerin dediğine, az biraz okuyup suyun köpüklerini görünce damla olmadan deryâyız sanıyorlar kendilerini, câhillik ediyorlar işte…!"
Kürek, sel ve leş...ilginç bir yaklaşım, hani kapitalist ve makyavelist dünyanın egemenlerini de çağrıştırmıyor değil !
Nine; tatil için gelen okumuş (!)lar ile karşılaşmış, küreselleşme bahsi konu edilmiş, artık sohbet nerelere uzanmış ise küçümsendiğini düşünmüş ve alınmış belli, içini boşaltmak için aramış…
Sohbeti sürdürmek, kafasını dağıtmak için;
-"Ninem onun ingilizcesini de söyleyeyim mi sana" dedim
-"Söyle ne imiş bakayım".
-"Globalizm" dedikten sonra ninenin telafuz edebileceği kelimelerle tane tane söyledim "Gülo-bal-üzüm"
Gülüyor ninem…konu böylece değişiyor kafası dağılıyor...
-"Güllü'ye "gülo" diyoruz ondan mı ?"
-"Hah ondan, bir de arının "bal"ı, üçüncüsü "üzüm"…
Nine katıla katıla gülüyor ve tekrarlıyor.
-"Gülo-bal-üzüm…Biz geri kalmışız evlâd; çocuklar azıcık mürekkep yalayıp "küre -sel - leş - mek " nedir biliyorlar ya, artık bizi beğenmiyorlar…vah, vah, vah !"
-"Evet nine malesef…"
Nine döne döne tekralayıp gülüyor "Gülo - bal - üzüm"...Telefonu kapatıyor.
☆☆☆
Bazen şahit oluyor yahut duyuyoruz; yaşlılar ile yarı alaycı muhabbet eden, onları bilgisiz yerine koyan, küreselleştiğini (!) ve medenileştiğini(!) var sayan okumuş(!)ları ki; aydın olduğunu zannedenlere bu yaklaşımlar hiç yakışmıyor…!
☆☆☆
Yaşlılarına saygı duymayan bir toplum iflâh olmaz !
Her okumuş bilir miymiş ?
Her bilen "OL"(*)ur muymuş ?
☆☆☆
Bir şey bilmediği halde akıllılık, bilmişlik taslıyan, akıllı geçinmek istiyen "ukala dünbeleği"nin, âlim payesi alanları da, isminin solunda ünvan harfleri olanları da dahil, nicelerini gördük altmış yıllık ömrümüzde ninem…insan müsveddeleri !
Rahle-i tedrisimizden geçip ünvan alınca bizi beğenmeyen, burnu büyüyenleri söylemeyeyim...!
Mesozoik zamanın en gelişmişleri dinozorlar bugün fosil müzesinde sergileniyor, boş ver takma sen...!
Allah'ını bilen câhil değil, bilmeyendir câhil...bildiğini söyleyip "belhüm adal" olandır... Ebu Cehil'de çok bilgiliydi, cahillerin babası...!
☆☆☆
Kırk yıl önce üniversite öğrenciliğim yılları…
Akşamları Mûsıkî Cemiyeti lokalinde gençlerle irfan sohbetleri yapan, bir kuruluşun bölge müdürü Ali Bey'in, bir defasında (mealen) şöyle dediğini hatırlıyorum;
"Her insanın mutlaka bir açık kapısı vardır, o kapıdan girerseniz hoşlukla karşılaşırsınız, eğer zıtlaşırsanız o zaman kaybedersiniz; hem üzer, hem üzülürsünüz, etki tepkiyi doğurur unutmayın"
Kırma, kırılırsın; üzme, üzerler... gönülleri fethetmeye bak...sevgi, kutup buzullarını bile eritir...
☆☆☆
Ve unutmamalı !
"Yaşlılar toplumun rahmet paratoneridir"
☆☆☆
Yüce kitâbımızda Allah (c.c.) Teâlâ buyuruyor:
Neml sûresi, 18. Ayet: Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, "Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler" dedi.
Neml sûresi, 19. Ayet: Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: "Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!"
Lokman sûresi, 14. Ayet: İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: "Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır."
Ahkâf sûresi, 15. Ayet: Biz, insana anne babasına iyi davranmayı emrettik. Annesi onu ne zahmetle karnında taşıdı ve ne zahmetle doğurdu! Onun (anne karnında) taşınması ve sütten kesilme süresi (toplam olarak) otuz aydır. Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: "Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım."
Ahkâf sûresi, 16. Ayet: İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara öteden beri yapılagelen doğru bir va'ddir.
Ahkâf sûresi, 17. Ayet: Anne ve babasına, "Öf size ! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, onlar Allah'a sığınarak, "Yazıklar olsun sana ! İman et, Allah'ın va'di gerçektir" diyorlar, o da, "Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyordu.
__________
(*)Olmak bazı yörelerde olgunlaşmak, kâmil olmak mânâsına kullanılır.