Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

30 Mayıs 2019 Perşembe

Ya Resûlallah...

 Diğer Hat San'atı çalışmaları için Resmi TIKLAYINIZ...
Diğer Hat San'atı ve kaligrafi çalışması panoları için yukarıdaki resmi TIKLAYINIZ...
Uşşâka; mest-i hayât,
Mücrime; 'Hidayet-edâ',
Mülevvese; 'Hâdî-i Sebil'sin...
Tecellâyı 'Cemâl ve Kemâl'sın,
Ya Resûlallah...

Mürebbib-i dil, Nâtıka-perdâz,
Ahsen-i Takvîm, Hasen-ül Hulk,
Cihân-efruz, Habîb-i Hudâ,
"Mahbubetün li-zâtihâ"sın
Ya Resûlallah...

"Kur'an"a; lisân-ı hâl ve kelâm,
güzel ahlâka; timsâl-i mücessemsin,
Server-i enbiyâ ve Server-i kâinatsın
Salât ve selâm sana ya Resûlü’s-sakaleyn
Ya Seyyid-ül Kevneyn...

29 Mayıs 2019 Çarşamba

Bedava mı sandın ! Bedeli var...

Tiritden bahsetmeyeceğim, banmaktan da !

Aksırıp tıksırana kadar, çatlayıncaya kadar, izinsiz girdiği komşunun yonca tarlasında otlayan, ipini koparmış sığırlardan da bahsetmeyeceğim !

"Bedava mal baldan tatlıdır" sözünü de hiç kullanmayacağım !

Yan gelip yatan, sonrasında el ovuşturanlar, bir kenarda dursun hele !

Ekmediği yerden biçmeyi düşünenler mi, onları sormayın bile !

Deveyi hamuduyla yutanlar mı dediniz...

Gözü aç olanın gönlünde ne olur ?

Bedava her şey; hayat, hava, su...göz, kulak, beyin...mide, kalp, böbrek...gecenin karanlık örtüsü, günün ışığı...yeryüzü toprağı ekilecek tohum için bilaücret emrinizde..

Ey son kullanıcı olan insan !
Bilabedel olan içün bir teşekkür etmeye dilin varmıyorsa eğer, nânkörsün nânkör !

Kiracı olduğunu unutuyorsan yolunu kabristana düşür !..

"Elif - Dal - Mim"...nasıl okunur bilir misin ?

"Âdem" okunur, yâ'ni namazın rükunları gibi, ayakta/Elif, rükuda/Dal ve secdede/Mim...

"Elif"remizdir yaratana, lâle de öyle; "Mim" ise habibine, gül de öyle...

En mükemmel kul "Elif"e secdede, yâ'ni "Mim" gibi...

Bilabedel kul ol ! Huri, gılman, köşk için değil...

"Mim"in yüzü suyu hürmetine "Vav" geldin, "emrolunduğun gibi dosdoğru"l da Elif'i unutma ! Bak Elif'e dosdoğru.

Yaşadıklarının bir bedeli olduğunu da aklından çıkarma, öyle "...adisyon ve hesap lütfen !"  demeden, herzeleri liste hâlinde önünde bulacaksın !

"Ama ben sadece banmıştım" der gibi bakıyorsun sanki !

27 Mayıs 2019 Pazartesi

Ey gölge, hadi boyun eğme de göreyim !

"Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah'a boyun eğer." (Ra'd sûresi, 15)

Gökte olanlar, yedi semâ ve gök ehli; arz ve içindekiler, mahlukât ve "insan" vücud sahibi olanlar...

Hem doğuların hem batıların Rabbinin hükmü altında olanlar...(1,2)

Aslının gölgesi arza düşer...

Güneş varsa, ışık var, ışık varsa, gölge var...

Gölge perdeye düşerse görülür...

Perde yoksa gölge nereye düşecek ?

Gölgenin, sahibine tabi olmaktan başka çaresi mi var?
Sahibi eğilse gölgesi dik mi dururmuş !

Işık yoksa gölge yok, vücud olsa da...

Vücud ruha tabi değil mi ?

Ruh aslolansa peki gölgesi ne ?

Hüküm kimin ?

Ya mülkün sahibi ?

Güneş, dünya, içindekiler ?

Âlemlerde carî yasaları kim koymuş ?

Yasaya uymayan var mı ? Yok ben yer çekimini beğenmedim uymuyorum çekim kuvvetine diyebilen var mı ?

Hem olsa ne yazar !

Anlayana ne çok şey anlatıyor meğer !

Gölgeyi asıl zannından vaz geçmek zor tabi !

Tirmizi'den rivâyet; İbni Mesud (ra.) anlatıyor:
"Bir gün Resulullah'ın huzuruna girmiştim bir hasır örgüsü üzerinde uyumuştu. Hasır, vücudunun temas ettiği yerlerde iz bırakmıştı.

-Ya Resulullah! Bir şilte temin etsek onu hasırın üzerine sersek de vücudunuzu korusa, dedim.

Buyurdu ki:
-Ben neyim, dünya ne ? Dünya ile benim misâlim, bir ağacın altında gölgelenip sonra terk edip giden bir yolcu gibidir."

Dünya gölgeliğinde yolcu...

Gölge kaçar kişi kovalar, güneşe sırtını dönen içün...
Dön yüzünü güneşe, ışığa doğru yürü, bak gölgen seni takipten ayrılmayacak !

Var olanın gölgesidir, var olan...
Gündüz güneş doğunca ömürlülerin gölgesi arza düşer de,  gün batınca gölgesi olmaz !

Tıpkı ölünün gölgesizliği gibi...
Dünya gündüz gibi gölgelikli, ölüm gece gibi karanlık...gölgesizlik !

Hadi ölme de görelim, ya da ni'meti yeme, su içme, soluk alma...görelim bakalım, tabi misin, değil misin ?

Dünya dönmesin, ya da giderek yavaşlasın hadi, ay devrini 28 günde tamamlamasın, güneş ışımasın; yapraktaki klorofil güneş ışığına yüklenip gelen elektronları yakalayacak sistemi çalıştırmasın ve karbonhidrat yapıp içine enerji olarak yüklemesin hadi...görelim bakalım, tabilermiymiş...boyun eğmişlermiymiş !?

Sen gölgene tabi olacağına gölgen sana tabi olsun !

Ta ki gölgesizlik vakti girinceye kadar !

İstesen de istemesen de dünyada hüküm süren (tabiat) kanunlarının dışına çıkamazsın !

Yâ'ni kendin de gölgen de, bedenin de ruhun da mülkünde hükmünü sürene çaresiz  tabi ve boyun eğmiştir, vesselâm !
__________
(1)"Doğuların ve batıların Rabbine yemin olsun" (Meâric sûresi, 40)
(2)"O hem iki doğunun, hem iki batının Rabbidir. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?" (Rahman sûresi, 17-18)

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Münevver, pseudo-entellektüel ve mâ'nâyı idrak...

Entellektüel yâ'ni aydın, daha eskilerde münevver...

Sorgulayabilen, hakikatin görünen bir yüzüyle yetinmeyip diğer beş yüzünü de, bir başka ifade ile bütün yönlerini (eskimeyen literatürde 6 cihet derler) anlamak için etraflıca tefekkür edebilen, münevver...

Mantığı ve felsefik düşünme yetisi olmaksızın mâ'nâ derinliklerinde dolaşmaya çalışmanın avarelikten öte getirisi olmaz, tıpkı alış veriş yapmaksızın avare takılıp vitrinleri seyredenlere getirisi olmadığı gibi...

Akletmek ile tefekkür yâ'ni fikretmek, define arayışı içine girmek,  fikir akan çeşmeden kovayı doldurmak üzere adımları atmaktır...

Fiyâkalı giyim, filozofik süslü kelâm lâfazanlıkları, malûmat gevişleri, veciz nakiller gibi taklitler, entellektüel görünme çabaları, olsa olsa pseudo-entel tipolojiye ait fenolojilerdir...

"Sınıf atlama" kompleksi ile birleşik varoş kültürü, aidiyetin sağlayacağı çıkarlar, yukarıya tırmanma ve tutunma özentisi içerisinde bataklığa ev inşa etme davranışları, şeklini taklid ederek olmadığı gibi görünmek, olsa olsa taşı cilâlar...Cilâlı taş devri de tabiki bir seviye ifadesidir kendinden daha ilkel olan  primitif insana göre...

Tabi bu kelâmlar kulağı fonksiyon görenler için, kulağı sadece küpe gibi taşıyanlar için ise bunlar, havada taşınan birer ses dalgası, yahut lâkırdı hükmünde kalmakta...

Türkçemizde "dip" bir çok şeyi ifade etmek içün kullanılır.
Dünya hayatının kişilere göre değişen ifadesi yanında bir de hakîkati var...

Düşünüp akledecek, öğüt alacak bir süreliğine verilmiş bir ikrâm ise hayat (*), bir mâ'nâ ifade ederken; süslenme, oyun, eğlence, mal-mülk ve evlâd edinme yeri (**)olarak düşünenlere ise bir başka mâ'nâ ifade etmektedir.

Mâ'nâ derinliğinde dibine kadar inmek için tefekküre, akletmeye, aydınlanmaya, münevver olmaya gayret gerekir iken, dünyanın aldatıcı ve kalıcı olmayan cazibesine kapılıp dipsiz kuyuda boğulmak da var !

Akledenlere, tefekkür yolu ile sorgulayabilenlere,  hevâ ve hevesât rüzgârlarına yelken açmayanlara, şeytanın adımlarına uymayan(***)lara, hakikatlere gözü kör, kulağı sağır olmayanlaradır ilâhi çağrı...

Dip yapanlara,  dibe vurmak isteyenlere, pseudo-entellere, bilenlere (?), bildiğini  zannedenlere işittirmek gibi bir derdimiz/gailemiz yok çok şükür !
__________
(*)Fâtır sûresi, 37.âyet: Onlar cehennemde, “Ey Rabbimiz! Bizi buradan çıkar ki dünyada iken işlemekte olduğumuzdan başka ameller, salih ameller işleyelim” diye bağrışırlar. (Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti. Öyle ise tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir yardımcı yoktur.”

(**)Hadid sûresi, 20.ayet: "Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir."

(***)Bakara sûresi, 2018.ayet:"Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır."

Yanmak gerek od/una...

Hayat havanında kader tokmağı
Dövdükçe ufalar, un ufak eder
Su ile karışıp hamur olanda
Pişmek içün yanmak gerek od/una

"İnsan" dedi, bak endamın yerinde
Toprak olacaksın günün birinde
İşit nushu; nefis, diri olanda
Pişmek içün yanmak gerek od/una

Ölüler işitmez, bu Hak kelâmı
Dünyayı yemektir, bütün meramı
Dost olana olsun Allah selâmı
Pişmek içün yanmak gerek od/una

23 Mayıs 2019 Perşembe

De hele...Sâhib-ül Makamı bildin mi ?

"El Kayyum"
De hele;
Mukaddem mevkîden, hem mevkibân-ı seherden
Tahavvülât, tekâmülât, sâhib-ül makamdan

De hele;
Geşt ü güzârdan vazgeçmişlerin hâllerinden
Rüyâdan uyanmışların mahmurluğu terkinden

De hele;
Mele-i âlâdan yine var mı muştu, de hele
"Saba Melikesi"nin tahtını sordun mu yele

De hele;
Hükm-i fenâdan ve bekadan, levh ve kalemden
Sâhib-ül makamı da bildinse eğer, de hele

21 Mayıs 2019 Salı

"An"dan öte var mı sermayen...

Dünya fani imiş kalmaz imiş kimseye
Muhabbetten öte var mı sermayen

Gel ey gönül, gülü gör, dikeni görme
Güzel görüden öte var mı sermayen

Dünde bıraktıkların hani nerede ?
Yaşadığın "an"dan öte var mı sermayen

Bir hiç uğruna kendini etsen de heba
Kabir taşından öte var mı sermayen

Yelkensiz gemiyle yol mu alınır
Saba yelinden öte var mı sermayen

Ey cehâlet karanlığını aydınlatmak isteyen
İlm u irfândan öte var mı sermayen

Ey yeisden kurtulup huzur isteyen
Teslim olmaktan öte var mı sermayen
Ey kapısından belâ ve musibet gitmeyen
Niyâzdan öte var mı sermayen

Ey dünyada dar geçimden şikâyet eden
Kanaatkârlıktan öte var mı sermayen

Senin olan ne varki, hakikati bir gör sen
Rabbine kulluktan öte var mı sermayen

20 Mayıs 2019 Pazartesi

Pîr-i mugan der: ta'n eyleme, imtihân eyleme...


Şâir ki, kelâm-ı nefâis söyler:
"Cehlim bilirim, amma tecâhülüm yok" der

İlim ile cehl asla imtizâc etmez
Seviyyeyi ise icâzet belirlemez

Marîz-i cehle asla tehammül yok
Cühelâdan nâkillere doyduk, tokuz, tok !

Sakın ha, tecâhülden gelip, suâl eyleme
Hem ta'n eyleme, dahi imtihân eyleme

Pîr-i mugan ilm söyler hep kendi dinler
Ki en büyük cehâletdir: kibr ü hâsed der

Kişi kendin gizlese de, tecâhülü onu der
Meratibini görür  kim ârif tarassut eder

19 Mayıs 2019 Pazar

Vesvese pazarı...

Be hey kendini nimet zanneden 
nefsi çok zengin gönlü fukara
dön bak içine çıfıt çarsısı
bit pazarından ne eksiğin var

Suret-i Hakk'dan görünüp durma
ey içi bakır,  altın kaplama
süslü, bodur, zehirden ağulu
zakkum ağacından ne farkın var

Be hey vesveseye pazar kuran
bil ki, şeytan sana dost olunca
dünya içini tam kaplayınca
taş ile topraktan ne farkın var

Bilesin sende Hakk'dan eser yok 
kendinin gayrinden haberin yok
şeytan dostun olmuş vesvesen çok
Hakk düşmanın olunca artık kork

Bak gör Hakk yolundan ayrılanı
sana mı kaldı sandın meydanı
bırak riyayı, yalan, dolanı
sonunda ölüm var aklına sok

Neylersin ki;
kulluk da bir nasib imiş,
Unutma !
Niyete göre nasibin gelirmiş !

16 Mayıs 2019 Perşembe

İcaz, veciz, mucez yoldan...

Kibir denizinde yüzenler kabir sahiline çıkınca
Hasedinden tutuşan  nâr-ı cehimle yanınca
"Ben"lik derdine düçarlar ulu dergâha varınca
Görsen onları...

Kul hakkı yiyenler ateş çamuru tıkınınca
Dedi-koduyu sevenler dillerinden asılınca
 Şehevât düşkünleri uzvundan yakılınca
Görsen onları...

Afra tafra yapanlar karın üstü sürününce
Yalandan hoşlananlar gerçekle yüzleşince
İnsan kazıklayanlar yağlı kazık görünce
Görsen onları....

Hesap kitap yapanlar "El Hâsib"i görünce
Hile hurda satanları zebaniler tutunca
Cüzî aklını sevenler külli aklı bilince
Görsen onları...

İhmal ettiklerinin kıymetini görünce
Kıymet verdiklerinin "hiç"liğini bilince
Ardından koştukları onları terkedince
Görsen onları...

Çaresizliğin zevali üstlerine çökünce
Karabasanlar altında kalarak ezilince
Hele bir de kayıtları önüne dökülünce
Gör sen onları...

Öte beri diyenler ötede beriyi görünce
Hakikatin aslını görüp de birleyince
Ah u vah ile dövünürlerken inceden ince
Görsen onları...

Bu; icaz, veciz, mucez yollarla anlatmaca
Mecazın hükmü biter asıl ortaya çıkınca
Gün gelir de hikâye edilen yaşanınca
Görsen onları...

15 Mayıs 2019 Çarşamba

Devâ-yı Şâfî "O"dur...

"Ya Şâfî"
"Cenâb-ı Bârî’den istimdâd erişir matlaba
Müteveccihen ola "O"na ki, matlab-ı a’lâ"
☆☆☆
"Devâ-yı Şâfî "O"dur ki, kula  istimdât eyler
Her müşkilâtı bilki Hazret-i Allah halleyler"
☆☆☆
"Müstecâb içün ilticâgâhını arar her bir kul
Efvâh-ı havâstadır belki, miftâh'ül a'lâmı bul"
☆☆☆
"Medh ü senâ ederken "O"nu melekût lebâleb
Niyâzdadır ervâh-ı rical, müşkile eder taleb"

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Rüyayı sordum, sensin ya dedi...

Yüzünü sordum, yüzüm yok dedi
Almısın dedim renksizim dedi

Güzeli sordum, gözsüzüm dedi
Ya ayna dedim, her yerde dedi

Sevdayı sordum, gönle sor dedi
Ya gönül dedim, can benim dedi

Dünyadan sordum, konak mı dedi
Ya konuk dedim, o benim dedi

Hayali sordum, perdesiz dedi
Ya bilgi dedim, ilhamdan dedi

Sen, ben, dedim, onlar kim dedi
Bulan kim dedim, arayan dedi

Ömürden sordum, vadeli dedi
Kazanç ne dedim, sonsuzluk dedi

Hayatı sordum, suya sor dedi
Ya adem dedim, çamurdan dedi

Havva kim dedim, arzun ne dedi
Dava ne dedim, vekâlet dedi

Rüyayı sordum, sensin ya dedi
Ya gerçek dedim, benim ya dedi

12 Mayıs 2019 Pazar

Ana der: "Gurbanın olam" vazgeç evlâd muhâsib olma !

Yakınlık mes'elesi var ya, bir de aidiyyet....

"Hamili kart yakinimdir" kartviziti değil tabi bahis mevzusu.

Resûlullah (s.a.v.):
“(Akrabam olan) falan oğulları ailesi benim dostlarım değildir. Benim dostlarım Allah Teâlâ ile iyi mü’minlerdir. Fakat ötekilerle aramızda akrabalık bağı bulunduğu için kendileriyle ilgimi kesmeyeceğim.”

Dostluk kurbiyyettir, yâ'ni yakınlık, yâni akrabalık.

Bir âyet-i kerime de;
“..Onun dostu ve yardımcısı Allah’tır. Cebrâil de, iyi mü’minler de onun dostu ve yardımcısıdır” (Tahrîm sûresi, 4).

Akrabalık bağı, soy bağıdır; meğer ki akraba mü'min olmaya, münafık yahut münkir ola, bu durum gönülden bağlılığı ve dostluğun hukukunu ortadan kaldırır. Sadece arayıp sorma, gerektiğinde yardım etme hukuku kalır.

"...İyi mü’min olmayan, akraba bile olsa, dost değildir, İyi mü’min akraba olmasa bile dost..." işte ölçü bu !

Hani vardır toplumda el âleme göre yaşayan tipler, kendilerini iyi gösterme beğendirme çabası içinde olanlar...

Adam fenalık yumağı olmuş, nifâk tohumu saçıyor, ağzından alev saçıyor, girdiği her yeri karıştırmadan çıkmıyor, kırk tilkiden daha tilki, bir kuruşluk menfaati için taklacılıkta üstüne yok, el âleme gösterdiği sırıtık yüzü hânede mendeburca....E ama arada akrabalık yahut hısımlık var !
Aidiyet mırıltıları:
-Falan oğullarındanız, akrabam olur !
-Aynı yeri tutuyoruz...!
-Masa arkadaşım, ortağım olur !
-Aynı taraftayız, bak rozetime !
-Eskiden bizdendi !
Vesâir..falan, filan...

Yok efendi, kurb (yakınlık) hukuku başka, Allah ve Resulünün; dostluk, yakîn ve kurbiyyet hukukunu avamî anlamak cehâletinde boğulmuşsun sen.

O bizim sülâleden ya, evlâdım ya, kötü de olsa, münâfıkta olsa, münkirde olsa yakınım... şu bizim sülâleden değil, biz (!)den değil, iyi de olsa, mü'min de olsa uzak olsun...öyle mi !

Analar: "Gurbanın olam" derler ya !
Hasbî ve teslim...ivazsız bir sözdür ananınki ! Rahimiyet esintisindendir !
Hesap yoktur ananın sözünde...işte kurbiyyet !

Ancak öyle yağma yok ! 364 gün naz yap, "caz" yap, tafra at, kapris yap, azarla, üffleyip püfle; sonra, yılda bir gün çiçek al götür, "geçti Bor'un pazarı" erken davransaydın, derler adama !

"Ufff" demeyeceksin ana/babana, "uf"un ötesini sen düşün gayri ! (*)

Kimi yakında uzak, kimi uzakta yakın...!
__________
İsrâ sûresi, 23.Ayet:"Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle."

Necm sûresi, 32. Ayet: "Onlar, ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de, en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, Allah'a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir."

11 Mayıs 2019 Cumartesi

"Mübîn" iklimi...sonsuza merdiven

"Mübîn" ikliminde yaşayanlar var ya !
Asla mağdur etmeyecek kut bulurlar

Sebebten değil, halk edenden bilirler
Eğri yolu tutmaz, dosdoğru giderler

Kabuğu kemirenleri de görürler
Meyvelerin tadına varanları da

O'nsuz iş tutmazlar, ayrı da kalmazlar
Ah bir anlasalar bunu madrabazlar

O, karanlığı aydınlatan fenerdir
Ve zulmü ortadan kaldıran terazi

İnşâ etmiş sonsuzluğa merdiveni
İhyâ eder ilmi ile ölüleri

Ölü; kuru ağaçtır, kimine göre
İlim; cehaleti gömendir, kabire

"Cahil mi ölü ?", sorular da sorular
Arayanlar cevabı "Mübîn"de bulurlar

Ancak faris olan anlar umdeleri
Ne bilsin ! Kalbi nasırlı niceleri

Beşarettir Mübîn, rahmettir âleme
Furkân ile tefriktir özü bilene

Ya saman ya dane var, yap tercihini
İnsiyab ile seçersin mahrecini.

10 Mayıs 2019 Cuma

Veren "O", alan "O", kul sensin Rab "O"

Didişme sen kaderle akıllı isen
Bilirsen huzur bunda, eğer dilersen
Dünya imtihanından geçmek istersen
Teslim ol, talebi kıs, şikâyet etme

Aklıyla hesap yapıp şaşıran insan
Çok sevdiği aklına kul olan insan
Aklıyla hakîkatı bulurmuş insan
Teslim et aklını, kiralama, uyan

Bir kez geldin dünyaya, ikincisi yok
Dâr-ı dünya imtihân, çeldirici çok
Her bir adımın, bilsen, hedefteki ok
Teslim olmazsan eğer, karavana çok

Mal ve evlâd-ı iyâl, geç sen bunları
Sokma gönle, yaptın yeteri kadarı
Kaydedildi her adımının hesabı
Teslim ol, af dile, bu "O"nun nisâbı

Var bildiği; yaratan "O", yöneten "O"
Seni beni mahlukatı gözeten "O"
Veren "O", alan "O", Âlim "O", Habir "O"
Teslim ol, talebi kıs, kul sensin Rab "O"

9 Mayıs 2019 Perşembe

Tâc-ı ser olur, yoluna revân olan...

Ey gönül ! aslın ab-ı hayattan ceddin hâkî
Seyrin hâke olmaya bilenin müstahakı Hakk
☆☆☆
Yol çetin, uğru çok, gafleti terk ile tetik olan
Erer Hakk'a hakikata, şerr ü fesâda bulaşmadan
☆☆☆
İştiyâk-ı mahlûkat ki cemâl-i pâkinedir
Cüz terâkki etse anca erer külle, vâsıl olur
☆☆☆
Mutahhar olanlar tefrik olunur öteden beriye
Ancak tahir olanlar alınır huzur-u Bârî’ye
☆☆☆
Ey gönül ! gel hâk ile yeksan olmaya bak
Mertebesi âlidir her kim olursa hâk ile yeksan
☆☆☆
Tâc-ı ser olur nihayette yoluna revân olan
Hakk-ı mükteseb fahr-ı âleme kim yol bulan

8 Mayıs 2019 Çarşamba

Bir hilâl uğruna...

Devlet-i ebed müddet
Bazısına bir vadiyi hatırlatır bekaa
Bize "devlet-i ebed müddet"tir bekâ

Birinci hilâl devlet, ikincisi ebed
Üçüncüsü bekâ için, ebedî müddet

Şair der ya "ya Rabb ne güneşler batıyor"
Hilâl görünsün diye, hep ufuktan aşıyor

Bu azîz millet, bekâ içün fena olur
Tepeden bakanlara yağacak gazab olur

Dostuna dost ve müşfik, mazlûma koltuk olur
Milletin düşmanı; zeval bulur, kahr olur.

7 Mayıs 2019 Salı

Yedi uyur, yedi tamu, sekiz uçmağ...

Ey azîz;
Yedi benlik derekesi arz-ı endâm eylese, yedi çeşit hâlet aleniyet ile aşikâr olur...
☆☆☆
Yedi düvelin yedisi de küfre yandaş olsa eğer, Hakk dilerse istimdat eyler, yedinin yedisi de helâk olur...
☆☆☆
Yedi kurt kırk tilki ile yoldaş olsa, yedisinin de gözleri doymasa... mahlûkâtın yediden yetmişe cümlesi zakkumun tadına doymak bilmese, üstüne de kaynar su içse... yedi başlı canavar ağzından alev saçsa...nihayetinde Hakk galib olur...
☆☆☆
Yedisinde akıl balığ olmadığı içün hadi neysede, ama kişi yetmişinde azgınlığı terketmemiş, hâlini müsbet ahlâka değişmemişse...Yedi kat yerin dibine gürz ile geçirilmeyi hak etmişse...Hafazan Allah !
☆☆☆
Ey azîz bilesinki;
Yedi uyur teslimdir, sığınmıştır Hakk'a ki onlar yetmiş iki uyanık(geçinen, kurnaz)dan evlâdır...(1)
☆☆☆
Ey azîz;
Yedi çeşmenin suyu ile dolan kırk ambar, yedi veren güllerini sabah akşam sular...
Ve;
Yedi semânın nûru beş vakit arz-ı kudret eyler...
Ve;
Yedi tamûyu görmeden geçen ârifler,  sekiz uçmağı temaşâ eylerler...(2)

Ve nihâyetinde bilesinki;
"Bire yedi, yüz, hatta daha fazla"...kelâmından haberdâr olanlar var ya, onlar hoşnut edilirler ! (3)
__________
1)Ashab-ı Kehf
2)Yunus Emre der:
"Kişi bile söz demini demeye sözün kemini
Bu cihân cehennemini sekiz uçmağ ede bir söz"
"Âşık mı diyem ben ana tanrı’nun uçmağın seve
Uçmak dahi tuzağimiş mü'min canların tutmağa"
"Yidi yir yidi göki tağları denizleri
uçmağıla tamuyı cümle vücudda bulduk"
3)Bakara sûresi, 261: "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir."

5 Mayıs 2019 Pazar

Deryâda azıksız yolcu...

Kara trende ateşçi olanın, arap sabunu yoksa...
Yüzünün karası hiç bir zaman çıkmaz.

Hedefi olmayan yolcunun azığı bol olsa da...
Çıktığı yolun menzili olmaz.

Hakîkat deryâsında yol alan geminin pusulası bozuksa...
O gemi, selâmet sahiline varmaz.

Su birikintisini deryâ sanan sineğin...
Kaptan-ı deryâlığına aldanılmaz.

Hakîkat sarayına girmeye, cümle kapı yerine arkadan dolaşılırsa...
Kapalı kapılar asla açılmaz.

Gübre yuvarlayarak ömrünü tüketen böceğin...
Tabiatı asla sorgulanmaz.

Hakîkat kilidini açmaya anahtar aranıyorsa...
Bilen bilir, hâne ehli olmayana anahtar verilmez.

Sanal gerçeklik, ateşten giysi...

Menfaate esir olan, kullara efendi der
Ayak iken baş olanlar, tacı ayağa giyer
Hani; üç günlük dünyada, yedikleri şimdi nerde
Dün; çok kıymet verdikleri, bak toprağın içinde

Sırdaş, yoldaş, arkadaş tuttukları vardı hani
Bir bir ayrıldılar şimdi, terk ettiler bak canı
Hakikat yerine onlar, gör, seçtiler 
rüyâyı
Ebedi yurttan sandılar şu yalancı dünyayı

Aklı başında olanlar, zağardan dost seçer mi ?
Kırk yıl üstsüz başsız kalsa, ateşten don biçer mi ?
Issız çölde susuz kalsa, kaynar sudan içer mi ?
Haz ve hevesât içün nar-ı cehime düşer mi ?

Ömrüm dediğin filmin hafızanda kare kare
Biraz önceki gerçeklik şu an bir sanal kare
Yaşarken gerçek olanı, sabitlemek ne mümkün
Kıymetini bil vaktin ki, sanal gerçeklik ömrün

"İnsan"a insan denirmiş,  görüntüye aldanma
Her et kemikten olanı, sakın ha insan sayma !
Tevekkül et El Vekil'e, et kemiğe dayanma !
Kömür de varmış, elmas da bulunurmuş, toprakda !

4 Mayıs 2019 Cumartesi

Hakikat sayhası:emin, rahim, merhem...

Kuyruklu yalanın kuyruğu kopsa da gövdesi yalan.
Hakikat sayhasını duyabilir mı hiç sağır olan
Yalan niçin büyük günâh eğer hâlâ anlamadıysan
Vaki olmamış efal içün Hakka iftira da ondan

Söz verir de sözünde durmazsa bunu bil münâfıkdan
Münafığa inanılır mı hiç, her söylediği yalan
Emânete hiyânet de zuhur edermiş münâfıkdan
Münafığa güvenilmez asla emin olmadığından

Emin ola insan olan, zinhar ki emanhah olmaya
Rahim ola insan olan, zinhar ki zulümkâr olmaya
Merhem ola insan olan, zinhâr ki derd-engîz olmaya
Emin ola, rahim ola, merhem ola ki, "İnsan" ola.

3 Mayıs 2019 Cuma

Bildiğini tekrar oku.... mâ'nâ içinde mâ'nâ !

Mum gibi, kandil gibi ol; alevi ile aydınlık saçarken kendisi tükenen...

Fedâkârlık demek, fedâ etmektir kendini...

Işığın daim olsun, yören nûr...

Yan, yan ki, karanlık kaçacak delik arasın.

Yan ki karanlık örtüsü altında gizlenenler aşikâr olsun.

Yanarken aydınlatırsın sen tükensen de etrafın aydınlık olur.

Cehâlet düşmanın,  bencillik hedef tahtan unutma...

Mumu; duyanlar var, görenler var, bir de mum olan var...

Sen de haberdâr isen mumdan, önce görenlerden olmaya, sonra mum olmaya çalış...(*)

Uyandırılmamış(alevsiz, yakılmamış), heykel gibi dimdik duran mum,  ışık mı verirmiş ?
Varlık vehmini tüketmeyenin ışığı olmaz, heykeldir heykel !

Kuru akıl egoyu besleyecek kaynaklara meyilli,  varlık vehmini beslemeye hevesli...

Azazil, yüce buyruğa karşı çıkmadı mı ?...beğendiği aklı emre tercih etti de huzurdan kovulmuştu ya !

Akılsızlık mı mum gibi olmak, haşa ve kella, geçim aklını terk, kâmil akla davettir bu...çünkü insandan istenen bu...insana yakışan bu...insan olmanın gereği bu !

Değilse, bir daha oku !

Anlamak istemeyenin işine gelmediğinden; kalıbı, heykeli, dimdik duruşu, endamı beğeniliyordu ya...beğenileri ve beğenenleri, bendeleri ve alkışlarını kaybeden "ben"in tükenmişliği sendromunu yaşamak var sonunda !

"Ben" için en büyük kayıp, iflâsı !

Hep okuyor da insan, aynı şeyi her tekrarda, bir başka idrak ile
anlamlandırıyor !

Bildiğini tekrar okuyarak mâ'nâ derinliğine doğru yol almalı, belki inci bulurum diyerek...

Mumunuz uyanık olsun, ışık saçsın,  uyumasın da karanlığa hapsolmasın, ne kendi, ne de etraf !
__________
(*)ilm-el yakîn, ayn-el yakîn, hakk-al yakîn

2 Mayıs 2019 Perşembe

Hasbihâl: Söğütten mektup var...

Ben salkım söğüt.

Hoş geldin !

Gölgemden faydalanıyorsun, sana oksijen de üretiyorum. Karbondioksitini alıp havanı da temizliyorum.

Yeşilliğim ile gözlerine renk katıyor gönlüne huzur da veriyorum.

Yanımda konuştuklarını ise sır deyip gizliyorum...

Bir isteğim var senden, hem senin hem benim için; yanıma gelen kimi insanlar, gece ya da gündüz altımda ateş yakıyorlar.

Nefesimi kestiler, dumanı ile boğdular. Dallarım o yüzden kurudu kaldı. Onları da "iyi ağabeyler" yeni budadı.

Bak şu hâlime;
o eski hâlimden, eser mi kaldı ?

Kaldır başını yukarıya, bak bir bana !
Kurumayan dallarımla direniyorum hâlâ, yeniden sürgün verip tutunuyorum hayata...

Ve;
dün yine geldi üç kendini de beni de bilmez.
Yaktıkları dumanlı ateş var ya, saatlerce sönmez. "Boğuldum" demeye nefesim yetmez.

N'olur !
Söyleyiver hemcinslerine, budur ricamız, odunumuz olsa da, "odun" değiliz.

Bizde de cân var, ölü değiliz. Yeşile kıymasınlar, bizleri anlasınlar.
Zarar vermesinler bize, şu boş beleş faydasızlar...

Yakacaklarsa üşüyünce ateş, benden uzakta yaksınlar, n'olur söyle onlara kardeş !

Ben canlıları seviyorum, ücret aldım mı hiç, bak hizmetim de beleş !

Yine gel emi ! Özletme kendini...
Ha unutmadan deyivereyim, bak unuttun, giderken bırakma yanıma çöplerini emi !

Hem öyle üzülme, bak dallarım gürleşip uzuyor yine...bekliyorum seni, görmek istiyorum her zaman gölgeliğimde.

Hepinizi seviyorum, kucak dolusu içten selâmlar...!
                                                               
                                                                                                     Salkım Söğüt

1 Mayıs 2019 Çarşamba

Yol-yordam, akl-ı maaş/akl-ı maâd...

Onlarki;
Kalpleri örtüler içinde, kulaklarında ağırlık, hakikat ile aralarında bir perde var...(*)

Herkes istediğini yapsın bakalım, herkes yoluna...
Biz de istediğimizi yapacağız, hak ve hakikat yolunda...

Ey aciz;
Senin yükün sana yetmiyor da, bir de başkasının yüküne de mi talip oluyorsun !

Al aklını başına, vazgeç ser hoşluktan... herkes kendi yaptığından mesul, bu hususdaki vekaletnâme kabul görmüyor !

Şu arz denilen dünya misafirhânesinden, ne çok ser hoş geldi geçti, hem de meşâhîr olarak, bir düşünsen...

Tabi akl-ı maaş müsade etmiyor belki, Yüce Yaradan aklî ma'lûliyyet vermesin...bu hâl, hem dünya hem ukbâ içün ne kötü bir melal, bir zeval, bir muhal...

Mümkün ile muhal arasında kalmak zor tabi, bir o yana bir bu yana, döndürürmüş yana yana...

Yolu; yoldan gelene sormayan, çok ararmış, sora sora yorulur kalırmış...

Yoğurdun bile yenilmesi yol-yordam ister...
Ve eğer hayat yolunda yordamın alâyiş, tantana, debdebe, gösteriş olursa, nasıl karşılanacağının yordamını öğrendin gitti !

Hayat öğretir, akıl sahiplerine, talebeye, okumayı sökebilenlere !

Şikâyet yok...! referanslarını değiştirmezsen eğer, hayat hep baktığın yüzünü gösterir sana, arka yüzünden bîhaber bırakır, unutma !

Baş başa, baş da başa bağlı derler ya !

Akibeti tahmin ve neticeyi bilmek isteyen içün, sorunun cevabı, tuttuğu yol, tutunduğu sebeplerde yazılı !

Vah, tüh, eyvah, keşkeler, med-cezir hayat yolunu tutanlar içün final homurdanmaları...

Allah, cümlenin çok beğendiği akl-ı maaşını akl-ı maâda tahavvül eyleye, sırât-ı müstâkim üzre yolculuk nasîb ede, akibeti hayr eyleye.
Vesselâm...
__________
(*)Fussilet sûresi, 5