Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

5 Mart 2024 Salı

Derinlikli aforizmalar...

Soru şu: "Saniyede 2000 hücresi ölen bir insan her cümlesine “BEN” diye başlarken kimi ya da neyi kasteder?" Bir saniye önce ölen hücrelerini mi, yeni doğan(oluşan) hücrelerini mi, hangisini kast eder ?

Yahut;
Zâhiri mi, bâtını mı, fenotipi mi, genotipi mi kast eder ?

Biliyoruz ki; 
bâtındaki mânâ zâhirde harf ve kelimeye, nefes ile de seslendirilince hitaba dönüşür.

Bu bakış açısıyla her şeyin bir görünen tarafı (zâhiri), bir de iç yüzü (bâtını) vardır. Söylenen ise mânânın seslendirilmiş hâli olsa gerek.

Onun içün de ârif olmak gerek, irfan ehli olmak gerek, leb demeden leblebiyi anlamak gerek, derin ve derinlikli düşünmek gerek.

Bunun için denir ya; ârifin irfanıyla agâh olunması demekle; dinleyende potansiyel olarak bulunan güzelliklerin uyandırılması, aktif hale geçirilmesi kastedilir, işte bunun için “dinleyenin söyleyenden ârif olması" gerektir.

Bu minvalde serd edilmiş bir kaç alıntı aforizma fikir işçiliği ürünü olarak oldukça düşündürücüdür...Buyrunuz,  düşünürlerden alıntı aforizmalar:

Friedrich Nietzsche'den:
"Derin olduğunu bilen kimse kolay anlaşılır olmaya çalışır; kalabalığa derin görünmekten hoşlanan kimse ise anlaşılmaz olmaya çalışır. Çünkü kalabalık, dibini göremediği her şeyi derin sanır.

"Nerede olursan ol derinliğe kaz; aşağıda kaynak var."

"Seyirciler bulanık suda balık tutan ile derinden su çekeni kolayca karıştırıyor."

"Az bilen ve az düşünen çok konuşur."                                                                                                        ★
Franz Kafka'dan:
"Doğru yol gergin bir ip boyunca gider; yükseğe değil de, hemen yerin üzerine gerilmiştir bu ip."

"İnsanın belli başlı iki günahı vardır, öbürleri bunlardan çıkar: sabırsızlık ve tembellik. Sabırsız oldukları için Cennet’ten kovuldular, tembelliklerinden geri dönemiyorlar. Ama belki de belli başlı sadece bir günahları var: Sabırsızlık. Sabırsızlıklarından ötürü kovulmuşlardı, sabırsızlıklarından ötürü geri dönemiyorlar."

"Bastığın yerin iki ayağının kapladığından daha büyük olamayacağını anlamak ne büyük bir mutluluktur."
Mevlânâ'nın Mesnevisinden:
“Onlar ulema değil; ulu a’mâlardır”
(Ekleme ulama ile ulema[âlim]  olunmaz, hakiki âlim a'ma[kör] olamaz)
Hakikate dair:
"Hz. Musa ayakkabıları çıkar emrinden iki alemi [Dünya ve Ahiret] kalbinden at manasını anladı. Ayakkabılarını çıkararak zâhiri emre uydu ve iki âlemi terk etmekle de bâtıni emre uydu. İşte zâhirden mânâya (sırra) intikal etmek budur."

Dolayısı ile:
Zâhir ile bâtını bir bilmek ile, birleştirmekle kâmil olunabilir...değilse kişi nâkıstır...

Vesselâm...