Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

23 Şubat 2023 Perşembe

Üç tüy düştü şeytandan dünyaya...

Bilirsiniz; cambaza bak hikâyesini…Kayıkçı kavgasını…

Toplumlarda cambazlar, sihirbazlar, illüzyonistler, her sakala vurmak içün çokça tarak taşıyanlar, çok tiki-çok yüzü olanlar her devirde toplumun önüne çıkmışlar, yazmışlar-oynamışlar ve seyrettirmişler hatta taraftar bulmuşlar, onların sırtından geçinip gitmişler… 

İptilâ ve fanatizmde olduğu gibi…

Modern çağın toplumlarının boş-beleş işlerle haftalarca oyalanmalarını sağlayan,öğretici vasfı olmayan ve vakit öldüren bilgisayar oyunları veya bazı spor görünümlü oyunlar afyon olarak kullanılmıyor mu bütün dünyada ?...Birileri de milyonları kazanıyor/götürüyor…müptelalar ve fanatiklere de keyfini yaşamak kalıyor…!

Veya bir toplum düşününki; fanatizmi ve müptelalığı körükleyerek, cezbedici söylem ve reklamlar ile pazar oluşturan veya hamasi nutuklar irad ederek ulvi hedefler, kazanılacak kupalar gösterip takım oyuncularının/toplumun sırtından ve emeği üzerinden geçinmeyi meslek edinmiş olanlar olsun, onlar kerevetin baş köşesine kurularak oturmuş, sırça köşk (gibi kibirev) lerinden seyr-i âlem ederek keyf çatmaktalar; pazarlanmış ürünleri kullananlar, forma giymiş takım oyuncuları, top toplayıcılar (maraba, kahya ve ırgatlar) ise o idealize edilmiş hedeflere(!) varmak içün, kupalara/madalyalarla erişmek, level(!) atlamak içün ihlasla ve ihtirasla kan ter içinde canhıraş gece-gündüz demeden koşturmakta, uğraşmakta çalışmakta ve üretme zamanlarını öldürmekteler…

Bir dünya ki; bir yanda; insan hakları, "sahtecilik, fırsatçılık, dolandırıcılık, kibir, adaletsizlik ve kul hakkı, fitne, yalan-dolan, gösteriş, riyâ ve münafıklığın etiğe aykırılığı" gibi kulağa hoş gelen süslü kelâmlar edenler, öte yanda mağdur, mazlum ve masumlar ! İlkinkiler nefslerine hak ve mübah gördüklerini, ya hakkı olan başkaları içün gereksiz görerek ya da onları kendilerine bağımlı ve mecbur hissettirerek, ni'met dağıtımını kamçı gibi kullanmaya, servetlerini katlayarak artırmaya devam etmekteler....

Ve bunlar her devirde varmış mateessüf !

Halbuki, irfân kültürümüze göre ni'meti elinde tutan ve adalet üzre dağıtma pozisyonunda olanların kılı kırk yarması gerekli ve zorunludur, değil mi ?

Kifayetsiz muhterisler şahsi hesaplarına göre canları isteyince Hakk, hukuk, adalet, eşitlik diyerek aldatacak, istemeyince "gak-guk" diyerek  keyfe keder mi davranacaklar ?

Ahlâkî normlara göre, insan önce hak hukuk kavramlarını nefsine uygulayacak, hâl edinecek, hem böyle olunca da lafını etmeye gerek bile kalmayacak değil mi ?

Demeli: “Yeter !” diye…

Evet yeter...

Ey, samimi ve iyi niyetli olarak çırpınan ve insanların huzur, sükûn ve refahı içün gayret edenlerin
sırtından geçinen asalaklar ve ey kifayetsiz muhterisler..
Elitist(!) yaklaşımınız ve tepeden bakma anlayışınızı gizleseniz de cemaziyyel evvelinizi gömemezsiniz...sizi (gizliden gizli varmayı) hesapladığınız yer(ler)e taşımak için insanların sırtında kambur üstüne kambur oluştu, omuzları nasırlaştı…samimi insanların sırtına binmekten, omuzlarına basarak yükselmekten, havadan ve kolay yoldan kazanmaktan, hayal satarak, mavi boncuklar dağıtarak insanı kandırmaktan vaz geçin !
Bir büyüğümüz paylaştığı bir yazıda şöyle diyor:
"........Şeytanla ilgili Dostoyevski’nin çok güzel bir ifadesi aklıma gelmişti.
Dostoyevski’nin tanımlaması şöyleydi:
Şeytan uyuya kaldı bir gün.
Rüzgar sert esti.
Üç tüy düştü şeytandan dünyaya.
Biri paraya yapıştı, diğeri makama öteki de ihtirasa yapıştı,
O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı."
Ey eşref-i mahlûkat hitabına mazhar insanlar, bu hakikatleri görmezden mi geleceksiniz...

Yoksa hesabîliği terketmeyecek misiniz ?

Yoksa son nefesinizi verip de mezar çukuruna lâşeniz atılınca sizin hesâbîliğinizin yerini Hakk’ın hesap görmesi almayacak mı !?

Yoksa yaptığınız hesaplar, insanların emek ve vakitlerini çalarak edindiğiniz statünüz, servetiniz,  adaletsizlikleriniz, içinizin dışınızdan başkalığı, münafıklığınız sorgulanmayacak mı, karşılığını almayacak mısınız !

Dünya “Sultan Süleyman”a, hazineler “Karun”a, malikhâne ve tac u tahtlar kisralara, firavunlara, nemrudlara, köksüz ve soysuzlara kaldı mı ?

Çürük kökler elbet bir gün kazınır, maskeler nasılsa düşürülür !

İnsan hakları, hak-hukuk-eşitlik gibi ideal değerleri (gizli) çıkar ve ikbâl hesapları için payanda yapan, kerameti kendinden menkûl muteber(!) şahısların, "insani değer"leri dillerine pelesenk etmiş bezirgânların kökünü Allah kazısın, maskeleri düşsün de idealizm ve tevazu-gayret-hizmet kılıfı altında gizledikleri içlerindeki canavarlaşmış egoları faş olsun !

İhlâs gerek ihlâs, yâni samimiyet…göstermelik olanından değil tabiki !

Unutulmaması gereken; bütün arzu ve hevesleri, tadları lezzetleri, hesap-kitabınızı sonlandırıp bitirecek ölüm var ölüm !

İşler bir kez Allah’a havale edilince...! “O” hesapları en hızlı görendir…Hatırlatmalı ki, zerre kadar hayrın ve şerrin de karşılığını vereceğine dair vaadi de var !

Vesselâm...