Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

14 Eylül 2018 Cuma

Ni'met de bir sınanmadır…/Abdulkerim Erdem

Ebû Hüreyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“İsrâil oğulları arasında biri ala tenli (abraş), biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah Teâlâ onları sınamak istedi ve kendilerine bir melek gönderdi.

Melek ala tenliye geldi:
– En çok istediğin şey nedir? dedi. 
Ala tenli:
– Güzel (bir) renk, güzel (bir) ten ve insanların iğrendiği şu halin benden giderilmesi, dedi. Melek onu sıvazladı ve ala tenlilik gitti, rengi güzelleşti.
Melek bu defa:
– En çok sahip olmak istediğin mal nedir? dedi.
Adam:
– Deve (yahut da sığır)dır, dedi. Ona on aylık gebe bir deve verildi.
Melek:
– Allah sana bu deveyi bereketli kılsın! diye dua etti.
Sonra kele gelerek:
– En çok istediğin şey nedir? dedi. 
Kel:
– Güzel (bir) saç ve insanları benden uzaklaştıran şu kelliğin giderilmesi dedi. Melek onu sıvazladı, kelliği kayboldu. Kendisine gür ve güzel (bir) saç verildi.
Melek sordu:
– En çok sahip olmak istediğin mal nedir?
Adam:
– Sığır… dedi. Ona da gebe bir inek verildi.
Melek:
– Allah sana bunu bereketli kılsın! diye dua ettikten sonra körün yanına geldi ve :
– En çok istediğin şey nedir? dedi. 
Kör:
– Allah’ın gözlerimi iâde etmesini ve insanları görmeyi çok istiyorum, dedi. Melek (onun gözlerini) sıvazladı. Allah onun gözlerini iâde etti.
Bu defa Melek:
– En çok sahip olmak istediğin şey nedir? dedi.
O da:
– Koyun… dedi. Bunun üzerine ona döl veren bir gebe koyun verildi.
Deve ve sığır yavruladı, koyun kuzuladı. Neticede birinin vâdi dolusu develeri, diğerinin vâdi dolusu sığırı, ötekinin de bir vâdi dolusu koyun sürüsü oldu.

Daha sonra melek ala tenliye, eski kılığında geldi ve:
– Fakirim, yoluma devam edecek imkânım yok. Gitmek istediğim yere önce Allah sonra senin yardımın sâyesinde ulaşabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren Allah aşkına senden yolculuğumu tamamlayabileceğim bir deve istiyorum, dedi.
Adam:
– Mal verilecek yer çok, dedi.
Melek:
– Ben seni tanıyor gibiyim. Sen insanların kendisinden iğrendikleri, fakirken Allah’ın zengin ettiği abraş değil misin? dedi.
Adam:
– Bana bu mal atalarımdan miras kaldı, dedi.
Melek:
– Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin, dedi.

Sonra melek, eski kılığına girip kelin yanına geldi. Ona da abraşa söylediklerini söyledi. Kel de abraş gibi cevap verdi.
Melek ona da:
– Yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.

Eski kılığına girip bu defa da körün yanına gitti ve:
– Fakir ve yolcuyum. Yoluma devam edecek imkânım kalmadı. Bugün önce Allah’ın sonra senin sâyende yoluma devam edebileceğim. Sana gözlerini geri veren Allah aşkına senden bir koyun istiyorum ki, onunla yoluma devam edebileyim, dedi.
Bunun üzerine (eski) kör:
– Ben gerçekten kördüm. Allah gözlerimi iâde etti. İstediğini al, istediğini bırak. Allah’a yemin ederim ki, bugün alacağın hiçbir şeyde sana zorluk çıkarmayacağım, dedi.
Melek:
– Malın senin olsun. Bu sizin için bir imtihandı. Allah senden razı oldu, arkadaşlarına gazap etti, cevabını verdi (ve oradan ayrıldı).
☆☆☆
O devirde olduğu gibi bugün de "abraş, kel ve kör" gibi davrananlar var değil mi ?

Meâric sûresi,19-21: "Muhakkak ki insan, sabırsız ve tamahkâr olarak yaratıldı. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder. Kendisine imkân verildiğinde (bir iyilik erişince de kıskanır da onu başkasından) men'eder."

Neml, 73. âyette şöyle buyruluyor: "Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı lütuf sahibidir. Ancak onların çoğu şükretmezler"

Nahl, 55. âyette: "Kendilerine verdiğimiz nimetlere karşı nankörlük etmek için böyle yaparlar. Bir süre daha faydalanın bakalım! Yakında bileceksiniz!"

Allah (c.c.) bizleri şükreden, razı olduğu kullarından eylesin, nan-kör ve gazaba uğrayanlardan da ırak eylesin.
__________
Kaynak:
Riyazü's Sâlihîn: Buhârî, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10.