"Hır" kelimesi; kavga, gürültü-patırtı anlamında olan bir kelime malumunuz. Bir çok yörede çocuklar yaramazlık yaptığı zaman "hırlı, dur !" diye uyarılır.
"Hır"sız yâ'ni sessizce, gürültüsüz-patırtısız iş yapan demek…
Bugün hırsız, çalan çırpan anlamında kullanılıyor daha çok…emek sarfetmeksizin başkasına ait olanı çaktırmadan çalan kişi için kullanılıyor.
Hiç kimsenin bir başkasının hakkını hangi yol veya yöntemle olursa olsun, mücbir sebeple bile olsa, maddî ya da manevî olarak gaspetmeye hakkı yoktur. Allah'ın bir kuluna verdiği nimeti, haşa huzurdan, Allah'dan gasp eder gibi "hır"sızca (!) almak ne kötü!
☆☆☆
Konuyu biraz farklı bir yönüyle irdeleyelim;Birinin vaktini çalmaktan tutunuz, aklını çelmeye kadar götürünüz…
Birinin sözünü çalmaktan, hayatını çalmaya; hatta hürriyetini elinden almaya kadar yürütünüz konuyu !
Birinin projesini ele geçirmekten tutunuz, fikrini yahut hayata geçirdiği uygulamayı gasp etmeye kadar götürünüz…
Köprüyü geçene kadar el pençe durup, istediğinizi elde edince sırt çevirmeye kadar ele alınız…
Bunların hepsi hak gaspı değil mi ?
Yazılı hukukta yeri olmayan bazı şeylerin vicdani hukukta yeri yok mu ?
Hukukî olup da ahlâki olmayan ne çok şey dönüyor etrafta…
Kul hakkıyla gelmeyin kapsamına bu misâller girmiyor mu ?
İpin hesabını bir geceliğine vekâleten kaldığı mezarda veremeyen hamalın hikâyesini bilmeyeniniz varsa bulup okusun !
☆☆☆
Bir de kişinin kendinden çaldıkları var…hatta çaldırdığı değerleri var !Kendi geleceğinden çalan var, istikbâl hırsızı…
İyi davranışlarını, salih âmellerini şeytana çaldıran var, riyâ ve gösteriş yaparak…
Özündeki imanı egoya kaptıran var, kibirlenere yahut münâfıkça davranışlar sergileyerek !
Vicdanının sesini kısarak özünü çıkarcılığa yahut kötülük yapmaya yönelerek çaldıran var…
Tahtgâh-ı ilâhi olan gönlünü dünya ve dünyalıklara, gönül hırsızlarına kaptıran var …
Kendine tahsisli ve süresi belli ömr-ü azîzini kendi isteği ile -maddî ve manevî istikbâlinde asla fayda sağlamayacak- ona, şuna, buna çaldıran var…
☆☆☆
Belki de en büyük hırsızlık, kişinin kendi imanından çalmasıdır.İman yoksunu olmak başka, eksik veya zayıf imanlı olmak başka... Hele bir de iman ettim deyip de gereği es geçiliyorsa o daha fena...
Ya da ehven-i şerri tercih edip, ehem mühim meselesini geride bırakmak… ne kadar doğru acaba!
İman; dil ile ikrar, kalb ile tasdik gerektirir ki, bu da isbat ister...
İman ettim deyip, yetim hakkı yemek, yalan söylemek, kalp kırmak, kul hakı yemek, adaletsiz davranmak, hile yapmak…bunlar da iman hırsızlığı değil midir?
Bu örnekler o kadar çoğaltılabilirki..
Belkide toplumun selâmetini engelleyen unsurlardan biri de samimiyetsizlikten, ihlâstan kopuk olmaktandır ne dersiniz !
İçimizi (gönlümüzü, kalbimizi) doğrultmadıkça, temizlemedikçe, dediklerimizde samimi olabilir miyiz?
Benim içim temiz diyenlere diyecek sözümüz de var tabiki; hele bir işini görelim, yola çık yürüyüşünü görelim !
İç temizliğinden ne anlatmak istediklerini bilemem !
Bildiğim bir şey var ise o da;
"cam fanustan muhafazası olmayan kandilin alevi en hafif bir esintide söner" bilmem anlatabildim mi ?
Güzel ahlâk tembihâtını umursamadan hakkımız olmayana dalmak yahut kendimizi (aklımızı, fikrimizi, ilmimizi, vaktimizi, sağlığımızı…) olmaması gereken yer ve şeyler uğruna harcamak da kendimizden çalmak ise vay halimize !
Kendimizden de çalmayalım, buna da hakkımız yok !
Güzel ahlâkın mümtaz mümessili olan sevgili peygamberimizin ( S.A.V) öğütlerini hayatımıza uygulamadığımız vakitleri sorgulamamız gerekmez mi ?
Allah "hır"lıyı da "hır"sızı da ıslâh etsin, hidayet nasib etsin inşâ'Allah.