Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

7 Ağustos 2019 Çarşamba

İzmihlâl, inhilâl ve yozlaşma...

 
"Hâlimiz bir inhilâl etmiş vücûdun hâlidir
Rûh-ı izmihlâlimiz ahlâkın izmihlâlidir" der millî şairimiz Mehmet Âkif.

Bir çürüme, yokoluş, erime süreci içine düşmüştür, garbın medeniyyet girdabında yüzmeye çalışan toplumlar ve onların özellikle genç nesilleri...

Ahlâkî çöküntü her yer ve seviyede göze çarpıyor. 3.sayfa haberleri adeta bir toplumun sosyolojik gidişatının kamera arkası görüntüleridir. Kamera önünde ne kadar çok albenili vitrinler oluşturularak toplumsal değer normları göklere çıkarılsa da, insanlığın konkordato ilân ettiği, iflas ettiği sahneler, kamera arkası görüntülerinden hafızalara kazınıyor...

Ardından aşk-ı memnu hikâyelerinin ortaya saçıldığı adlî vak'alardan tutunuz, arsız ve hırsızların minare kılıflamalarına kadar her gün o kadar çok haber akışı seyrine maruz kalınıyorki !

İnsanlığın bu çağda(ş) gidişatı öyle pek de içaçıcı görünmüyor...Bu gidiş felaha/feraha değil, aksine kerahete doğru...

Kırk kilitli kepenkler, güvenlik kameraları, ezberde tutulan yüzlerce şifre, hepsi ama hepsi insanın insandan korunması için değil mi ?

-İnsanlığı bu noktaya iten sebep ne peki ?
-Y o z l a ş m a k...

İnsanlık; eğitimi rafa kaldırıp sadece bilgi ile donatılmış tekno-insan oluşturma çabalarının neticesini yaşıyor desek pek de abartmış olmayız...

Kafaların bilgiyle donatılması, hırsız/arsız/dolandırıcı/sahtekâr/ahlâksız/yalancı... ları daha bir profesyonelleştirmiş gibi değil mi !

Şairin dediği gibi ruhsal çöküş ahlâki çöküntüyü, çözülmüş vücûdu ortaya çıkartıyor.

Garbın (felsefik, kültürel, davranışsal olarak) tektipleştirmeye çalıştığı ve "netvörk" üzerinden yayıp yaygınlaştırdığı sözüm ona popüler (yoz) kültür ile dünya insanlığından  tekno-insan oluşturma çabaları, ahlâkî çöküntüye karşı toplumların bağışık cevap oluşturmasına fırsat bile vermiyor.

Sosyal ağlar, diziler ve yapay zekâ ile desteklenmiş akıllı (!) âlet cebe girince işler çok değişti...Dünya üzerinden hânelere ve ceplere sunulan modellemelere filtre oluşturma şansı olmayınca, egosu şişkin, "ya ben ya hiç" duygusu ile örüntülü "uniform/unicultur"(!) tiplemeler dünya sokaklarına hakim oluyor...

Ahlâkî çürüme (izmihlâl),  elmayı içten kemiren bir kurt gibi toplumu delik-deşik etmeden, genç nesilleri şuurlu bireyler olarak yetiştirmek millî devletlerin sorumluluğudur. Bu durum, doğal gidişatına, kendi hâline bırakılamayacak kadar mühimsenmelidir,  mes'ele milletin istikbâli açısından da önemlidir.

Merhum Mehmet Âkif'in deyişi ile:
"Rûh-ı izmihlâlimiz ahlâkın izmihlâlidir". Öncelik âhlaklı birey yetiştirmek ve onun rûh dünyasını vicdanın kontrolünde zenginleştirmek olmalıdır...Bilgi ve teknoloji ise ancak ahlâklı bireylerin dağarcığında olursa, o vakit insanın ve insanlığın hayrına kullanılabilir, değilse...!?