Hangi berzahtan geçiyorum
Hangi imtihana tutuldum acep
Sabrım incelmişken bir zar kadar
Kırılmışken tahammül kanatlarım
Meçhul bir menzile uçuyorum
Bir ses kılavuzluk ediyor
Aha şurası
Aha burası diyerek
Ne şura bitiyor
Ne de burası
Yürüyorum bulana dek
Hangi ağacın sığınsam gölgesine
Ya yaprakları düşüyor
Ya da kırılıyor dalları
Fırtınalar doluyor hışırtı sesine
En çürük meyvesini bile
Vermezken cimri ağaçlar özünden
Yıldızların yerine
Hüzünleri topluyorum
Karanlık gökyüzünden
Hangi pınara el uzatsam
Ya çekiliyor suyu
Ya da abı hayat akarken
İçilmez bir hal alıyor
Soğuklar sıcak oluyor, tatlarsa tuzlu
Geceler doluyor ciğerlerime simsiyah geceler
Saçlarımı tarıyor karanlık
Eserken nazlı nazlı
Hangi berzahtan geçiyorum
Hangi imtihanın yükümlüsüyüm
Sabrımın inceldiği yerde dönüyor dünya
Tüm renkler matlaşmış
Gündüzlerim bile geceli
Kırk yıllık ömre sığan şu elem keder
Daha kaç yıl sürer bilemem
Ne kadar kaldı kabre kim bilir
Kendi kendime soruyorum
Gelmedi mi ecelimin eceli
19.06.2009 / Medine