Duyular…
Görmek için göz gerekmez…
Duymak için kulak…
Seyahat için uzaklar…
Yükseklere çıkmaya kanat.
İnsan aklı var ya !
Kullandığı enstrümanlar
var ya !
Hayâl, hayret, tefekkür, şüphe/vehim ve gönül…
Hayâl…
Binse hayâl gemisine…
Zamân yolculuğuna çıksa;
ister mazîde dolaşsa ister atîde…
Bininci yıldan bir anda
onbininci yıla gitse...
Hayret…
Hayret gözlüğünü taksa
bir başka gözle baksa,
görmediklerini görse…
Vay be nasıl da atlamışım dese…!
Düşünce/tefekkür…
Her şeyin bir sureti
bir de sireti var ya…
Hani potansiyelin kinetiğe dönüşü…
Tohumda saklı potansiyelin
çiçek ve meyveye,
bulutta mevcud suyun yağmur ve kara dönüşü…
Derunî bir baksa…!
İlim…
Cehâletin at gözlüğünü takmasa.
İlim bineğinin kanatlarını ediniverse…
Her oluşun altında bir ilim,
her ortaya dökülenin de ilim kökünden gelen bilgi olduğunu idrak etse.
Malumatfuruşluktan geçse,
derûnî bilgi ve hikmet ikliminde yol alsa…
Şüphe ve vehim…
Düşmeden vehim tuzağına,
acabaları bir deşse…
Şüphe bineğini pozitif kullansa,
yoksa şöyle mi demeden
şeytanıyla bir yüzleşse…!
Gönül…
Göz penceresinden bakmadan
gönül ikliminde dolaşsa.
Gözsüz görebilme kapasitesini kullanmayı denese.
Uzakları yakın etse,
Uzaklaşıpta bilinenleri azaltmasa
parçadan bütüne gitse…!
Ve "Bilge"…