Hayatı şikayetle, beğenmezlikle ve eleştirmekle mi geçiriyoruz, ne dersiniz ?
Herkes kendi günlüğünü tutup da bir karıştırsa geriye doğru...
Genci yaşlısı, küçüğü büyüğü, zengini fakiri, üstteki alttaki, kadını erkeği yekdiğerini acaba ne kadar şikayetle, beğenmezlikle ve eleştirmekle ömür geçirmiş/geçiriyor ?
Yahut bir gündelik misâl: hava durumundan şikayetler...yaz gelir çok sıcak, kış gelir çok soğuk, bulutlanır güneş istenir, yağmur yağar şikayet yağmaz şikayet...
Etmiyor muyuz ?
Çoğumuzun iç sesinin evet dediğini, ancak bunu dillendiremediğini sanıyorum.
Çünkü şikayet etmek, yapılanı beğenmemek, eleştirmek çok kolay. Hani mızmız çocuklar vardır, ne yapsanız susturamazsınız, ne istediğini anlayamazsınız bir türlü, hatta kendi bile ne için mızmızlandığını bilmez..
Toplumda profesöründen okur-yazar olmayanına, yüksek eğitimlisinden ilk mektep mezununa kadar her kesimde yerli yersiz şikayet, eleştiri, beğenmezlik öylesine yaygınki...
Acaba bunun altında şükürsüzlük, sabırsızlık, kanaatkâr olmamak; çekememezlik, kıskançlık, nefret ve/veya kibir mi var ?
Ne dersiniz ?
Peki soru şu:
Şikayet ettiğiniz, beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz şeyi düzeltmek, ihyâ, imar ve inşâ etmek üzere sorumluluk almaya talib oldunuz mu ?
Zor mu geliyor yoksa yükün altına girmek, sorumluluk almak?
Ya da yeteneksiz olduğunuzu mu düşünüyorsunuz ?
Daha iyi bir fikriniz var mı ?
Gerçekten daha iyi bir iş yapmak istiyor musunuz ?
Zamanınızı dedi-koduya, ortaya konulanı eleştirmeye, neticelerinden şikayet etmeye harcayacağınıza, beğenmediğiniz işe talip olarak, yahut iş yapana yardımcı olarak, gayret ile onu inşâ, imâr ve ihyâ etmeye, faydalı olmaya harcasanız...ya da böyle bir niyetiniz var mı ?
★
Yapılana; iyi, hayırlı ve güzel şeylere tahripkâr yaklaşmayınız... tahammülünüzü yoklayınız, hazımsızlığınızın sebebini irdeleyiniz !
Hatırdan çıkarmamalı ki, sürekli her şeyden şikayet etmek, bir çok olumsuz duygunun da tetikleyicisidir, meselâ şikayet ardından çaresizliği, karamsarlığı, umutsuzluğu getirir ve bütün bunlar kişinin tüm hayatını ve ilişkilerini etkiler...Yapılacaksa yapıcı tenkit yapılmalıdır...gerek çevrenin ve hatta dünyanın, gerekse toplumsal hayatın daha iyiye evrilmesi için yapıcı ve iyi niyetli olmak önemlidir, çünkü her zaman iyinin daha iyisi de vardır...
Tenkid de olmalıdır amma iyi niyet ile...çünkü akıl akıldan, fikir fikirden üstün olabilir.
İşte bu yüzden bizim medeniyyetimizde şura, istişare çok kıymetlidir.
Şurası unutulmamalıdır: Çözümün parçası olmayanlar, sorunun parçası olurlar.
Şikâyet değil şükür ehli, mazeret ve bahaneler ardına sığınarak tenkid eden değil çözüm üretebilen; kendisiyle barışık, şahsiyetli, cesur ve arı duru kâmil insanlar hayatın merkezine yardımlaşmayı, üretmeyi, inşâ, imâr ve ihyâ etmeyi, güzel ahlâkı, muhabbet ve hürmeti koyarlar...şikayeti, nefreti, tenkidi, hoşgörüsüzlüğü, kıskançlığı, çekememezliği özlerinden kovarlar.”Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.” (Nisâ sûresi, 79)
Deme şu niçin şöyleYerincedir o öyleBak sonunu seyreyleMevlâ görelim n’eylerN’eylerse güzel eyler.
Takdir edilene itiraz, vesvese ve vehmi hususunda pek dikkatli olmak gerek !
Kuddusi divânından bir beyitle noktalayalım:
"Kadrini uşşak-ı Hakkın bilmeyip ta'n eyleyenBed-kelam u bed-lika u bed-nefes hayvana yuf'
Vesselâm...