Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

16 Temmuz 2023 Pazar

İki kapılı bu handa gölgeler gibidir hayat...

Düşün ! Bir gün gelecek, toprağı altındaki bir iskeletten ibaret olacaksın ! 

Hz. Mevlânâ derki: “Her şey gelip geçici ey gönül. Bak, az önce aldığın nefes bile geldi geçti. Sen Bâkî olana razı ol”.Kimler geldi kimler geçti şu dünya sahnesinden...

“Hayat gelip geçen bir gölgedir ” diyen William Shakespeare de bu dünyadan, tıpkı dediği gibi geçmiş...

Ya da bızkırın tezenesi abdal Neşet Ertaş'ın 
"Ah, yalan dünyada, yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada" türküsünde vurgulanmış olan "yalan dünya" den gelinip geçilmekte...
Hayat; kumsalda yürürken bırakılan bir ayak izi sanki, bir dalga ile silinen...

Ya da su üzerine yansıyan bir resim, rüzgarın silikleştirdiği...

İnsan ya arı duru bir su ki,  berrak mı berrak, billur gibi, ya da zamanla bulanıklaşmış bir su...

İnsan bu hayata berrak arı duru su olarak başlar, pür u pâk, tertemiz...kaynaktaki pınarın suyu gibi...

Hayat nehri aktıkça, zamanla berrak ve duruluğu giderek azalır, bulanıklık başlar...
 
Biliriz ki, dünya ve dünyalıklar birer kirletici/ bulandırıcı hükmünde olabilirler...

Bir lokmacık çamur, bir damlacık mürekkep bile yeter onu  bulandırmaya...

O bulanık suyu; çamurun çökelmesi için bekleyerek, filtreden süzerek arındırmak da var sonunda, yahut bulanık kalmak da...

Yaşanan şeyler içinde arıtıcılar olduğu gibi bulandırıcılar da olur zirâ, işte onlar zihni, hafızayı, dolayısı ile ruhu da bulandırır…

Ruh bulanıklığının giderilmesi için tortu olup çökelmiş hatıralarla yüzleşmek, muhasebeleşmek, eksi bakiyenin üzerini çizerek o defteri atmak lazımdır, tıpkı mideyi bulandıran şeyi istifra ederek çıkarıp ondan kurtulunduğu gibi...böylece gereksiz, bulandırıcı yükler, zaman nehrine terk edilir…

Ne demişti Aşık Veysel dünya için "İki kapılı bir han"...Bu türküyü Barış Manço ve Cem Karaca da seslendirmişler:
Aşık Veysel'in tabiri ile "İki kapılı bir handa" gidiyorken, her bir anda yaşanılanları arkamızda bırakıyorken, her şey yaşanıp geçiyor ve biz de onların yanından geçiyorken, aklımız mı  vazgeçemiyor fâni olanlardan yoksa gönlümüz mü ?

Necip Fâzıl der:
"Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir;
Mezarda geçer akçe neyse onu biriktir!.."

Evet, ukba için geçer akçe ve geçmez akçe mes'elesi mühim, çünkü zaman hep ileri akan, geri dönülemez bir ırmak...insan o ırmakta bir ömür yüzen bir mahluk...fani olan, geçici olanlarla yüklenmeden, bulanmadan, kirlenmeden gelip geçmek ise en büyük marifet !

Fuzûlî derki:
"Ey Fuzûlî devlet-i bâkî fenâdandır bana
 Kim fenâdır eyleyen maksûduma vâsıl beni"

Hz.Peygamber buyurur:
“Benim dünya ile ilgim ne kadar ki? Ben bu dünyada bir ağacın altında gölgelenen, sonra da oradan kalkıp giden binitli bir yolcu gibiyim”
 
Gölgeler gibidir hayat, güneş batınca gölge zeval bulur. Bu dünya bir gölgelikten ibaret imiş demekki !

Şarkıya konu olmuş "Gölgesinde mevsimler boyu..." oturulan ağaçlar ne çok insana gölgelik olmuş, ne çok sohbete kulak kabartmışlardır değil mi ?
Bu istifade edilen gölgelik; kimi için ağaç gölgesidir...kimileri de güç/güçlü gölgesi, yahut köşk/rezidans/mevki/ makam/şan-şöhret/varlık vs. gölgesinde bir zaman oyalanmaktadır kanaatimce !

Dün gölgelikte oturan o gölgeler bugün belki de güneşleri battığı için zeval bulmuş, hâk ile yeksan olmuşlardır, kim bilir !

Hicâz makamında bir Yusuf Nalkesen bestesi: Gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz...İsmail Olgay seslendiriyor

İki kapılı bu handa gölgeler gibidir hayat...

Âyetlerde buyrulurki;
"Hayır, hayır! Siz çarçabuk geçen dünyayı seviyorsunuz ve ahireti bırakıyorsunuz." (Kıyâmet sûresi, 20-21)

"Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız!" (Necm sûresi, 61)

"Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın!" (Fâtır sûresi, 5)

O halde insan çarçabuk tükenecek dünya denilen gölge ve gölgeliğin farkında olarak; bir âyette (Bakara sûresi, 201) buyrulduğu gibi dua edenlerden olmalı:
"Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır."

Vesselâm...