Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. Ne zaman:
-Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum dese, dalkavuğu da;
-Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek, dermiş.
Padişah imambayıldıdan söz edecek olsa;
-Padişahım, şu imambayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, nefis bir yemek. İnsan yemeye doyamıyor, dermiş.
Padişah; karnıyarıktan, patlıcan dolmasından, kızartmasından, kebabından, patlıcan salatasından, turşusundan ve reçelinden söz ettikçe, dalkavuk da göklere çıkarırmış...
Gel zaman git zaman, padişah patlıcandan nefret etmiş. Sofraya değil yemeği, salatası, turşusu, tatlısı, patlıcanın (P) harfinin gelmesini bile yasaklamış.
-Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler, bir türlü anlamıyorum dediğinde, dalkavuk da padişahın sözünü tamamlarmış
-Aman padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım...
Padişah, bir başka gün;
-Bu insanlara hayret ediyorum. O kadar güzel salata çeşidi varken akşam yemeğinde tutup patlıcan salatası yiyorlar... Anlamak mümkün değil, dediğinde, dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklermiş:
-Padişahım, bu insanlarda damak zevki diye bir şey yok. En iyisi, patlıcanın yetiştirilmesini yasaklamalı... Adını bile duymaktan nefret ediyorum...
Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş;
-Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret!..
Dalkavuk da hemen yanıtlamış;
-Bana bak arkadaş... Bana bak... Ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum. Anladın mı?...(*)
(*)Alıntı için: Kaynak
(*)Alıntı için: Kaynak