Tebrizli Şems'in dediği gibi;
insan korktuğu için değil,
ya edebinden,
ya hoş görüp zamana bıraktığından
veya süre tanıdığından susar kimi zaman !
görmezden gelmek kimi zaman utandırmamak içün,
kimi zaman yanlışını görmesi adına süre vermek içün,
ya da Allah'a havale ettiğindendir !
affetmek yüceliği kâmil insana mahsus olan
"el-Afüv" esmasının tecellisidir,
"af ederseniz sizin için daha iyidir"(*) tembihâtının gereğidir...
insanı insan olarak görmeye çalışarak,
hata ve kusurunu görmezden gelmek,
af yolunu tercih etmek,
hatta incitmemek ve incinmemek yolunu tercihe rağmen,
ısrar ve inat varsa;
işte o zaman (bilerek yumulan göz açılır, dil dönmeye başlar),
bağı koparılır, ipi çekilir,
karizması çizilir, statüsü kaybettirilir...
ettiğini bulmak için de yol verilir !
sonrasında,
ya insan yüzüne çıkamaz duruma gelinir,
ya başı yerlerde gezinir...
kişi şükredecek insan olarak yaratılmış olmasına,
kıymetini bilecek insanlığının...
insanlığı ayak altına alıp;
rezil, alçak sefih, muzil duruma düşürecek fiillere
girişmeyecek ve kelâmlar etmeyecek !
__________(*)(Bütün bunlara rağmen) sen af yolunu tut, iyi olanı emret ve cahillerden yüz çevir. (A'râf 199)
Onlar ki; büyük günahlardan ve fuhşiyattan kaçınır, kızdıkları zaman da bağışlarlar. (Şûrâ 37)
Kötülüğün karşılığı, misli ile kötülüktür. Kim de (haksızlığa uğramasına rağmen) affeder ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, zalimleri sevmez. (Şûrâ 40)
Onlar ki; büyük günahlardan ve fuhşiyattan kaçınır, kızdıkları zaman da bağışlarlar. (Şûrâ 37)
Kötülüğün karşılığı, misli ile kötülüktür. Kim de (haksızlığa uğramasına rağmen) affeder ve ıslah ederse, onun mükâfatı Allah’a aittir. Şüphesiz ki O, zalimleri sevmez. (Şûrâ 40)