Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Nisan 2021 Pazartesi

Hayat için olmazsa olmaz su, dünyadaki dağılımı ve kuraklık…

 
Dünyamızda bulunan su miktarı sabittir ve bu su daima hareket halinde olup, Buhar, sıvı buz haline sürekli dönmektedir.

Dünyada yaklaşık 1.386 milyon kilometre küp su mevcut. Bu miktarın % 96'dan fazlası tuzlu su, % 3 civarındaki ise tatlı su…

% 3’lük orana sahip tatlı suyun % 68'inden fazlası buz halindedir ve buzullar olarak mevcudiyetini sürdürür, geri kalan % 30'u da yer altı suyu olarak bulunmaktadır.

Yeryüzü suyu olarak akarsular ve göllerdeki tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam suyun yaklaşık % 1'inin 150'de 1’i kadardır ve bunun miktarı 93.100 kilometre küptür. İşte insanlar ve tatlı suya ihtiyaç duyan bütün canlı organizmaların kullanımındaki su budur...

Yeryüzüne her yıl 505.000 km3 civarında yağış düşüyor, bunun yüzde 78.8’i (yani 398.000 km3‘ü) okyanuslar üzerine düşerken sadece yüzde 11,2’si (yani 107.000 km3 ) kara ortamına yıllık yağış olarak düşmektedir. Bu miktarın 1.000 km3’ü ise kar şeklinde yağar.

Buharlaşma yolu ile okyanuslardan atmosfere kazandırılan su 434.000 km3 olup, küresel buharlaşmanın % 86'sını meydana getirmektedir. 

Bu arada bütün yüzeysel tatlı suyun % 20'si sadece bir gölde, Asya'daki Baykal Gölündedir. Diğer % 20'si ise Amerika kıtasındaki Büyük Göllerde (Huron, Michigan, and Superior)'da depolanmıştır.

Dünyada mevcut yüzey sularından nehirler, toplam tatlı su rezervlerinin sadece 0,006'sını meydana getirirler.

Buzullara gelince, buzullar bütün kara alanın % 10-11'ni kapsar. Şayet bütün buzullar bugün erimiş olsaydı, denizler yaklaşık 70 metre daha yükselirdi. (Kaynak: National Snow and Ice Data Center)

Son buz çağında deniz seviyesi bugüne göre yaklaşık 122 metre daha düşük idi ve buzullar kara yüzeyinin neredeyse 1/3'ünü kaplıyor idi.

125.000 yıl önceki son sıcak dönemde denizler bugüne göre yaklaşık 5,5 metre daha yüksek idi. Yaklaşık 3 milyon yıl önce ise, yine denizler bugüne göre 50,3 metre daha yüksek idi.

Buz, kar ve uzun dönem zarfında buzullarda depolanan su, küresel su döngüsünün bir parçasıdır. Yeryüzündeki buz kütlesinin % 10'u Grönland'da, büyük çoğunluğu ise (% 90)'ı Antarktika'dadır. Grönland'da buz birikimi, su döngüsünün ilginç bir bölümüdür. Grönland'a eriyen sudan daha fazla kar yağdığı için, zaman içerisinde buz birikimi artarak yaklaşık 2,5 milyon kilometre küp hacme ulaşmıştır.  Oluşan kar kütlesi ortalama olarak 1.500 metre kalınlıkta olup 4.300 metre kalınlığa ulaşan yerleri de vardır. Buzun ağırlığından dolayı altındaki kara parçası tabak şeklinde aşağıya doğru bastırılmıştır.

Öte yandan Atmosfer su ile doludur, her ne kadar çok büyük bir su depolama yeri olmasa da…

Dünya; etrafında suyun hareket etmesini sağlayan mükemmel bir ortamdır. Atmosferde her zaman su mevcuttur. Bulutlar atmosferdeki suyun en görünen biçimidir, su zerrelerinin görülmeyecek kadar küçük olduğu açık havalarda (bulutsuz günlerde) bile atmosferde su bulunmaktadır. Herhangi bir zamanda atmosferde bulunan su hacmi yaklaşık 12.900 kilometreküptür. Şayet atmosferdeki bütün su yağış olarak yere bir kerede düşseydi, dünyanın zemini 2,5 santimetre derinliğinde suyla kaplanırdı.

Okyanuslardan buharlaşan suyun çoğu, okyanuslara yağış olarak geri döner.  Buharlaşan suyun sadece % 10'u karalar üzerine nakledilerek yağış olarak düşer. Buharlaşan su molekülleri havada yaklaşık 10 gün kalır.

Araştırmalar göstermiştir ki, okyanuslar, denizler, göller ve nehirler atmosferdeki nemin yaklaşık % 90'nını sağlarlar, geri kalan % 10'u ise bitki yüzeyindeki buharlaşmadan meydana gelir.

Buharlaşmanın olması için ısı (enerji) gereklidir. Enerji, su moleküllerini bir arada tutan bağları çözmek için gereklidir; bu yüzden su, kaynama noktası (100° C)'nda kolayca buharlaşır, fakat donma noktasında çok daha yavaş buharlaşır. Doymuş durumdaki hava ortamında (yani nispi nemi % 100 ise) buharlaşma devam edemez. Buharlaşma işlemi ısıyı ortamdan uzaklaştırır, bu yüzden deri üzerinden suyun buharlaşması kişiye serinlik verir.

Dünya'mızdaki okyanuslar içinde hareket halinde olan büyük akıntıların, su döngüsü ve hava durumu üzerinde çok büyük etkisi vardır. 

Gulf Stream akıntısı, Meksika Körfezinden Atlantik Okyanusunu geçerek İngiltere'ye doğru akan bir akıntı olan bir sıcak su akıntısıdır. Gulf Stream günde 97 kilometre hızla dünyadaki bütün nehir sularının yaklaşık 100 katı civarında bir su kütlesini hareket ettirir. Sıcak iklimlerin sıcak sularını Kuzey Atlantik'e doğru hareket ettirerek başta İngiltere'nin batısı olmak üzere bazı alanların hava durumunu Gulf Stream akıntısı doğrudan etkilemektedir.

Su çevrimi güneş enerjisinden güç alır ve küresel buharlaşmanın % 86'sının okyanuslardan meydana geldiği yukarıda da ifade edilmişti, işte bu buharlaşma yoluyla yâ’ni soğutma yolu ile dünyanın sıcaklığı düşürülür. 

Eğer buharlaşma yoluyla dünyada soğutma olmasaydı, bunun sera etkisi üzerindeki tesiri ile dünya 67 °C çok daha yüksek bir yüzey sıcaklığı sahip olacak ve bu durum  dolayısı ile dünya daha sıcak bir gezegen olacaktı ki, bu canlı organizmalar için uygun olmayan bir gezegen olması demekti.

Su hayattır, organizmaların (bitki ve hayvanlar) susuz bir hayat sürdürmesi imkânı yoktur.

Dünyamızdaki toplam suyun, yaklaşık % 1'inin 150'de 1’i kadarı yani 93.100 kilometre küpünün, insanlar ve tatlı suya ihtiyaç duyan bütün canlı organizmaların kullandığı su olması hasebiyle konuya baktığımızda, su rejimi değişikliklerine sebep olması açısından iklim değişikliği önem arz etmektedir.

Yağış rejimini ve su döngüsünü değiştiren insan faaliyetleri, atmosfere karbondioksit salınımı ve dolayısı ile sera etkisi, küresel ortalama sıcaklığın artmasına sebep olması dolayısı ile, insanoğlunun önündeki en önemli mes’elelerden birisi su kıtlığı ve kuraklığı olacaktır.

Tropikal ve subtropikal coğrafik bölgelerin, örneğin kuzey yarım kürede, daha kuzeye doğru yayılması, iklim değişikliği açısından önemli neticeleri beraberinde getirmektedir.

Sera etkisine sebep olan gazların, karbondioksitin, atmosfere atılmasının engellenmesi eğer küresel ölçekte sağlanamazsa dünyanın ortalama sıcaklığındaki bir kaç derecelik artış kuraklığı ve çölleşmeyi yaygın haline getirecektir.

Yakın bir gelecekte suyun enerji kaynakları ve petrolden daha önemli olacağını, su savaşlarının yaşanacağını şimdiden söylemek kehanet olmaz sanırım. Bu sebeple bu duruma gelecek nesillerin hazırlıklı olması önemli olup, suyun bilinçsiz kullanımı ve israfı engellenmeli, herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Kaynaklar:

Gleick, P. H., 1996: Water resources. In Encyclopedia of Climate and Weather, ed. by S. H. Schneider, Oxford University Press, New York, vol. 2, pp.817-823.

https://www.usgs.gov/special-topic/water-science-school/science/su-d-ng-s-water-cycle-turkish?qt-science_center_objects=0#qt-science_center_objects

https://tr.wikipedia.org/wiki/Su_d%C3%B6ng%C3%BCs%C3%BC