Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

2 Mayıs 2018 Çarşamba

"Bezm-i elest"teki gibi... mest-i müdâm olmak...

Masmavi deniz, beyaz köpüklü hırçın dalgalar homurtulu; denizin dibi sessiz, dingin ve teslimiyet hâlinde... 

Sesleniyorum deryaya;

Heey, senin de yüzün hırçın, benim de biliyor musun ?

Bilirmisinki katrene sırlanmış Hayy'dan gelir dirilik. Senin yükün bizde cân oldu, cân buldu...
Benim de derunum sakîn amma kabuğuma anlatamıyorum ki; dipteki özü unutunca esintiler dalgalandırıyor beni de !

Bir derine dalabilsem, inci mercanlar arasında dolaşsam sükûn bulsam...

Gâhi esintiler kesilir, yaprak kıpırdamaz, rehâvet çöker; bazen bir an olur fırtınalar koparır aslımı kökünden...

Bir nefes bulsam, derin bir nefesle nefeslensem !

Ab-ı hayat deryâsı içre dalabilsem...kanabilsem doyasıya, ser hoş olsam kâinâtı seyre dalıp, hitâb-ı ilâhî ile mest-i elest olsam, "bezm-i elest"teki gibi... mest-i müdâm  olsam, neşve-dâr olsam.

Hasad edilmeden "Has"ta olanlara komşu olsam, "hâss-ül-hass"lar ile görüşsem.

Ve sonra dünya denilen rüyâdaki hakikati te'vîl edebilsem !
__________
Mest-i elest: Ezel meclisinde hitâb-ı ilâhî ile sarhoş olan.
Mest-i müdâm:Devamlı, her zaman sarhoş
Neşve-dâr:Neş'eli, keyifli
Hâss-ül-hass: En has, en güzel.
Te'vîl: Kur'anın anlaşılmasında birinci mertebe tenzil, ikinci mertebe te'vildir.Te'vil, bundan başka "rüya tâbir etmek" mânasına da gelir.