Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Aralık 2017 Pazar

Samimiyetle yaşama san'atı


-"Âdetten dir.." dedikleri şeylerin bazıları bana ters geliyor.

-Azizim, aziz kardeşim, adet ve geleneklerin kimden miras kalmış olduğuna bir bak. İrdelemeden sakın uygulama..

-Ama babadan dededen böyle gördük.

-İki şeyi ayırmak lâzım: mesela görgülü olmak başka, "görgü yapmak" dedikleri şey başka. Birincide ihlâs diğerinde münafıklık kokusu var.

-Bak aziz evlâdım; din denilen şey insanın hayatını, yani yirmidört saatini, ya'ni her saatini  ve dakikasını yaratıcının kurallarına göre samimiyetle yaşama san'atıdır. Dikkat et san'at tabîrini özellikle kullanıyorum. Şimdi bu bakış açısını merkeze koyup düşünecek olursak...
Birincisi Allah teâlânın inzâl buyurup resullerinin insanlığa tebliğ ettikleri dinî bakış ve yaşama var. Bunun adı âdetullah ve sünnetullah. Bir de din içine sokuşturdukları şeyler var, hani gelenek, âdet vs. gibi. İşte bunları sorgula, âdetleri Kur'an ve sünnet ışığında gözden geçir, Kur'an ve sünnete aykırı olanına zinhâr uyma.

-Âdetlere uymaz ya da uygulamazsak ayıplıyorlar.

-Ayıplayan kendi cahilliğini ayıplasın.
Adettendir diye başlayan cümleleri bir kenara at!
Uyacağın şeye bilerek uy, âdet atalarının adeti mi, yoksa Âdetullah mı ?
Atalar, âdetlerini Âdetullahtan aldılarsa ne âlâ !
Değil ise hem dünyan için hem de ukban için belâ..
İyi (sünnetullah-adetullah'a uygun) bir âdeti uygulayana, canlandırana müjdeler, kötü (lâ dini) âdetleri yaygınlaştırana lanet var...

-Bunları bilebilmek Kur'anı yüzünden okumakla olmaz. Kur'an bize ne diyor, Allah'ın resulü bunları hayata nasıl geçirmiş, öğrenmek lâzım o zaman değil mi ?

-Eyvallah, günlük ibadetleri yapmak olmazsa olmazlardan. Asıl iş bu temel üzerine güzel ahlâkı, samimiyet üzere inşa etmek...Yasak savmak kabilinden yapılan gayrı samimi ihlassız ibadetin bu inşaya katkısı yok. Hem inanmak, şekli değil kalbidir. İnandığını da yaşamayı gerektirir. Kişi ya inandığı gibi yaşar, ya da yaşadığı gibi inanır !

-Bir de "bundan ne olacak canım" gibi basitleştirip aklıyla ölçü koyanlar var.

-Evet malesef, aslında bu çok önemli. Kişideki bu basitleştirme davranışı, imanda ve teslimiyet surlarında nefsani/şeytani rüzgârların açtığı gediklerdir.

-"Şeytan ve nefs/ego kötüyü emreder" halbuki.

-Bir arkadaşımızın şahit olduğu ve anlattığı  bir hikâyeyi burada nakledelim... konu daha iyi anlaşılır:
Vak'a bir bağ evinde geçiyor. Bağda geçirilen güzel bir gün, ikindi vakti sonrası dönüş hazırlıkları yapılacak, bağ evinin önünde bir sıra gül fidanı var.
Namaz,oruç, hac ve umre ibadetlerini yapan yetmişli yaşlarda bağın sahibi hacı emminin aklına fidanların etrafını çevrelemek geldi ve hızla bitişik komşunun bahçeye daldı, inşâsı devam eden çatı
kalaslarının 20cm lik tuğla büyüklüğündeki parçalarını toplayıp getirdi ve gül fidanının etrafına çember şeklinde yerleştirmeye başladı.
"Komşudan izin almadınız, bu haram olur hacı" dediğinde
"bundan ne olacak canım, tahta takozlar, çatının artan parçaları, ne yapacak bunları" cevabını aldığını.
"Gelince ocakta, sobada yakar", "söylemek lazım" dediyse de dinletemediğini...nakletmişdi vak'anın şahidi arkadaşım.

Evet yaş kemâle ermiş, ibadet tastamam var, ama başkasına ait olan bir şeyi izinsiz almak, hatta harama meyyal  bu davranışını mübah görmekte var...

-Kast ettiğinizi daha iyi anladım. Her davranışımızda Kur'an ve sünnetin gereği olarak, samimi bir şekilde hak ve hukuka uygun davranmalıyız.

-Mutlaka, çünkü ortaya konulan her bir davranışın bir fikri karşılığı var  bir zemini var iç âlemimizde.

-Bu da cehalettendir değil mi ?

-Kişi bilmediğinin cahilidir. Cehalet karanlığından irfan aydınlığına çıkmak için ilim ve hikmet arayışını sürdürmeli !
İlim öğrenmeli, talebeliğimiz ömür boyu sürmeli ki, nefsaniyetin âdetleri sünnetullah/adetullah'a hicap (perde) olmasın.

Yoksa iki âlemde de mahcuplardan oluruz