★
Kaygusuz Abdal derki:
Pir Sultan Abdal der:
Bir kaz aldım ben karıdan,
Boynu da uzun borudan,
Kırk abdal kanın kurudan,
Kırk gün oldu kaynatırım, kaynamaz!
★
Kazımın kanadı ala
Var yürü git güle güle
Başımıza kalma belâ
Kırk yıl oldu kaynatırım kaynamaz!
★★★
İnsanlık tarihinde "kırk" sayısı ile ifâde edilen bir çok vak'a, durum, özdeyiş var, işte bazıları:İnsanın yaratılışı esnasındaki hamurunun kırk gün boyunca rahmet yağmurlarınca yıkandığı, kıyamet gününde göklerden yayılacak dumanın yeryüzünü kırk gün kaplayacak olması, kıyametin dehşetinin kırk yıl devam edecek olması, günahkârların cehennem azabı esnasında akrep ve yılanların zehrini kırk yıl hissedecek olması ve Mâlik'in onlara kırk yıl cevap vermeyeceği. isrâiloğullarının çölde kırk yıl dolaşması, Hz. Mûsâ’nın Tûr dağında kırk gün kalması, şeytanın Hz. Îsâ’yı saptırmak için kırk gün uğraşması, Hz. Muhammed'e kırk yaşında elçilik verilmesi, müslümanların sayısı kırk olduktan sonra açıktan tebliğe başlanması, malın kırkta birinin zekât olarak verilmesi, kırk günlük perhizin uygulandığı çile, kırklara karışmak...
Bektaşîlik’teki kırklar meydanı, kırklar şerbeti, kırk budak ve kırk makam, (üçler, yediler) kırklar...
"Önüm sıra kırklar pirler çekildi"
Ferdî de der:
"Vardım kırklar meydânına
Gel otur be can dediler
Yüz sürüp ayaklarına
Doğru gel cânan dediler"
Vefat edenin ardından kırk gün Kur’an okunup kırkıncı gün dua yapılması, kırk helvası...
Yenilen haram lokmanın kırk gün bedenden çıkmayacağı....
Acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır; kırkından sonra azanı teneşir paklar; kırkından sonra saz çalmak; kırk kurda bir aslan ne yapsın; kırk derviş bir kilime sığar ama iki sultan bir iklime sığmaz; biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz; kırk yıllık Yani our mu Kâni; birisine kırk gün deli dersen deli olur özdeyişleri...
Kırk tarakta bezi olmak, kırklara karışmak, kırk deveye bir eşek, kırk gün günahkâr bir gün tövbekâr, kırk serçeden bir börek, kırk kilit vurmak, kırk körün bir değneği, kırk yılın başı, kırkı on paraya; kırk durak veya kırkıncı kapının bir mutlu sonu; kuyuya bir delinin attığı taşı kırk akıllının çıkaramaması, loğusanın ve bebeğin kırkının çıkması, arınmanın kırk gün sürmesi ...
Kırk hadis...kırk ikindi yağmurları...kılı kırk yarmak, kılı kırk pare kılmak, kırk yamalı bohça, kırk basamak, kırk yıllık dost, kırk yıllık hatır, kırk satır mı kırk katır mı, kırk yıl düşünse aklına gelmemek, tek ayağı üstünde kırk yalan söylemek, kırk yılda bir işi düşmek, kırk kafadan ses çıkmak, kırk dereden su getirmek...kırklara karışmak...
Yine Türk kültüründe destan ve masallarda kırk ve kırklar önemli bir yer tutar... Destanlarda yiğitlerin yanındaki kırk er ve hatunların çevresindeki kırk kızdan bahsedilmesi; Kürşat ve kırk çerisi; kırk vezir; kırk harâmiler...kırkçeşme, kırkambar, kırkgöz, kırkpınar, kırkdilim, kırklareli gibi yer adları, kırkı çıkmak, kırklamak, kırk oruç, kırk kurban, kırk gün kırk gece düğün gibi deyişler...
★★★
Yûnus Emre'm de der:
Yine sordum çiçeğe: Kırklar’ı bilir misin?Çiçek eydür: Ey derviş! Kırklar Allah yâridir.
★★★
Hülasa-i kelâm:
"İnsan"oğlunun "Kırk" yaşında olgunluk yaşına erişmesi, kemâle ermesi söz konusu edilir...
★★★
Ne dersiniz; asırların tecrübesi olsa gerek,
"kırk"a dair bunca söz boşuna söylene gelmemiştir değil mi ?...her devirde cari olan tespitler bunlar, günümüzde de olduğu gibi !
Hepsinden de var !