Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Ocak 2023 Cumartesi

Sinek, Nemrut, Balık, karınca ve Hz.Süleyman...

 
Hayat bir bağış, ömür denilen süre ile kayıtlı, her bir canlı için...Kimi bir gün yaşar, kimi yüz yıl...

Kimi bir ân dilimine ömür sığdırır, kimi bir ömrü berhava eder bir ânda...

"Ömrüne bereket" duası aldınız mı hiç, zamanın bereketlenmesi böyle birşey olsa gerek...

Hayat asla monoton/tekdüze/yeknesak yürümeyen bir bağış, "yaşa ki göresin" derlerdi tecrübe sahibi büyüklerimiz...evet öyle, inişi var yokuşu var, zirvesi var izbesi var, izzeti var zilleti var, ikrâmı var yoksunluğu var, sevinci kederi var...
Dünya dedikleri tahterevalli; 
gâh çıkarır kişiyi yücelere, gâh indirir tâ diplere...

Fareye aslanı boğdurur, kediyi kargalara kovdurur...

Karınca koskoca fili gün gelir çaresiz ve  aciz bırakır, ona kök söktürür. 
Hikâye bu ya; kendi cüssesine ve kuvvetine hayran bir filin kulağına giren karınca kulak içinde yürüdükçe fil kaşıntıdan kendini kaybeder yerlerde debelenip durur...
Nemrut'un burnundan giren bir sinek onu perişan etmemiş miydi ?

O sinekki sineklerin en zayıfı idi, bir gözü kör, bir ayağı da topaldı, baca deliğinden saraya girmiş, Nemrut'un dizi üstüne konmuştu. Nemrut sineği tutup öldürmek istedi. Sinek uçarak burnundan girdi, beyninin içine kadar ilerledi ve beynini kemirmeye başladı.

Nemrut'un feryadı acı ve ızdıraptan göklere çıkıyordu.  Başını salladıkça, bir yerlere vurdukça sineğin kemirmesi durduğundan Nemrut, çare olarak, başına tokmakla vuracak kişiler görevlendirdi. Tokmakla başına vurula vurula öldü...
Bir kızılderili atasözü ne güzel özetler hayatı, zamanı ve muamelatı; 
"sular yükselince karıncaları yiyen balıklar, gün gelir de sular çekilince karıncalara yem olur !"
Söz karıncadan açılmışken;  Hz.Süleyman ile karınca hikâyesini de aktaralım...

Hz. Süleyman bir karıncanın bir sene boyunca ne yiyeceğini sormuş. "Bir buğday tanesi" demişler. 
Hz. Süleyman karıncayı bir kutuya koymuş ve kutunun içine de bir buğday tanesi atmış.

Bir sene sonra kutuyu açıp baktığında karıncanın, buğdayın sadece yarısını yediğini görmüş. 
-"Sen, senede bir buğday yemez miydin?" diye sorunca, karınca:
-"Ey Süleyman! O rızkımı Rezzak u Kerim verirken öyle idi. Ama rızık senin vasıtanla gelince, senin ileride ne yapacağını bilemedim. Ya beni unutursan, ki sen unutabilirsin. Ama Rabbim, mahlûkâtından kimseyi asla unutmaz. İşte onun için ihtiyatlı davrandım." demiş.

Muallim Naci derki:"Hafıza-i beşer nisyan ile malûldur", unutkanlık insana özgü...insan nakıs bir varlık !
Ölçü ve hikmet üzere hayatı canlılara ikrâm edenin müesses düzeni ne hassas, ne hoş işlemekte, can gözü ile görebilene, ders çıkartabilene..

Vesselâm...