Ahlâk terimi; evrensel mânâda insana yakışan huylar, erdemlere sahip olmak, ölçüye ve edebe riâyet etmek, hak ve hukuku gözetmek gibi karşılık bulur...
İnsanın yaratılışına, fıtrata uygun olarak yeryüzünde hayatını sürdürmesi (güzel) ahlâk, bunun zıddını benimsemek ise kötü ahlâk ya da ahlâksızlık olarak nitelenir.
Ölçüsü kişiden kişiye toplumdan topluma değişse de, evrensel değer olarak ahlâk normatiftir, öyle olması arzu edilir.
Meselâ; yalan, hırsızlık, zina, hak gaspı, nefret, zulüm, stokçuluk, tefecilik, karaborsa v.b. kötü sayılan eylemler, sahtecilik, hırs, dedikodu, öfke, fitne çıkarmak, isyânkârlık dünyanın her yerinde de ahlâksızlıktır, yerilmiştir.
Bunun yanı sıra iyilik, hoşgörü, yardımseverlik, diğerkâmlık(empati), doğruluk, sadakat, adalet, ölçü ve tartıda hile yapmamak, yolcuya yetime yoksula hakkını vermek vb.leri övülmüş ahlâktır.
Dünyâ ve içindeki cazibe unsurları ne yazık ki insanın insanî değerlerini, güzel ahlâk umdelerini erozyona uğratan, un ufak eden, öğüten bir çarktır ki, her kim o çarkın dişlilerinin arasına kendini kaptırırsa mahviyete giden kapıları açmış olur.
Yeryüzü tarihinde ahlâksızlık enflasyonunun olduğu devirler çok görülmüş, bu devirlerde insanoğlu bir çok felaketle karşı karşıya kalmıştır.
Savaşlar, sömürü düzenleri, köleleştirmeler, güçlülerin zayıflardan hukuka aykırı bir şekilde hak gaspı, insan ticareti ve daha bir çokları sayılabilir.
Bütün semâvî dinler insanları güzel ahlâklı olmaya, öze, fıtrata uygun yaşamaya bir çağrıdır.
Kur'an-ı Kerim'deki ahlâka dair âyet meâllerinde bu açıkça görülür:
Sen (resulüm) elbette büyük ahlâk sahibisin. (Kalem sûresi, 4)
Allah’tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever. (Âl-i İmrân sûresi 134)
Allah’tan korkan kimseler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever. (Âl-i İmrân sûresi 134)
Görmedin mi Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.
Bu ağaç Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.
Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkanı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir. (İbrahim sûresi 24-26)
De ki: “Rabbim yalnızca çirkin hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını- günah işlemeyi haklı nedeni olmayan ‘isyan ve saldırıyı’ kendisi hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah’a şirk koşmanızı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (Araf sûresi, 33)
Yetimin malına o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah’ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz.” (Enam sûresi, 152)
Büyük günahlardan ve hayasızlıktan sakınır, öfkelendikleri zaman da kusurları bağışlar ve işlerini aralarında istişare ederler. (Şuara sûresi, 37-38)
Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah’a şükredin, eğer yalnız O’na kulluk ediyorsanız. (Bakara sûresi 172)
De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” (Bakara sûresi, 215)
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. (Bakara sûresi 263)
Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. (Nur sûresi, 27)
Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur. (Fussilet sûresi, 35)
Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. (Bakara sûresi 263)
Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. (Nur sûresi, 27)
Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur. Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur. (Fussilet sûresi, 35)
Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkan ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. (Hac sûresi, 41)
Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin. (Nisa sûresi, 8)
Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. (İsra sûresi, 34)
Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin. (Nisa sûresi, 8)
Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur. (İsra sûresi, 34)