Lisânımıza yerleşmiş terkipler ne de güzel...
İki kelime ile hemencik kendi yahut ötekinin hâlini takrir ediverir.
Meselâ "baba" çeşitleri:
Devlet baba, hacı baba, yetim babası, doktora babası, şan babası, şam babası...hatta iskele babası, kapı babası !
Bir de aslına yakın tutulanlar için kullandıklarımız var; baba gibi, adam gibi, ana gibi, kardeş gibi, evlad gibi...
Yine bir kimseye özenen kiyafetsizler için kullanılır ya; baba bozuntusu, adam bozuntusu, delikanlı bozuntusu...
Olumlu yahut olumsuz manada benzetmeler de "cuk" diye oturur, yerli yerince kullanıldığında;
eşek gibi, katır gibi, akrep gibi, domuz gibi, yılan gibi, leş kargası gibi, çakal gibi...
Ötekine hayat hakkı tanımazlara, altın da ot bitirmeyen "ceviz ağacı gibi", göstermediği yüzü gösterdiğinden misli misli çok olanlara da "buz dağı gibi" terkipleri de aklıma gelenlerden...
Bir de kendi tükenirken etrafı aydınlatanlar için yahut kabahat işleyipte zılgıt yiyenlerin duruşunu ifâde etmek için "mum gibi" terkibi kullanılır.
Yontulmamış, kaba-saba, nezafet ve nezâket yoksunları için; kalas gibi, odun gibi, kütük gibi derler...
Hoşa giden, rahat ve huzur bulunan yerler için yayla gibi, cennet gibi, vatan gibi deriz ...güven veren, heybetli, sırtımızı dayayabileceğimiz kişiler için "dağ gibi" terkibini çok duyarız.
Kâmil, oturmuş, akl-ı selim ve güzel ahlâk timsali kişiler için "evliya gibi", kötülüğü ve haramiliği ile tescilli olanlara "şeytan gibi", olmayacak şeyler düşünen ve yapanlara "cin gibi" terkipleri de "cuk" diye oturan cinsten...
Karakter çeşidi bol olunca, kelimesi, kelâm-ı kibarla ve mecazla ifâdesi zengin dilimizi milletimiz yerli yerince ifâdelerinde ne de güzel kullanıyor değil mi ?...