Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

13 Nisan 2024 Cumartesi

Maslahat, meşveret ve yönetimde prensipler

Yönetici, yapılması gereken işleri planlayan, örgütleyen, koordine eden ve denetleyen, tasarruf yetkisindeki kurumsal kaynakları (personel, bütçe araç-gereç) hakkaniyet üzere yöneten kişidir.

Yöneticinin başarısı, aslında çalışanların başarısıdır. Kurumsal hedefleri gerçekleştirmek için göz ardı edilemez ilkelere uyulması başarıyı beraberinde getirecektir, işte bu ilkelerden bazıları:

Emanet: Tüm makamlar kamunun emanetidir ve geçicidir.

Maslahat: Yönetici tasarruf ve hükümlerinde daima kamu yararını gözetir, şahsi menfaatini asla ve kat'a düşünmez ve gözetmez. Eli de beytülmâl'e asla uzanmaz.

Ehliyyet ve Liyakat: Yönetici görevlendirme yaparken ölçüsü şudur,  görev hususunda birikim, tecrübe ve ehliyetin varlığına bakar, liyakatı arar.

Vakar ve kibir: Makam sahipleri eğer ehliyet ve liyakatta yetersizlik kompleksine düçar ise, otoriteyi sağlamak içün burnu havada gezerek onu kapatmaya çalışacaktır. Kibiri vakar ile, tevazuyu şirinlikle karıştıranlar otorite değil kukla yönetici olurlar.

Adalet:Yönetici herkese eşit mesafededir, yalaka ve yağcıları yanına yaklaştırmaz, etrafında yönetileni görmesini engelleyen etten duvar örücü müzevvirlere imkan ve fırsat vermez. Hak edene vermek, hak etmeyene vermemek adaletin terazisidir.

Şura ve Meşveret:Yönetici danışmadan ve görüşlere başvurup dinlemeden karar almaz, iş buyurmaz. İstişare ve ortak akla önem verir. Herkese, yönetimi altında olanlara ve hizmet ettiklerine eşit mesafededir.

Makam: Makamlar tepeden bakma, şahsını pazarlama, görev süresi bitince daha iyi yerlere gelmek için sıçrama tahtası ve hava atma yeri değil hizmetkârlık yerleridir, yönetici de görevi gereği sorumluluk ve vebal üslenmiş kişidir, kapısını daima açık tutar. Saltanatını sürdürme yeri olarak düşünülemez. Yönetici, idarî işlerdeki yardımcılarını da bu ilkelere uyanlardan seçer.

Disiplin ve denetim: Yönetimde iş ahlâkı ve disiplin ihmâle gelmez, değilse aylak ve tembeller bir yandan göz boyarken gözönünde olmayınca kaytarma yoluna gider. Yönetici "kadife eldiven içinde demir yumruğu" ödül ve ceza mekanizmasını, gerektiğinde kullanır.

Yanaşmalar: Her devirde makama ve makam sahiplerine yakın olma imkân ve fırsatlarını değerlendirme hususunda tecrübeli olan yanaşmalar vardır. Bunlar makamın imkanlarından ve makam sahibinin kredisinden mümkün olduğunca istifade etmeyi adet edinmişlerdir. Salatalarına maydanoz olmaya fırsat kollarlar. Yönetici yanaşmalara kapıları kapatmalıdır. 

Peşkeş çekmek: Yönetici kamu malını ve yararını kılı kırk yararak gözetir, tasarrufa azami dikkat eder, astların ve yönetilenlerin de dikkat etmesi hususunda denetimi ihmal etmez. İmkânları, fırsatları ve mevkileri şahsi çıkarı içün eşe dosta, "hamili kart yakını" olanlara asla peşkeş çekmez. Kamu ihalelerinde de aynı hassasiyeti gösterir, kamu üzerinden kısa sürede köşe dönmeyi düşünen ahbap müteahhitlere kapıyı kapatır. Babadan kalma çiftlik olmadığını, kamu adına yetki verildiğini bilerek davranır.

"Biz bir memleketi helâk etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (itaati) emrederiz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o memleket hakkındaki hükmümüz gerçekleşir de oranın altını üstüne getiririz." (İsra sûresi, 16)

“İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına dost yaparız.” (En’am sûresi,129)

“Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder. Allah bununla ne de güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi iştendir, her şeyi görendir.” (Nisa sûresi, 58)

"Kıyâmet günü biz adâlet terâzilerini kuracağız da hiç kimseye en küçük bir haksızlık yapılmayacak. Yapılan iş hardal tanesi kadar bile olsa, biz onu getirip mizana koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz!" (Enbiyâ sûresi,49)
Toplumların başına her devirde layık oldukları yöneticiler gelir, eğer toplumun çoğunlukla ruhaniyeti iyi ise yöneticileri de iyi, kötü ise yöneticileri de kötüdür. Çünkü yönetici o toplumun bir parçasıdır ve içinden geldiği toplumun özelliklerini taşır.

Ham ve avam şahısların yetkilendirilince  görgüsüz, ahlâksız ve şımarık birer yönetici olduklarına, hazımsızlıklarına dair ne çok örnek  duydu, gördü yıllar içinde cemiyyet...

Yöneticiler işgal ettikleri mevkinin; makamın yetkisi ile, dikkat ve itina edilmezse kamu ve kul hakkının kolaylıkla yenilebileceği bir yer olduğunu, ahirette hesabının çetin olacağını, kuyumcu hassasiyeti ile ölçüp tartmadan karar vermemeleri gerektiğini bir an bile unutmamalılar...!

İrtikap, rüşvet ve zimmetin gırla gittiği, beytülmâl'ın ehil olmayanlarca talan edildiği devirler içün olsa gerek, Bağdatlı Yahya bir beyitte derki:
"İmrenme görüp yağlı pilavına ümerânın
 Kim bağrı yağı, çeşmi yaşıdır fukarânın"

(İdarecilerin, makam mevki sahiplerinin yağlı pilavına imrenme. Çünkü o pilav fakirlerin ciğerinin yağı ve gözü yaşıyla pişer.)

Yunus Emre derki:
Dünya Kimseye Kalmaz
Bir misafirhanedir
Arifler ana dalmaz
Bilir ki efsanedir

Ne ekersen biçersin
Döktüğünü içersin
Bir gelir bir geçersin
Gerisi bahanedir

İnsanlıktan sen çıkma
Dost kazanmaktan bıkma
Gönül yap ama yıkma
Çoğu bir kâşânedir

İyilik yapmaktır kârın
Kalır ancak o varın
Öleceksin sen yarın
Anla bak dünya nedir.

Netice-i kelam; nasılsanız öyle yönetilirsiniz, kavak diken kabak hasat etmeyi ummasın vesselâm...