Yolun dörtte üçünü geride bırakmışlardır.
Hilal hanım dini vecibeleri yerine getirmeye gayret eden namaz ehli, Devrim bey ise bî-namaz...Gül gibi geçinip gidiyorlar.
Güzergâhları üzerinde olan meşhur anadolu erenlerinden "Somuncu baba" külliye ve kabrine yaklaştıkları esnada Hilal hanım eşine:
-"Devrim bey, molayı şurda verelim de, hem kabir ziyâreti yapar dua eder, hem de dinleniriz"
Eşi öfke ile:
-"Hilal ya ! Bırak şu ölülerden medet ummayı...diriye bak" diyerek gaz pedalına basar.
Araç bir kaç yüz metre yol gitmemiştir ki aracın ön camına sürücünün önünü görmesini engelleyecek şekilde bir kartal dalış yapar, pas geçer...Devrim paniklemiştir, bu arada kartal dönüp ard arda yeni dalışlar yapar aracın ön camına.
Bu esnada sürücü koltuğundaki Devrim, ayağını gaz pedalından çekmiş, yoldan çıkmamak üzere direksiyona sıkıca yapışmıştır.
Araçtaki herkes korku ve panik içinde ne olduğunu anlamaya çalışırlarken, hanım ve çocuklar bir yandan da kaza yapmamaları için dua etmektedirler.
Hızı iyice yavaşlayan araç bu arada "Somuncu baba" levhasının bulunduğu kavşağa yaklaşmıştır.
Ancak Kartal halen aracın ön camına saldırır gibi yaklaşıp üzerinden pas geçmeye devam etmektedir.
Sürücü koltuğundaki adam gayri ihtiyari sinyal verir, hızını keser ve kavşaktan yön tabelasının gösterdiği yere döner, kartal araca saldırmaktan ve aracı takipten vaz geçmiştir...
☆☆☆
Mesleği ebe olan Firuze hanımı bütün şehir tanıyor.
Onun marifetiyle doğan şehrin binlerce çocuğunun efsane ebesi...
"Ebe Firuze" ismini duymayan şehrin sakini yok...Bekâr olan Firuze'nin geliri de isminin tanınırlığı sayesinde çok çok iyi...
O yıllarda şehrin en işlek caddesine cepheli müstakil, betonarme, bahçeli ve zamanının villa hükmünde sayılabilecek bir evi var Firuze hanımın...
☆☆☆
Yıllar yılları kovalar...
Bir gün Firuze hanımın evinin bulunduğu caddeden geçenler, karga sürüsünün bir evin üzerine üşüştüklerini, kargaların çığlıklarının ayyuka çıktığını, evin çatısında, bahçesindeki ağaçlarda, balkonunda onlarca kargadan birinin kalkıp diğerinin saldırganca konduğunu görürler.
Bu durumu korku dolu gözlerle izlemekte olan insanlar, kendi aralarında konuşuyorlar...
"Bu kargalar uzun zamandır bu evi düşman belledi, burdan ayrılmıyorlar, Firuze hanım balkon kapısını açacak olunca balkona bile çıkarmıyorlar...
"Kendisi evine korku içinde koşarak girip çıkıyor artık".
"Balkona, bahçeye de oturmaya çıkamıyor artık."
"Eskiden gece-gündüz gelen çok hastası olurdu. Hastaları da korkudan eve gelemiyorlar (bu arada işlemi evinde yaptığını fısıldayanlar da duyumlarını paylaşıyorlar), onlara da kargalar sürü halinde saldırıyorlar, eve sokmuyorlar".
....
Bir zaman sonra, kargaların bu eve ve sahibine düşmanca ve sürü halindeki saldırganlıkları hakkında şehirde yayılan şayia kanaat haline dönüşür...
Kanaat şudur:
"Düşük yapmak isteyen gebe kadınlara (evinde) düşük yaptırdığı için bu kargalar saldırıyor...",
"Cana kıyıyor para için, bu o kadına bir ilâhi ikâz olsa gerek !"
Şehir efsanesi mi bilmem...!
☆☆☆
Hadiselere şâhit olanlardan hikâye edilen vak'alar bunlar...
Düşündürücü ve ibretlik değil mi ?