14 Aralık 2019 Cumartesi

"Dem"in de "Gam"ın da eceli var !

Whatsapp ile Paylaş
"Gamına gamlanıp olma mahzun,
Demine demlenip olma mağrur,
Ne dem baki ne gam baki, ya Hû !"

Bu dizeler Yavuz Sultan Selim Han'ın "Selimî" mahlası ile yazdığı enfes dizelerden...

Hem hüzün hem de neş'e ve saadet yeryüzüne isabet eden iki hâl...

Bu hâllerin kimi kişinin kendinden, davranışlarından, yaklaşımlarından, eğilimlerinden ve hâttâ bulunduğu ortam ve beraber vakit geçirdiği kişilerden kaynaklanır. Kimi de isabettir semâdan arzına.

Yunus Emre aşağıdaki dizelerinde bu hâli bir başka şekliyle ifade eder:

"Hak bir gönül verdi bana, ha! demeden hayran olur
Bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur

Bir dem sanasın kış gibi, şol zemheri olmuş gibi
Bir dem beşaretten doğar, hoş bağ ile büstan olur"

Bu dizeleri Halil Neciboğlu ne güzel seslendirmiş...

Neş'e hâli huzur kaynaklı da olabilir, egonun tatmininden, arzu ettiği bir şeye  kavuşmasından da kaynaklanabilir. Ki bunun aşırı dışa vurumu "kahkaha" "katıla katıla gülmek" şeklinde ortaya çıkabilir !

Ancak irfan kültürümüzde bir düstur varki, hatırdan çıkarmamalı: "Çok gülmek kişinin heybetini giderir".

Burada heybetin erozyonunu; hafifmeşrep, hafiflik(=yelincek), olura olmaza gülmek olarak anlatır; değilse, kibir, büyüklenmek kastı yoktur.

Gam hâli ise; ileri derecesi bunalım, depresyon, anksiyete gibi fikir yolaklarının arap saçına döndüğü ve kuyunun dibine düşüp tepedeki ışığı bile görmeye takatin ve tahammülün kalmadığı bir noktaya kadar evrilebilir.

Türkülerimizin sözlerinde de;
"Yine gam yükünün kervanı geldi..."
ifadesi yerini alır, gam yükünün kervanlar ile taşındığı bu ağır halden bahisle, "çekemem bu derdi..." diyerek, ümitsizliğin pençesinde kıvranmayı resmeder.

Bir başka ifade de; "Duvarı nem, insanı gam öldürür" denilir.

Bu içsel karamsar ve bunaltıcı örüntü içerisinden insanı çıkaran bir ifade: "Allah var, gam yok".
Karamsarlıktan çıkış ve ümit kapısının tokmağını çevirme telkini olan bu cümle ilâç gibidir.

Ve bir diğer ilâç: "Üzülme, Allah bizimle !"

Gamı giderecek olan; ne isteklere kavuşmak yahut onları elde etmekten, ne de kayıpların ardı sıra ah u vah ile dizlerini dövmekten geçmiyor, geçmez !

Allah'a sığınmaktan, kişinin kendinden, hatalarından kaynaklı ise bu hâl, hatalarına samimi pişmanlık ile onları terk etmek, gam yükünün hafiflemesi ve giderilmesi için O'ndan yardım dilemekten başka da çaresi yoktur.

Sebepsiz gibi ise, somut bir sebep yok gibi ise, fikir yolaklarını gözden geçirmelidir...çünki vesvese/vehim kaynaklı olumsuz ve kötü senaryo üretmek ve bunlara kapılmak gam ve kederi, bunalımı ve çaresizliği tetikler.

Hem unutulmamalı ki; her gecenin bir gündüzü, karanlığın aydınlığı, siyahın beyazı var...bir zihni sıçrama ile, niyet ederek, bir anda karanlıktan aydınlığa çıkışı gerçekleştirme potansiyeli var insanda !

"Olanda hayır vardır.. "İş nerde kalırsa hayrı ondadır..." sözleri de binlerce yıllık irfânî imbikten süzülmüş küpelerdir, kulağa takılması gereken !

Evet "ne dem baki ne gam...", "bu da geçer ya Hû" der tecrübî yaklaşımlar !

Rabbimiz buyuruyor:
(Âli İmrân sûresi, 26.)De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin."

(Âli İmrân sûresi, 27.) "Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin."

Dem de gam da kalıcı değil, gelir ve geçer...bir karar olan ve Bakî olan Allah'tır...Kul ise hâlden hâle evrilerek ham iken olgunlaşma, câhil iken ilmî donanıma doğru evrilme potansiyeli olan, yeryüzünde daha güzel işler yaparak güzel ahlâkı huy edinebilme sınavına tabi tutulandır...

Selimî'nin dizelerine dönersek:
"Gamına gamlanıp olma mahzun,
Demine demlenip olma mağrur,
Ne dem baki ne gam baki, ya Hû !"