4 Ekim 2017 Çarşamba

Dünyanın içinde olmak yahut içine almak…

Whatsapp ile Paylaş
Dünya ve içindekiler, gerçekte zaman akıntısına teslim olmuşlardır. Zamanın yüksek debili akıntısına karşı yüzeceğini düşünen gücünü boşuna tüketir, sadece kendini bitirir.

Olguları çoğu zaman (ya da hiç bir zaman) tersine çevirmek mümkün değildir. Bazen hayat çıkmaz sokaklarda adres sordurur. Hayatın zaman yolağında mecburi yön levhaları vardır ve sizi tek yönlü yola icbar eder.

Arifler buna "zuhurata tabi olmak" derler.

Bir çift yürek” yazarı Marlo Morgan bakın ne diyor:
-Tanrım bana değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etme gücü değiştirebileceğim şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu ver.

-Yaşamın örümcek ağını ören, insanın kendisi değildir. O, bu ağda sadece bir teldir. Bu ağa yaptığı her katkıyı aslında kendi kendine yapmıştır.

"Cemil Baba"nın yaşadığı ev
Bir yazımızda (bkz. Selam olsun der geçeriz) bahsetmiştik. 70 yaşına kadar sırtında boya sandığı ile dolaşmış, duası makbul, ilmi yoğurarak irfanı bulmuş Cemil baba; hücre gibi bir ev, bir ana ve kendisi...
Dibi dolu tek cümle ile ciltler dolusu mânâyı ifade edebilen mânâ sultanlarından bir tanesi...

Boyacı Cemil baba, ayakkabı boyacısı olarak geçirilen bir ömür...

Çaputuyla ayakkabının tozunu, tel fırçasıyla çamurunu temizler, süngeriyle boyayı çalar deriye, fırça ile yedirir, cilayı üç parmağına sardığı bez ile ayakkabıya yedirir, yeniden fırçalar, parlatır, sonunda kadife bezi ile parlatırdı muhakkak...

Bu kadar mı peki ?

Değil elbette...
Gönül tozlarını, çamurlarını da aynı şekilde temizler, boyalar, fırçalar, cilalar, parlatırdı eminim, ayakkabıyı boyayana dek...

Ayakkabı ile tozlu topraklarda ve çamurlu yerlerde dolaşan insan, gezip tozduğu yerlerden, konuşup görüştüğü kişilerden, gözüne ve kulağına çarpanlardan, alış-veriş ve diğer muamelattan dolayı, muhakkak dünyalık kirler ile gönül/kalb aynasını da kirletir.

Sadece beden ile gezmeler, girilen ortamlar kirletmez kişiyi, zihni dolanmalar da kir/iz bırakır hatıratta, kalpte, gönülde...

Cemil baba ya dönecek olursak; o hangi renk ayakkabı boyanacaksa o renk boya, fırça ve bez kullanırdı mutlaka, diğer renk ile  bulaşık olmasın diye.

Ve eminim ayakkabı sandığına ayağını koymuşken müşterisi, hem ayakkabısı dünya kirlerinden arınıp temizlenerek boyanıyordu, hem de havatırındaki,  kalbindeki toz ve kirler mânâ sultanı boyacının gönlünden çıkan öz kelâmlar ile fırçalanıyor temizleniyor, ardından sıbgatullah ile aklı, zihni ve gönlü boyanıyor, cilalanıyordu, nasibi kadar. Kısa bir sürede...

"Cemil baba kendisine yakınlık gösteren insanlara mutlaka bir şeyler verir, nasihat etmekten de geri durmaz. 

Çevresindekilere söylediği sözlerden bazıları : 

''Beni benden alıp kendisine bağlayandan başkasına bağlanamam. Öyle âşık ol ki, âşıklar sana âşık olsun!.''

"Zamane insanlarını cehenneme götürecek iki önemli şey var : Biri kelâm, diğeri taam". Yani kişi ağzından çıkana/söze, ve ağzından girene/lokmaya azami dikkat edecek ! 

"Bizim yakınlığımız iman yakınlığıdır. Şunun bunun yakınlık dediği sadece uzaklıktır…bizim sabunumuz Tevhiddir!."

"Malınız-mülkünüz, dünyalıklarınız sizi gurura düşürmesin ki, onda dünyalık korkusu vardır. Kâinatı hükmü altında bulunduran Allah (c.c.), bu eseriyle gururlanmazken, insana ne oluyor da küçük eserleriyle gururlanıyor ! ''

Onlarki tevarus eden ilim ile akıldan gönüle giden yolu bellemişler kılavuzlayarak.

Mânâ sultanları etiket ile dolaşmazlar, onlar etiketi manasızlık girdabında boğulmaya terk etmişler. Fakrı tercih etmişlerdir, dünyayı ve dünyalıkları gönülden çıkararak...

Hikmetli bir diğer söz: “Dünyanın içinde ol amma, dünya senin içine zerre kadar girmesin, boğulursun"
_________________
Fotoğraf "http://cafer54.blogspot.com.tr/2011/06/boncukcu-cemil-baba-hacda-manti.html" dan alınmıştır.