Bu dünyada; hep kazandığını zanneden, fani olduğunu ve kaybettiğini ise ancak ölüm esnasında anlayan ahmaklar da var; fani dünyada kaybettiği zannedilen hakikatte ise kazandığı vakti gelince görülecek olan akıllılar da var !
Akıllı, bir bekâ buluş umar bu dünyadan, der Yahyâ Kemâl:
"Fânîlik ortasında yüzen sâdedil beşer Herhangi bir şekilde umar bir bekā buluş"
Kazanan(!)ların iflasını dünya gözü ile görmek isteyen varsa, bir zahmet buyurup kabristana yollarını düşürsün de, ömrünü o vesikaları doldurmak için tüketmiş olanların, başucundaki iflas vesikalarını okusun...Hâk ile yeksan olmuş ünlü, şanlı, ekâbir ve eşrafın defter-i kebir sayfalarını karıştırsın...ve sonra başını iki eli arasına alıp kendini onların yerine koysun !
Akıllılar; dünyayı, başının üzerine konmuş ve her an uçup gidecekmiş gibi olan ürkek bir serçe gibi algıladıklarından, hakikat penceresinden giren hikmet hüzmeleri ile aydınlanır, hakikate eyvallah derler...ahmaklar ise o kuşu yakalayıp yemek için hesap kitap ile meşgul olurlar...
Pir Sultan Abdal derki:" Sanma bu dünyâda bâkî kalırsın"
"Ey bu fani dünyada baki kalacağını sanan kiş, burdaki kazancın buraya ait, bırakıp gideceksin bir gün... cem'i cümlenin dünyaya çıplak gelip çıplak gittiğini gör de akıllılarla saf tut, ahmaklık etme"
Ömer Hayyam der ya:Hisseden kimse hakîkat sanıyor hülyâyı.
Ahiret öyle yakın seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyâya duvar yok arada,
Geçer insan bir adım atsa birinden birine..."