6 Nisan 2024 Cumartesi

Kaht-ı rical, kıtlık mes'elesi...

Whatsapp ile Paylaş

Bir toplumda eğer milletin kesesinden kamu kasasına aktarılan paralar ile ultra lüks makam araçlarına binme, şatafat, kibir, erişilmez olma, atamalarda ehliyet ve liyakat yerine ahbab çavuş hesabını gütme, tecrübe ve diploma yerine rozete göre karar verme, tasarrufları ve hükümlerinde hak ve hukuka riayet etmeme öne çıkmışsa, balığın yüzgeçleri kokmaya başlamış demektir...

Bir de üstüne üstlük rüzgâr ne taraftan esse de farketmez deyu yelkenlerini şişiren, her türlü suda gemisini yürüten kaptanlar var ya, işte onlar da mantar gibiler, mantar...yanlarına yalakalar, yağcılar, asalaklar, sonradan görmeler, altın suyuna batırılmış tenekeler, ilim yoksulu icazet sahipleri, mürekkep okkası yalamış merkepler, kıyafetin içini dolduramayan, koltuğun minderini  haketmeyenler de eklenince...

Nerde o devlete milletin emaneti olan parayı harcarken Hz. Ömer’in mum hassasiyeti gibi hassas davranan adamlar ! 

Yoksa Hz. Ömer'in hassasiyetinin lafını edenler bir gün makam ve hüküm sahibi olunca, kamunun sırtından mum ve fitil fabrikası sahibi mi oldular ?

Nerde Hz. Süleyman gibi asâsıyla insanları aydınlatan, fermanının mührüyle kötü ve kötülükleri mühürleyen adamlar...!

Yoksa onlar da, mühür bendeyse sultan benim, buyruk benim, ferman benim, kanun benim, canım ve keyfim nasıl isterse öyle hüküm veririm demeye mi başladılar ?

Kişinin dediğine değil yaptığına bakınca, haksızlığı, yağmayı ve adaletsizliği görüpte söylemeyen dilsiz şeytan derekesindedir...

Peki şimdi can alıcı soruyu soralım, sizce toplumun genelinde  ekseriyeti oluşturan, melekler mi, dilsiz şeytanlar mı ?

Neyi niçün sorguluyoruz o halde, elbisenin kalitesini kumaşın kalitesi belirlediğine göre, çaresi kaliteli kumaş dokumaktan geçmez mi !

Dokuma tezgâhı, malzemenin kalitesi ve en mühimi dokuma ustasının ustalığı önemsenmediğinde varılacak nokta hulktan bîhaber ahlâk terennümü olur !

Köküne kibrit suyu dökülmüş ağaçtan meyve vermesini beklemek ham hayalden öteye çıkmaz, habire üst yapıya yatırım yapıp, ahlâkı ve "insan" yetiştirmeyi (alt yapıyı) ihmâl eden toplumlar deryânın ortasında ve dümeni bozulmuş gemide yol alırlar ki, akibeti akıntı ve rüzgâr belirler !

Bütün mes'ele milletin emanetine sahip çıkacak dosdoğru emanetçilerin kıtlığı, ucu ahlâk kıtlığına çıkan "adam kıtlığı" olsa gerek...

Âsaf mahlası ile yazan Mahmud Celâleddin Paşa, "Der-Şikâyet-i Kaht-ı Ricâl" kasidesinin bir beyitinde şöyle der:

"Yağmegerân-ı devleti koğmak farîzadır
Onlar koğulmaz ise koğar bizleri kifâr"

Ayine-i devran bunu göstermiyor mu ?
Geminin salimen yol alması içün üst yapı yerine, ahlâklı  "insan" yetiştirmeye (alt yapıya) odaklı bir anlayış ile aile kurumuna ve eğitime önem vermek ve "adam" yetiştirmek esas gaye olmalıdır...

Medeniyyet tasavvurunu gerçekleştirmek ancak iyi yetişmiş ahlâklı bireyler ile mümkündür...vesselâm