Çok zenginler ve muktedirler gördüm, şükürsüz, muhteris, gözü aç, huzura muhtaç; ve nice fukaralar gördüm şükür ehli, kanaatkâr, gözü tok, huzurlu, ve başında mutluluktan bir taç...
Çok entellektüeller gördüm, kitapsızın dik â'lâsı, câhilin ağa babası, etiketli câhil; ve münevverler gördüm hikmet ehli, ilmiyle âmil, özüyle sözüyle kâmil...
Çok köşk ve çiftlik gördüm, içinde örümcekler ağlar örmüş, yarasalar mekân tutmuş, baykuşlar tünemekte; ve çok kulübeler gördüm, içinde şen şakrak, mutlu ve huzurlu insanlar dolaşmakta...
Çok koltuklar gördüm, müstâmel, bilmem kaçıncı el; ve çok tahta sandalye gördüm huzur içre dededen toruna intikâl...
Çok kartallar gördüm, göklerin hâkimi imiş gibi zirvelerde uçuşan; ve sonunda yere konup sürüngenle yarışan...
Çok ademler gördüm, bedeni ruhdan bî-haber, aklı vicdanından âzâde; ve çok Âdemî gördüm, dünyâyı içine almadan, ruh adam gibi arzdan yürüyerek geçip gitmekde...
Çok mülk ve mal sahibi gördüm, binbir zahmet ve ihtirasla bir ömür onları istiflemiş; ve çok mirasyedi gördüm istiflenmişi har vurmuş harmanını da savurmuş...
Çok muktedirler gördüm gücüne çok güvenen, imkânsız nedir bilmez, sonrasında eşiklerde sürünen, itibar ve çare dilenen; ve çok muhtaçlar gördüm, ihtiyacını ve imkânsuzı sadece "Muin"den talep edince anında görüverilen.
★
Evet, neler görür neler, hayatı tersinden okuyabilenler...
Keşke "Tebbet"i, ne buyurduğunu anlamadan/bilmeden okuyanlar, bir de onu bilerek bugünkü şartlar için de okusalar !
"Tebbet"in tersi mi ?
Ne demiş Erzurumlu İbrahim Hakkı:
"Bak, sonunu seyreyle
Görelim Mevlâ neyler..."