9 Temmuz 2023 Pazar

Hz.Ali'nin cömertlik hikâyesi ve bir verip elli alması !...

Whatsapp ile Paylaş
Hz Ali Hz.Peygamberden aldığı terbiye neticesinde, hiçbir zaman dünyaya meyletmedi.

Efendimiz (s.a.v): “Allah, bir kuluna hayır murâd ettiğinde onu insanların ihtiyaçlarını karşılama yolunda istihdâm eder.” buyurmuştu.
 
Hz. Ali bu müjdeye nâil olabilme heyecanı içinde şöyle buyurmuştu:
İki nîmet vardır ki, beni hangisinin daha çok sevindirdiğini bilemiyorum. Birincisi, bir adamın ihtiyacını karşılayacağımı sanarak bana gelmesi, bütün samimiyetiyle benden yardım istemesidir. Diğeri de, o kimsenin arzusunu Allâh’ın benim vasıtamla yerine getirmesi yahut kolaylaştırmasıdır. Bir müslümanın işini görmeyi, dünya dolusu altın ve gümüşe sahip olmaya tercih ederim.”
Bir gün Hz. Ali, eşi Fâtımatü’z-Zehrâ’ya:
–Çok acıktım, evde yiyecek bir şey var mı?, diye sordu.
 
Hz.Fâtıma, evde yiyecek bir şey bulunmadığını, yalnız altı akçelerinin olduğunu söyledi. Hz. Ali bu altı akçeyle yiyecek almak üzere çarşının yolunu tuttu. 

Yolda giderken birinin, bir Müslümanın yakasına yapışmış:
–Ya hakkımı ver ya da yürü mahkemeye gidelim !, dediğini duydu.
 
Borçlu adam biraz mühlet istiyorsa da alacaklı müsâade etmiyordu. Adamların çekişmelerini gören Hz. Ali:
–Münâkaşanız kaç para içindir ?, diye sordu.
–Altı akçe için, cevâbını alınca, kendisinin de muhtaç olduğu o altı akçeyi vererek, borçluyu sıkıntıdan kurtardı.
 
Ardından Hazret-i Fâtıma’ya ne cevap vereceğini düşünmeye başladı. Sonunda; "Nasıl olsa Fâtıma, kadınların seyyidesi, Resûlullâh’ın kızıdır, anlayış gösterir" diyerek evine döndü.

Hz. Ali yaşadıklarını Fâtıma vâlidemize anlattı. O da:
–Çok iyi yapmışsın, el-hamdülillâh, bir Müslümanı hapisten kurtarmışsın. Hak Teâlâ bize kâfîdir, buyurdu. Fakat biraz da mahzun oldu.
 
Hz. Ali, onun üzüntüsünü sezip, iki oğlunun da açlıktan ağladığını görünce gönlünde bir kırıklık hissederek dışarı çıktı. "Bâri Rasûlullâh’a gideyim de O’nun mübârek yüzünü seyrederek üzüntümü unutayım", diye düşündü. 
Bu düşünceyle yürürken, elinde besili bir deve olan bir kimseye rastladı.
O şahıs Hz. Ali’ye:
–Bu deveyi satıyorum, alır mısın?, diye sordu.
 
Hz. Ali parasının olmadığını söylediyse de adam veresiye olarak deveyi yüz akçeye sattı.
 
Hz. Ali, elinde deve ile biraz uzaklaşmıştı ki, yolda rastladığı başka bir adam:
–Bu deveyi bana üç yüz akçeye satar mısın ?, diye sordu.
 
Hz. Ali kabul etti ve deveyi o şahsa sattı. Üç yüz akçeyi peşin alınca da çarşıdan yiyecek bir şeyler alıp evine götürdü. Hazret-i Fâtıma’ya, olup biteni anlattı. Yemeklerini yiyip Allâh’a hamd ü senâlar ettiler.

Daha sonra Hz. Ali, evinden çıkıp Peygamber Efendimiz’in yanına gitti.

Efendimiz (s.a.v):
–Yâ Ali! Deveyi kimden alıp, kime sattın biliyor musun, buyurunca:
–Allah ve Rasulü bilir, dedi. Peygamber Efendimiz:
–Sana deveyi satan, Cebrâil; satın alan da İsrâfil idi. Deve de cennet develerinden idi. O Müslümanı sıkıntıdan kurtardığın için Hak Teâlâ dünyada bire elli verdi. Âhirette vereceğinin hesabını ise kendisinden başka kimse bilmez.” buyurdu.
İbn-i Abbâs (r.a)’dan bir rivâyet:
"Ali bir gece bir miktar arpa karşılığında bir hurmalığı sulamıştı. 
Sabah olunca ücreti olan arpayı alarak evine geldi. Getirdiği arpanın üçte birini öğütüp «hazîra» denilen bir yemek yaptılar. Yemek pişince bir yoksul geldi ve yemek istedi. Onlar da pişen yemeği olduğu gibi yoksula verdiler. 
Sonra arpanın ikinci üçte birini öğütüp yemek yaptılar. Yemek pişince bu sefer bir yetim gelip bir şeyler istedi. Bu yemeği de o yetime verdiler ve arpadan kalan son üçte biri öğütüp tekrar yemek yaptılar.
Yemek piştiğinde müşriklerden bir esir geldi ve bir şeyler istedi. Son yemeklerini de ona verdiler ve o günü aç olarak geçirdiler. 

Diğer bir rivâyete göre, üç gün üst üste iftarlıklarını fakire, yetime ve esire vererek su ile iftar ettiler."

İşte bunun üzerine şu âyet-i kerîmeler nâzil oldu:
"Kendileri de muhtâc oldukları hâlde yiyeceklerini, sırf Allâh’ın rızâsına nâil olabilmek için fakire, yetime ve esire ikrâm ederler ve: «Biz size bunu sırf Allâh rızâsı için ikrâm ediyoruz. Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz, çetin ve belâlı bir günde Rabbimizden (O’nun azâbına uğramaktan) korkuyoruz.» (derler). Allah da onları o günün felâketinden muhâfaza eder, yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr verir.” (İnsân sûresi, 8-11)
__________
Alıntı kaynağı:Hz. Ali nasıl bir insandı ?