19 Haziran 2023 Pazartesi

Hikâye: "Kötülere iyilik etmek, iyilere kötülük etmek gibidir."

Whatsapp ile Paylaş

Yazıyı sesli dinleyin...

Sadi Şirazî'nini meşhur eseri "Bostan ve Gülistan"dan ibretlik bir hikâye, buyrunuz:

Bir takım haramiler bir dağ başında yerleşmiş, kervanın yolunu kapatmışlardı. O civardaki memleketlerin ahalisi onların hilelerinden korkmuş, üzerlerine giden hükümet askeri de yenilmiş idi. Çünkü sarp, varılması müşkül bir dağ başını ele geçirmişler ve orasını kale gibi kendilerine
sığınak edinmişlerdi. O taraflardaki memleketlerin büyükleri bunların mazarratını def için istişare ettiler ve :
-Bu taife bu hâl üzere biraz daha kalırsa artık onlar ile başa çıkılmaz, dediler.

Yeni kök salan bir ağacı bir adam zorlanınca yerinden çıkarabilir; fakat o ağacı bir zaman hâli üzere bırakırsan  birçok pehlivanlar getirsen dahi onu kökünden koparamazsın. Pınar başını bel ile kapatmak mümkündür. Su çoğalınca, fil ile dahi geçilemez.!

İstişare neticesinde bir gözcü gönderip fırsat gözetmeğe karar verdiler.

Gözcü bunlan gözetliyordu; nihayet bir gün bunlar bir kavmin üzerine sürmüş, gitmiş ve yerleri boş kalmıştı. 
Gözcü geldi, haber verdi. Derhal bir takım başından işler geçmiş, cenklerde bulunmuş yiğitler gönderdiler. 
Bu yiğitler dağdaki hendeklerde saklandılar. 
Nihayet gece oldu, hırsızlar döndüler, uzak yerlere gitmişler, ganimet getirmişlerdi. Silâhlarını çıkardılar. Ganimet eşyasını bir tarafa koydular.

Bunların başına ilk hücum eden düşman, uyku idi.

Çörek şeklindeki güneş batmış, karanlığa girmişti. Sanki Yunus peygamberi balık yutmuştu.

Gece, üç saat kadar bir zaman geçince yiğitler pusudan çıktılar, onların ellerini arkalarına bağladılar.
Sabah vakti padişahın huzuruna getirdiler. Padişah bunları görünce hepsinin katline ferman buyurdu.

Nasılsa bunların aralarında henüz gençliğin ilk çağlarında bir delikanlı vardı. Henüz başlıyan gençliğinin meyvası yeni yetişmişti. 

Vezirlerden birisi padişahın tahtının ayağını öptü, şefaat yüzünü yere koydu ve:
-Bu çocuk hayat bahçesinden henüz meyva vermemiş, yeni başlıyan gençliğinden bir fayda görmemiştir. Onun kanını bağışlamakla bendelerinin minnettar buyurulmasını efendimin kerem ahlâkından rica ederim, dedi.

Padişah bu sözden yüzünü ekşitti, bu söz onun yüce reyine muvafık gelmedi ve şöyle dedi:
-Soysuz kimse iyilerin terbiyesini alamaz. Kabiliyetsiz kimseyi terbiyeye çalışmak kubbe üzerinde ceviz durdurmak gibidir.
Bunların çoluk çocuklarını, kavim ve kabilesini kesmek daha mâkûl; köklerini, temellerini kazımak, çıkarmak daha iyidir; çünkü ateşi söndürüp korunu bırakmak, yılanı öldürüp yavrusunu muhafaza etmek akıllıların işi değildir.
Bulutlar âb-ı hayat yağdırsâ dahi söğüt dalından asla meyva yiyemezsin. Soysuz kimse ile vaktini geçirme; çünkü hasır kamışından şeker yiyemezsin.

Vezir, bu sözü dinledi, ister istemez beğendi; padişahın güzel reyini takdir ile "hakikaten böyledir" diye tasdik etti ve:
-Allah mülkünü daim etsin, padişahın  buyurduğu mahzı hakikattir, dedi.
Ancak eğer bu çocuğun o kötülerle arkadaşlığı devam etseydi onların  terbiyelerini alacak ve onlardan birisi olacak idi.
Halbuki o henüz çocuk denecek kadar gençtir. O güruhun isyan ve tuğyanından ibaret huylar onun tabiatında henüz yerleşmemiştir. Ümit ederim ki iyilerle bir arada bulunarak güzel bir terbiye alır ve akıllı insanların ahlâkını benimser.
Peygamberimizin bir hadisinde: "Ne kadar doğan çocuk varsa müslüman yaratılışı ile doğar; fakat ebeveyni onu hali fıtrîde bırakmıyarak yahudi, nasranî veya mecûsî yaparlar" buyurmuştur.
Hazreti Lût’un zevcesi (Musahhah nüshada: Nuhun oğlu) kötülerle arkadaş olduğu için hanedan-ı nübüvvetten olmak şerefini kaybetti. Halbuki Ashab-ı Kehf'in köpeği birkaç gün iyilerin arkasına düştü, insan şerefi kazandı.

Vezir bunu söyledi ve padişahın nedimlerinden bir takımı da şefaat hususunda ona yardım ettiler.

Nihayet padişah:
-Doğru bulmadım ama hadi affettim, dedi ve sözüne şöyle devam etti:
-Bilir misin Zal kahraman Rüstem'e ne dedi? Dedi ki:
-Düşmanı ehemmiyetsiz, âciz saymak doğru değildir; çünkü çok gördük ki küçük bir kaynağın suyu çoğaldıkça deveyi yüküyle beraber almış götürmüştür! 

Hülâsa vezir çocuğu aldı, evine götürdü. Naz ve nimetle besledi, terbiyesi için edib bir üstad tâyin etti.
Ona, güzel konuşmayı, güzel cevap vermeyi, padişahın huzurunda bilinmesi lâzım gelen her türlü âdabı öğrettiler. Çocuk pek iyi yetişti ve herkes artık onu çok beğeniyordu.

Bir gün vezir padişahın huzurunda çocuğun ahlâkından, evsafından biraz bahs ile:
-Akıllı insanların terbiyesi ona tesir etmiş, eski cehaleti tabiatinden zail olmuştur, dedi.

Padişah bu sözü işitince gülümsedi ve şöyle dedi:
-Kurt yavrusu, insanlar arasında büyüse de, sonunda kurt olur.

Bunun üzerine bir iki yıl geçti-oğlan büyüdü-mahalle çapkınlarından bir takımları o hırsız oğlana yanaştılar.

Onunla arkadaşlığa karar verdiler. Oğlan bir fırsat düşürdü, veziri iki oğlu ile birlikte öldürdü. Bitmez, tükenmez parayı, malı kaldırdı, hırsızlar mağarasında babasının yerine geçti, oturdu; âsi oldu.

Padişah bu vak’ayı işitince hayretinden ellerini dişleriyle ısırdı, şöyle dedi:
-İnsan kötü demirden nasıl iyi kılıç yapar? Ey Akıllı zat bilmiş ol ki alçak kimse terbiye ile adam olmaz.
Misâl istersen yağmura bak ki, yağmurun tabiatı lâtif, temiz olduğundan ihtilâf yoktur; böyle olmakla beraber, yağan yağmurun tesiriyle bahçede lâle, çorak yerde çerçöp biter. Çorak yer sümbül bitirmez. Boş yere orada ümit tohumu ekip zayi etme. Kötülere iyilik etmek iyilere kötülük etmek gibidir.(*)
Hikâye edilen yukarıdaki husus bugün de cari değil mi ? Yaşadığınız çevreye şöyle bir bakınız...
"Merhametten maraz doğar" sözünü boşuna dememiş akiller !

kötüler de var, kötü de var, kötülük de var
kötülere kötü diyemeyenler var
kötülere göz yumanlar var
kötülere teslim olanlar var
kötüleri alkışlayanlar var
kötüleri destekleyenler var
kötülere omuz verenler var
kötüleri besleyenler var
kötülerden geçinenler var
kötülükten geçinenler var
kötünün iyisini seçenler var
kötüyü iyi göstermeye çalışanlar var
kötüyü kullanan iyi(!)ler var
kötüye kötülüğü yakıştıramayanlar var
kötülüğe çanak tutanlar var
kötüye yanak uzatanlar var
kötüye muhabbet duyanlar var
kötüye el uzatanlar var
kötü bana dokunmasın bin yaşasın diyenler var
kötüye razı olup Allah beterinden korusun diyenler var...

Rabbimiz Nûr sûresi (21.âyet)'nde buyurur:
"Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilin ki o, ısrarla hayâsızlığı, çirkin ve kötü işleri yapmayı emreder. Eğer üzerinizde Allah’ın lutfu ve merhameti olmasaydı, sizden hiç kimse ebediyen temize çıkamazdı. Ancak Allah dilediği kullarını temize çıkarır. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir."
__________
(*)Kaynak:Bostan ve Gülistan, Ş.Sadi Şirazi,Tercüme: Kilisli Rifat Efendi