Her devrin adamı olmak, muktedir değiştikçe değişmek, kılık değiştirmek (kişiliksizler için) kolay olsa gerek ki mantar gibi bitiveriyorlar sürüngen kılıklılar...
Her devirde adam olmak, adam gibi adam olmak ise hakikaten zor iştir.
Zulme, hukuk tanımazlığa ve haksızlığa karşı dosdoğru duruş "adam gibi adam" olmayan kimselerin kolayca gerçekleştirebileceği bir şey de hiç değildir.
İnsanın kendisine has, fıtrata uygun, tavırları, davranışları, ilkeleri, çizgileri, tutarlı ve samimi bir duruşu olmalıdır değil mi ?
Ancak bu duruşu yaşamak ve yaşatmak herkesin harcı değildir, bunun için muhkem bir kişilik yanında hasbîlik gerekir; hesabîler, bukalemun tabiatlılar için ise bu duruş oldukça zor bir iştir, hatta imkânsızdır.
Meşhur hırranâmeler vardır mes'elâ...
Kedileri nasıl mı bilirim ?
Kedinin eyvallahı yoktur, el-etek öpmekten hoşlanmadığı için nankör olarak yaftalanmışlardır, canı isterse kuyruk sallar, dokuz canlıdır, her pozisyonda dört ayak üstüne düşer, bencildir, ukaladır, herkesle işi olmaz, tek tabanca dolaşır, kafasına koyduğunu yapmadan durmaz...
Onların ne yapacaklarını önceden kestirmek zordur, seversiniz tırmalar, sevmezsiniz gelir yanınıza sokulur.
Kediden lâflamışken Orhan Veli'nin "Ciğerci kedileri" şiirinin bir bölümü ile yazıyı noktalayalım:
"Ciğerci kedileri"
Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;
Senin yiyeceğin, kalaylı kapta;
Benimki aslan ağzında;
Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik.
Ama seninki de kolay değil, kardeşim
Kolay değil hani,
Böyle kuyruk sallamak
Tanrının her günü...