hayal etmek güzel de
azıcık rasyonal olmalı insan...
hani derler:
"aç tavuk" mes'elesi
"darı ambarı" falan...
uçmak ne güzel
kuş misâli
süzülerek...
amma;
kanatsız olmaz
kanadı olmadığını da
unutmayacak insan...
ayağı yere
sağlam basmalı değil mi ?
zemin kaygan...
ayağın altından yer kayıverir
pür dikkat...aman !
beleş, masrafsız
pembe hayaller kurmak
bulutların üzerinde uçmak
gökten sarkan salıncakta sallanmak
hepsi çok hoş da...
akıl başa gelene kadar...
azıcık rasyonal olmalı insan...!
armut ağacı altında uzanmak
ağzını açıp
"armut piş ağzıma düş"
diye sayıklamak
ve
"armudun iyisi" beklentisi de
olmalı mı bu hayalin içinde acaba !
lafazanlık yapmak
mütekellim takılmak da var tabi...
kâğıttan kayık ile
denizlerde yirmibin fersah
dünya turuna çıkmak da !
ne â'lâ
hayal deryâsında
"peynir gemisi" de yüzer belki...
kişi;
hayalde sultan,
düşte vezir,
rüyâda hızır,
olsa ne yazar !
uyanınca anca kendine kızar...
seyyah akıl, gezici iştihâ,
uçan hayaller, pembe düşler...
tahtlar, taçlar, kaftanlar...
hepsi ama hepsi
nâ-mütenâhi kâinatta
insan denen mahlukta
et ve kemik bir bedende
buluşmuşlar işte !
ne de aciz bir mahluk
şu insan denen yaratık !
★★★
"Bir garip tesâdüf yaman sukūtuhayal
Hayat şâiri mecrûh eder hakîkat-i hal"
(Ali Ekrem Bolayır)