25 Ağustos 2024 Pazar

Manifesto...

Whatsapp ile Paylaş


Bugün itibarı ile 550.000 kez blog sayfamıza girilmiş temmuz 2017'den bu yana, yani blog yazıları yazmaya başlayalı...1530 yazı yayınlamışız, bu yazılanlardan basılıp ücretsiz dağıttığımız 7 kitap ve henüz yayınlanmamış 2 kitap...şükürler olsun...

İnanmadığımız ve sadece kuru lâflarını ettiğimiz yazıları yazmadık, yazmayız...

Edebiyatı sırf san'at yapmış olmak içün yapanlardan, hiç olmadık...kendimizi göstermek gibi bir niyetten bile Allah'a sığınırız...

Kaleme alınan hikâyeler, şiirler, felsefik yaklaşımlar, divan edebiyatından beyitler, hikmetli sözler ve diğerleri, millî ve mânevî erozyona uğramış toprakların erozyonunu -bir nebzecik bile olsa- önleyecek tohumlar olsun arzusundayız...

Fabrika ayarlarından, fıtrattan az ya da çok uzaklaşmış insana, geçici dünya ve dünyalıklarla bozulmamasını, kötüyü reddedip iyiyi kabul etmesini hatırlatmayı sorumluluk sayıyoruz...

Gayemiz düşündürmek, görülmek istenmeyeni, üzerinden atlanıp geçileni, etrafından dolaşmaları, halı altına süpürülen tozları göz önüne sermektir...

Sanal âlemde yaşayanlara hakikât âlemini hatırlatmaktır...

Medeni ve muasır olmak gayesine matuf toplum olmak yoluna, tedris ettiğimiz ilim, san'at ve tecrübelerimiz ile bir taş döşeyebilirsek kendimizi bahtiyar addederiz.

Cehâlet karanlığını ve avamiliği kovmak içün eldeki mumu yakmamak gibi bir bencilliğimiz olamaz...

"İnsan"a yakışanı/yakışmayanı, huzurun menbâını, huzursuzluğun mecrâsını hatırlatmayı önemsiyoruz...

Uyanık geçinenlere projektör tutuyor, gözlemlediğimiz çürümüşlükleri misâllendirmeye çalışıyor, hamakât ehlini aklını kullanmaya davet ediyoruz...

Bal kavanozu emanetçilerine parmaklarını yalamamayı, mutfağı denetlemek ve temiz tutmak yerine vitrin dizmenin bumerang etkisi yapabileceğini, herşeyin bir gün ortaya döküleceğini ve hesabının verileceğini, bedelinin ödeneceğini...insan(!)lara "mış" gibi yapmamaları gerektiğini, dosdoğru olmalarını hatırlatıyoruz...

Vicdanın; insanın içindeki iç sesin, Allah'tan gelen ses olduğunu ifâde ediyoruz...

Ve;

Müşterisiz meta ve iltifat edilmeyen malın/sözün zâyi olduğunun farkındayız...bilmeyenin mazur, bilenin ise mesul olduğunun şuurundayız !

Biz davet demindeyiz, icabet eden eder etmeyen etmez diyelim, tebliğ bizden takdir ve hidayet "O"ndan !

Hüseyin Siret bey gibi bir ömür sürüp son demlerinde hakikatle yüzleşenlerin, "Bir sevdadan ötekine", dünyalık arzular ardınca ömrü tüketenlerin, kendilerini geç de olsa bulmasını şu şarkı ne de güzel anlatır:

Beste: Şükrü Tunar
Güfte: Hüseyin Siret Özsever
Makâm: Hüseynî
Geçti sevdalarla ömrüm, ihtiyâr oldum bugün
Ak pak olmuş saçlarımla bî-karâr oldum bugün
Bir muhabbet neş'esiyle ilkbahâr oldum bugün
Ben huzurunda yer öptüm, tacidâr oldum bugün

İnsan olarak doğduğumuz dünyadan insanlığımızı koruyarak -şeytanın ve nefsin adımlarını takip etmeden- insanca gidebilmektir maksadımız...

Vakitleriniz hayr, ömrünüz azîz ve mübârek, ilminiz ve irfânınız bereketli, eliniz kârda, gönül gülşeniniz yâr(Allah)da, sıhhatiniz metin ve kavi, haneniz şen, ocağınız bereketli, işleriniz âsân ola inşâ'Allah...

Vesselâm...